Caretta Caretta Çocukluğu ve Akvaryum Nesli

Remzi Yıldırım

Bizim çocukluğumuz Caretta Caretta kaplumbağaları gibiydi…

Daha küçük yaşlarda hayatın zor, engebeli, zahmetli ve tehlikeli yollarına atılırdık. Tıpkı yumurtadan çıkar çıkmaz sahile doğru koşan yavru kaplumbağalar gibi, biz de daha hayatın başında engellerle karşılaşırdık.

Çamurlu yollar, yırtık lastik ayakkabılar, yaz sıcağında oyunla karışık çalışmak… Hepsi bize sabrı, mücadeleyi ve hedefe ulaşmanın kıymetini öğretirdi. Çünkü bir hedefimiz vardı. O hedefe ulaşmak için de birçok ıstırabı göze alırdık.

Bugünün çocuklarına baktığımızda ise manzara çok farklı. Onlar akvaryum balıkları gibi… Rengârenk, gösterişli ama dar bir cam fanusun içinde, dışarıdan bakıldığında keyifli görünen fakat hayatın gerçek dalgalarıyla hiç yüzleşmeyen bir nesil… Hazırcı, çabasız, çileden uzak bir yaşam içinde büyüyorlar. Ellerine tutuşturulan tabletlerle, önlerine serilen kolaylıklarla hayata hazırlanıyorlar.

Oysa mücadele, insanı insan yapan en önemli değerdir. Zorluklarla yoğrulmadan, alın teri dökmeden, hayatın sert kayalarına çarpmadan büyüyen bir nesil; ne kendisini ne de çevresini tam anlamıyla tanıyabilir. Bizim çocukluğumuzdaki yoksunluklar, aslında en büyük servetimizdi. Çünkü o zorluklar bize dayanmayı, paylaşmayı, sabretmeyi öğretti.

Şimdi sorulması gereken soru şu: Akvaryumun camı bir gün çatladığında, balıklar dışarıdaki sert dalgalarla nasıl baş edecek?

Belki de yeniden çocuklarımızı doğanın kucağına bırakmalı, onları gerçek hayatla buluşturmalı, Caretta Caretta misali hayata karşı yüzdürmeliyiz. Ancak o zaman geleceğe güçlü, dirençli ve üretken nesiller bırakabiliriz.