Sovyet döneminde istihbarat örgütleri en önemli yatırımlarını Kremlinologlara yapardı. Kremlinologlara saray uzmanı da denilirdi. Bu kişiler politbüro üyelerinin suratlarından, yüz ifadelerinden kalkarak Kremlin'deki dengeleri anlamaya çalışırdı. Çünkü Sovyet devleti kapalı bir toplum üzerinde yükseliyordu. Herşey devlet kontrolündeydi. Basın dahil tüm iletişim araçları denetim altındaydı. Ülke dışına çıkışlar çok sınırlıydı. Eskinin Bolşevik partisi bir devlet partisi haline getirilmiş, insanlık tarihinde ilk işçi devrimini gerçekleştiren parti gitmiş yerini aparatçik denilen devlet görevlilerine terk etmişti. Böylesine dışarıya kapalı, kamu yaşamının sansürlendiği bir yerde parti içi dengeleri bilmek özel yetiler gerektiriyordu. Bu işte uzmanlaşmış kişilere Batılılar Kremlinolog diyordu.
Bizde de Bahçeli'nin lisanını, uslubunu anlamak özel yetiler gerektiriyor. İktidar saraya kaydığı, parlamento sadece bir aksesuar haline getirildiği ve saraydan bilgi almak çoğu kez açık kaynaklardan mümkün olmadığı için fazlasıyla Kremlinolog olmaya zorlanıyoruz. Bahçeli İmralı'ya gitme çıkışını kime yaptı dersiniz? Milliyetçilik kulvarında kendini sıkıştıran İyi ve Zafer partisine yapmamıştır herhalde. Bahçeli o partilerin başındaki veya yönetici konumundaki isimleri en iyi bilecek konumdadır. Özdağ'ı milleyvekili ve bir dönem yönetici yaptı. Dervişoğlu ise eski İzmir il başkanı. Bahçeli'nin bu isimleri önemsediğini, bir değer atfettiğini hiç sanmıyorum. Bu partiler sürecin yaratacağı tepkiselliğe oynayıp ayakta kalmaya çalışıyorlar. Özdağ Suriye meselesi canlı iken yabancı düşmanlığını ve demografik hassasiyetleri kaşıyarak prim yapıyordu. Bu adamlar hayatlarında devletlerine rağmen hiçbir özerk politik faaliyet yürütmemişlerdir. Şimdi kendilerine tanınan sınırlı ve belirli alanda süreç karşıtlığından siyasi rant devşirmeye çalışıyorlar.
Buraları anlamak için Kremlinolog olmaya gerek yok. Eğer devletinizi aşkınlaştırmaz ve takım tutar gibi de parti tutmazsanız her şey çok yalın olarak önünüze gelir. İmralı'nın anahtarı Erdoğan'ın elinde ve kimin gidip gitmeyeceğine de o karar verecek. Erdoğan için sürecin tek anlamı siyasi kariyerinde ne kadar işine yarayacak olmasında düğümleniyor. Erdoğan'ın süreçle alakası bu kadar. Ne Suriye'de olup bitenler ne Kürt ve Türk ilişkilerinin güncellenmesi ne de Bahçeli'yi harekete geçiren endişeler Erdoğan'ın ajandasında ilk sıralarda yer almıyor. Bahçeli konumu itibarıyla bu hakikati bildiğinden restini de kimseye değil Erdoğan'a çekiyor. Ama bu rest işleri koparma noktasına getirir mi? Şimdilik değil. Bir yolu bulunur ve mesele çözülür. Ne demişti Özgür Özel'e Bahçeli bazı şeyleri siyaseten söylemek zorunda kalıyoruz. İşte Türkiye'de siyaset bu kadar hakikatten kopuktur. Asıl şey Bahçeli'nin hangi sözünün tırnak içinde siyaseten söylenmediğini bulmakta. Bu konuda Mümtaz'er Türköne'ye de pek güvenmeyin derim.