ANNEME

Hacı Hüseyin Kılınç

Dedem yani annemin babası Elazığ Palu'dan Adana'ya gelmiş. Annem kendinden önce iki kız kardeşinin olduğunu, fakat bunların çocukken hayatlarını kaybettiğini söylerdi. Annemin resmi doğum tarihi 1935'di. Bu tarihin doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü demiryollarında kondüktör olarak çalışan dedem nüfusa kaydını yaptırmakta gecikmemiştir diye tahmin ediyorum. Akıl yürütürsek dedem ya 20'lerin sonunda ya da 30'ların hemen başında Adana'ya gelmiştir. Köyde Elazığ Palu ağırlıklı göçler ve yerleşim olduğundan ya tanıdığı biri veya bir uzak akrabası nedeniyle gelmiş olmalı. Anneanemden yani Döndü ebemden yaşı bayağı büyükmüş. Ben dedemi sadece ölümüne yakın ve hasta yatarken hatırlıyorum. Bu nedenle hafızamda ona dair çok fazla birşey bulunmuyor.

Ebem dedemle evlendiğinde daha genç kızmış. Döndü ebem köyün yerlisi. Köy ise geçmişte transhümans yapan yani yazın yaylaya kışın ovaya inen ve hayvancılık ile zirai tarımı birlikte yürüten bir geçim ekonomisine sahip. Cevdet Paşa'nın Fırka-ı Islahiyesi ile transhümans sona ermiş ve nihai olarak yerleşik ekonomiye geçmişler. Çocukluğumda daha 4-5 yaşlarındayken babamın hayvan sürüsü olduğunu da hatırlıyorum. Babamın babası köyde ilk traktör sahiplerinden biri olduğuna ve babamda 70'lerin başında hayvan sürüsü yaptığına göre göçebeliğin etkileri çözülerek de olsa kalmış.

Annemin babası olan dedem sofu biriydi. Ben de itikadının çok yüksek olduğunu hatırlıyorum. Geldiği yer Palu olduğuna göre Zaza kökenli bir Kürt olma ihtimali çok yüksek. Devlet onu demiryollarına alıp kondüktör yaptığına ve çocukları devletin kritik görevlerinde bulunduğuna göre dedemin geldiği yeri ve Genç ilçesini merkez alan Sait isyanı ile bir ilgisinin olmadığını düşünüyorum. Eğer küçük de olsa bir teması olsaydı ne kendisi demiryollarına girebilir ne de çocukları devlette kritik yerlere gelebilirdi.

Zaza kökenli dini bütün bir Kürt muhtemelen. Çukurova'ya hayatını kazanmak için geliyor ve elinde de en fazla bir uzak akrabanın veya bir tanıdığın bilgisi var. Demiryollarına nasıl girdiğine dair hiçbir bilgim yok. Yalnız itikadı yüksek bu sofu adam etrafına kendini sevdirmiş ve ailesine de bir düzen ve disiplin getirmiş. Çünkü toprak ağalığının hüküm sürdüğü ve ağalarla köylüler arasındaki ilişkilerin maraba kültürüne dayandığı bir yerde dedem ağalara hiç prim vermemiş ve karşılarında da süklüm püklüm durmamış. Kondüktör yani biletçi olduğundan bol bol seyahat etmiş. Bu seyahatler gözünü açmış ve etrafını gözlemleyerek de ufkunu genişletmiş. Bu özellikleri olmasaydı eğer gar müdürü neden annemin okuması için yanlarında yatılı olarak kalmasını istesindi ki?

Demek dedem amirleri ile arası iyi, görev gereği çok seyahat ettiğinden öğrenmeye yatkın ve kız çocuğunu ilkokul sonrası okutmayı isteyecek kadar ufku açık biriydi. Yoksa annemin sonraki bütün yaşamını etkileyecek olan ortaokul macerası nasıl yaşanacaktı? Annemde silinmez izler bırakacak olan şey dedemden aldığı işte bu disiplin ve yarım kalacak olan bu okul macerasıydı. Dedem diğer çocukları gibi, kendinden öncekilerin ölümü ile evin en büyük çocuğu haline gelen annemi de köyün diğer çocuklarından farklı yetiştirmişti. Ebem de annem de tek maaşa rağmen hiç kimseye imrenmediklerini, evde herşeyin dolu dolu olduğunu söylerlerdi. Dedem çok dolaştığı için evin ihtiyaçlarını gittiği yerlerden karşılarmış. Yaramazlığa, haylazlığa prim vermezmiş. Ağalar karşısında kendini ezik hissetmezmiş.

Köy kendine yeter olduğundan okuma oranı düşüktü. Bu, ben üniversite sınavını kazanıncaya kadar da böyleydi. Küçük üreticilik yaygındı. Ağaların bir kısmı da bey olanların taşeronu veya yarıcısıydı. Onların etrafında da her mevsim veya mevsimlik olarak yanlarında çalışan ameleler, ırgatlar olurdu. Okuma oranının etrafına göre düşük olmasının nedeni ise hem kendine yeterliği hem de ağaların dışarı nüfusun çıkmasını bilinçli olarak engellemek istemesinde yatıyordu. Eğer köy erken bir aşamada okulla veya çalışma ile dışarı açılmış olsaydı ağalar işgücü sıkıntısı ile karşılaşacak veya gözü açılacak bu kişiler ağalar karşısında daha sorgulayıcı olacaklardı. Dedemin şansı çok erken bir aşamada bu döngüyü kırmasında yatıyordu. Ağalar karşısında çoğunluğu ezik rençberler ve küçük üreticilerden oluşan bir ahali içinde dedem görece bağımsız biriydi. Dışarıyla irtibatı onu daha sosyal biri haline getirmiş ve etrafına göre ufkunu genişletmişti. Bu durum bir başlangıç etkisi yapacak ve dedemin ailesi içinde de eşitsiz gelişim yasası hükmünü sürdürecek ve köyün eğitimle çok erken tanışan ailesi bizimki olacaktı.