“Bayrak Şairi’nin Gölgesinde: Arif Nihat Asya’ya Elli Yıl Sonra Bir Selam”

Remzi Yıldırım

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır."

Edebiyatın en gür seslerinden biri olan Arif Nihat Asya’nın vefatının üzerinden tam elli yıl geçti…
Ama o hâlâ okul sıralarında, meydanlarda, minberlerde yankılanıyor. Çünkü o yalnız bir şair değil; o, bir milletin ruhunu dizelere işlemiş, kelimeleriyle vatanın göğsüne nakış gibi işlemiş bir inanç adamıdır.

1904’te Balkan topraklarında başlayan bir ömür, acıların, göçlerin, savaşların ortasında olgunlaştı. Arif Nihat Asya, sadece bir şair değil; aynı zamanda bir öğretmen, bir hatip, bir dava insanıydı. Onun kalemi, ne yalnız mısra döktü ne sadece kelime işledi; o kalem imanla, millet sevgisiyle, bayrakla yoğrulmuş bir yüreğin aynasıydı.

Bir Neslin Vicdanıydı

Arif Nihat Asya, Cumhuriyet’in ilk kuşak şairlerinden biri olarak, hem milli mücadele ruhunun hem de milli kimliğin şiirdeki sesi oldu.
Edebiyat dünyasında “Bayrak Şairi” unvanını tesadüfen almadı. Onun “Bayrak” şiiri, bir milletin yeniden dirilişinin, imanla yoğrulmuş bağımsızlık sevdasının sembolü haline geldi.
O şiir artık sadece bir edebi metin değil, bir dua, bir ant, bir var oluş bildirgesidir.

Asya’nın şiirlerinde gök kubbe altında “vatan”, “millet”, “iman”, “Türklük” ve “Allah” kelimeleri birbirine yaslanır. Onun mısralarında Anadolu’nun kokusu vardır, ezan sesi vardır, cephelerde yitip giden gençlerin duası vardır.

Kaleminde Vatanın Nabzı Atardı

Arif Nihat Asya, yalnızca coşkulu hamasetin değil, derin bir milli bilincin de şairidir.
Onun “Fetih Marşı”yla, “Dualar ve Aminler”iyle, “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor”uyla dile getirdiği duygu, bir ideolojiden çok daha fazlasıdır: bir milletin kaderini, inancını ve tarihini kutsayan bir anlayıştır.
Ona göre şiir, imanla yazılmadıkça eksiktir; kelime, kalpten doğmadıkça sönüktür.

Bir Öğretmenin, Bir Davacının Ardında Bıraktıkları

Asya, uzun yıllar öğretmenlik yaptı.
Öğrencilerine sadece ders değil, duruş öğretti.
Kalemini bir silah gibi kullandı ama hedefinde insan vardı; o, cehalete, inançsızlığa ve köksüzlüğe karşı savaş verdi.
Bir yandan sanatın estetiğini gözetti, öte yandan milletinin dirilişine omuz verdi.
Onun şiirinde sanat, milli ruhun hizmetindeydi.

Bugüne Düşen Gölgesi

Elli yıl sonra dönüp baktığımızda, Arif Nihat Asya’nın dizeleri hâlâ diri, hâlâ diriştirici…
Bugünün gençleri için onun şiiri sadece geçmişi değil, geleceği de işaret eder.
Bir milletin varlığını, inancını ve idealini ayakta tutmanın yolu, Asya’nın şiirindeki o “iman kokan nefes”ten geçer.
O, modernleşmenin rüzgârında savrulmadan, çağın diliyle milliliği anlatabilen nadir şairlerdendir.

Bugün hâlâ “Bir bayrak rüzgâr bekliyor” diyenlerin yüreğinde onun sesi vardır.
Ve biz, elli yıl sonra bile, o sesin yankısında yeniden diriliriz.

Nihatinde;
Arif Nihat Asya, sadece bir şair değil; bir vicdan, bir dua, bir bayrak, bir mekteptir.
Vefatının 50. yılında ona düşen en güzel dua, belki de kendi kelimeleridir:

Allah’ım, nasip et,
Vatanıma, bayrağıma, ezanıma ihanet ettirme!”

Ruhun şad olsun Bayrak Şairi…
Senin kelimelerin, hâlâ bu milletin göğünde dalgalanıyor.