Ulusalcı solculuk diye bir kategoriden söz edilebilir mi? Türkiye'de kendilerini ulusalcı olarak adlandıran kesime kalmış olsa solun tek adresi kendileri. Ulusalcılık ile solculuk ne kadar bağdaşır veya telif edilebilir? Bu sorunun son derece güncel ve can alıcı olduğuna inanıyorum. Ulusalcılığı bugüne kadar esas olarak liberaller karşısına aldılar halbuki ulusalcılık ve liberalizm bir paranın iki yüzü gibidirler. Cumhutiyet tarihi bir bütün olarak değerlendirildiğinde ulusalcılık ve liberalizm iki hasım kamp gibi görünmüş olsalarda aslında birbirlerinin mütemmim cüzleriydiler. Yani biri diğerini gerektiren ve tamamlayan ters akıntılar gibiydiler.
Günümüzde ulusalcılık kendisini bir siyasi gericilik olarak ortaya koyuyor. Yurtsever, anti emperyalist ve laik olmamız için ulusalcı olmaya ihtiyacımız yok. Çünkü ulusalcılık en başta bu kavram ve duyarlıkları iğdiş ediyor. Bir ulusalcı için anti emperyalist olmak kapitalizm ve emperyalizm eleştirisinden uzaklaşmış Kürt karşıtlığına dayanmış iken, yurtseverlik halkın çıkarlarını bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi sarmalında müdafaa etmek yerine Erdoğan karşıtlığına gerilemiş ve laiklik ise tüm dinler ve mezhepler karşısında eleştirel bir mesafe almak yerine modern yaşam tarzı denilen ve giderek bir kastın ayrıcalıklarına kıskançlıkla tutunma noktasına gelmiştir. Bu başlıkları ulusalcılara havale etmek ve kitle ile rezonans kurabilmek için bu tür duyarlıkları sorgusuz kabullenmek en başta sahici bir sola zemin kaybettirmiş ve ideolojik olarak savrulmalara yol açmıştır.
Son kırk yılda sol kendi orjinal tezlerinden her geçen gün uzaklaşmış, tezlerini güncelleyememenin acziyeti içinde zeminini ulusalcılık ve liberalizme kaptırmıştır. Liberalleşenler çubuğu burjuva özgürlüklerine doğru bükerken ulusalcılığa demirleyenler birer siyasi gerici haline gelmişlerdir. Ulusalcılar en başta değişimden ve değişim dinamiklerinden ürküntü duyuyor, her türlü değişimi bölücülük ve AKP'ye destek çıkmakla eşdeğer sayıyorlar. Ulusalcılık tarihi bir yerde donduruyor ve dondurduğu tarihi asrı saadetten farksız görüyor. Bu bir İslamcının tarihe yaklaşımından hiç de farklı olmayan bir tarih tasavvuru. İslamcı için asrı saadet peygamber ve halife-i raşidin dönemi idiyse ulusalcı içinde asrı saadet kuruluş anından ibaret. Ulusalcı için sanki tarih hiç yaşanmamış gibi. Halbuki kuruluş anının üzerinden bir asır geçti ve anın kendi bir dizi kusurla maluldü. Böyle olması da çok doğaldı.
Aradan bir asır geçtikten sonra gericilik herşeyin aynı kalmasını istemek. Sol adına kuruluş anını önemseyenler ve kerteriz sayanların hiçbirisi tarihin değişim doğrultusunu yok saymadı, üzerinden atlamadılar. En iyi Kemalist olduğunu söyleyenler bile örneğin Avcıoğlu eksikleri tamamlamak üzere yola koyuldular ve bu yüzden yüzlerini sosyalizme çevirdiler. 60'ların dünyasında devletin himayesine aldığı bir Kemalizmden uzaklaşanlar yüzlerini ister istemez sosyalizme dönmek zorunda kalıyordu. Çünkü kuruluş anının eksikleri, ancak sosyalizmle telafi edilebilirdi.
Bugünün ulusalcılarının böyle dertleri yok. Kuruluş sorunsuz ve bir asırlık tarih sanki hiç yaşanmamış gibi. Uluslar, toplumlar, milletler yarınlarını geçmişi dondurarak, kuruluş anını sorunsuz sayarak, sanki tarih hiç yaşanmamış yaparak kuramaz, düzenleyemez. Bunu yapanlar içinde yaşadıkları çağı anlayamayan, değişmemekte inat eden birer paranoyak haline gelirler. Refleksleri, tahayyülleri, meselelere bakışları gericileşir. Hayali bir düşman karşısında kendilerini çok ilerici sayarlar, ancak altlarını kazıdığınızda düşman sandıklarından ufuk ve vizyonlarının farklı olmadığını görürsünüz. Sahici sol işte bu nedenle duruma kayıtsız kalamaz, görmezden gelemez.