Atatürk mevlit ile anılır mı? 

Taner Talaş

Kocaeli Valiliği, Atatürk’ün vefatının yıldönümünde, camilerde mevlit okunması ile alakalı, il müftülüğüne gönderdiği evrak nedeniyle bilimum dinci tayfanın hedefi oluverdi.

Sıradan, nezaketsiz, vandal, kaba, harcıalem bu tepkilerin içeriğine baktığımda, Atatürk’ün İslam ile ilişkisini sorumlu gören, bu nedenle mevliti ona layık görmeyen bir zihniyetin ürünü olduğunu gördüm.

Kadim bir Türk İslam geleneği olan mevlit  hakkında uzunca yazacak değilim. Ancak, bu toprakların müşterek metinlerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Vefat eden kim olursa olsun, kendi yaşam pratiğimde de gördüm üzere: sosyalist, ateist, mümin, günahkar, takva, kim olursa olsun nihayetinde anma programlarına mevlit eşlik etmiştir.

Ayrıca, vefat eden insanın düşüncelerinin ne olduğunun, anmaya katılan kişiler tarafından hesaba alınması önemli midir ?

Her insan ve topluluk kendi meşrebince, kendi kültürüne layık bir şekilde, vefat etmiş, sevgiye ve anmaya  layık gördüğü insanları anarlar.

Bunu yaparken de hiç kimseye danışmazlar bu bir nezaket, zarafet, terbiye meselesidir.

Atatürk’ün nasıl anılacağını kişiler, topluluklar kendileri belirler.

Bu anma içerisinde; saygı duruşu, sempozyumlar, paneller, yürüyüşler, gözyaşları olduğu kadar, bir anma şekli olarak da mevlit gayet makul bir tören biçimidir.

Hemen buraya bir not ekleyeyim; şu an Atatürk’e mevlit’i layık görmeyen “radikal İslamcı” tayfa, 2000’li yıllara kadar, İstiklal Marşı’nı inanç ve ümmet düşüncesi açısından sorunlu gördükleri gibi, mevtayı anma törenlerinde mevlit okunmasıyla mücadele etmiş tayfadır. 

Yine bu tayfa bir dönem, Anıtkabir törenleri, mozoleye çiçek konulması ile alakalı eleştiriler getirmiş, Atatürk’ün niçin dini merasimle anılmadığıyla alakalı itirazlar yükseltmişti. Hatta 1994 yılı 10 Kasım törenlerinde, Cumhurbaşkanı Demirel’in de  olduğu saygı duruşu esnasında, Mahmut Kaçar isimli bir kişi putlara tapmayın diye bağırarak, saygı duruşunda bulunan devlet erkânına Kur’an-ı Kerim göstererek eylem yapmıştı. Merhum Demirel “meczup” demişti. İslamcılar ise, yeni bir mücahit, yeni bir İbrahim kazanmanın keyfi ve huşu içerisinde rahat bir nefes almışlardı. 

Yıllar geçti, bir vali Atatürk’ü dini merasim ile anmak istedi, dediğiniz oldu neye itiraz ediyorsunuz? 

İslam inancı ile alakası olmayan kişilere mevlit okunur mu meselesine kendi yaşam pratiğimden bir örnek vermek istiyorum.

Osmangazi Köprüsü’nün yapımı esnasında 'Catwalk' olarak bilinen halatın kopmasından kendisini sorumlu tutan Japon mühendis 51 yaşındaki Kishi Ryoichi intihar etmişti. Nasılda utanmıştık. 

Bu memlekette yüzlerce insanın ölmesine sebep olan bir tane idareci, istifa müessesesini bile çalıştırmamıştı.
Bu topraklara mahsus bir saygı duruşu biçimi olarak, bir grup arkadaş ile başka dinden bir insan için Kur’an okumuştuk.

Peki Atatürk ve inanç meselesini ne yapacağız? 

Tarihi, büyük şahsiyetlerin gereksiz bir şekilde Müslümanlaştırılmaya çalışılmasından her zaman rahatsız oldum. 
İnanç meselesi metafizik bir meseledir, vicdan meselesidir, kişinin şahsiyetini yüceltmeye, ya da gölgelemeye yarayacak bir mesele değildir.

Velev ki, Atatürk İslam inancı ve geleneği ile çelişir bir hayat sürsün, gösterilecek saygı açısından bu durumun ne önemi var ? Bize ne  Atatürk’ün inancından…? 
Tarihte saygı duyduğumuz devlet, bilim, sanat insanlarının inançlarıyla  ilgileniyor muyuz? 
Atatürk’ün, bir  asker ve siyaset adamı olarak yapıp ettikleri ile ilgilenmek daha akıllıca değil mi? 

Bu ülkenin insanları ve kurumları, kendilerine göre bir saygı biçimi olan her türlü seremoniyi bu ülkenin kurucu önderine karşı gösterebilir.

Bu durumu mesele etmek, krize çevirmek, uzun süredir kullanmadığım bir kavramla konuşacak olursam din istismarcılığıdır.

Daha ağır şeyler de yazabilirim ama adliyeye gitmek istemiyorum.
Ayıptır ayıp.

Bu vesileyle; ülkemizin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle anıyorum, ruhu şadolsun.