Ceyhanlı Dostlarla...

Yaşar Erkmen

Dilimizde, bir taşla iki kuş vurmak gibi güzel bir deyim vardır. Bir iş veya davranışla birden çok yararlı sonuca ulaşmak anlamında kullanılır. 3 Aralık günüm tam da bu deyime uygun geçti. Çocukluk arkadaşım İbrahim Bozkuş’un kızı Çiğdem, bana mesaj yazarak kitaplarımı nereden alabileceğini sordu. Daha çok köyümüzü, Ceyhan’ı ve Çukurova’yı anlattığım kitaplarımı memleketim olan Ceyhan’daki kitapçılarda bulamamıştı. Bu da benim için üzüntü verici bir durumdu. Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü’nün dizeleri düştü aklıma:

“Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,

Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!”

CEYBİDER (Ceyhan Engelli Bireyler Derneği) Başkanı öğrencim Ercan Çakar’ın, Dünya Engelliler Günü dayanışma yemeğine davetini geri çeviremezdim. Biraz erken gider, Çiğdem’e de kitaplarımı elden imzalı teslim ederim, diye düşündüm. Daha önce Ceyhan’daki bir iki etkinliğimi organize eden İngilizce öğretmeni Ayşegül Çimen de durumdan haberdar oldu. Ayşegül Hanım bu, atom karınca gibidir, hiç boş durmaz! Kaşla göz arasında benim de katılacağım bir etkinlik organize ediverdi. Kızılay Kadın Grubunun Ceyhan Meslek Yüksek Okulundaki etkinliğine beni de dâhil ettiler. Öğrencilerle bir araya gelmeyi özlemiştim.

Çarşamba günü saat on iki gibi yola çıktım. Önce Çiğdem’e uğrayacaktım. Artık konum sayesinde Fizan’a da gitsen aradığın yeri kolaylıkla buluyorsun. Ben de Çiğdem’in Sanayi Sitesindeki işyerini kolaylıkla buldum. Bir saatlik sıcak sohbetin sonunda imzaladığım kitapları bırakıp vedalaşırken babasının ablasında kaldığını, ziyaretimden çok mutlu olacağını söyledi. Etkinlikle yemek saati arasında zaman kalırsa arayacağımı söyleyip vedalaştım.

Kaymakamlığın önündeki Yaşar Kemal Kadın ve Gençlik Yaşam Merkezinde Ayşegül Hanım’la buluştuk. Oğlu Orhan Kemal’in bir kaza sonucu yanan ayağına pansuman yaptırmak gerekiyordu. Ceyhan’ın trafiği neredeyse Adana gibi karmakarışıktı. Çamlı yolda yapılan kazılar ve yol bakım çalışmaları nedeniyle tıkanan trafikte ya sabır çeke çeke pansuman yapılan yere geldik. Ayşegül Hanım çocuğunu alıp kliniğe girdi. Kapıda UYDO Sağlıklı Yaşam’ı görünce bende şafak attı. Önünde durduğum esnafa,

“Komşunuzun soyadını biliyor musunuz?” dedim.

“Cerit.” dedi.

“Tamam, tamam. Cerit değil, Cirit’tir, o.” dedim ve kliniğe girdim. Orta yaşlarda bir kadın, çocuğun ayağına krem sürüyordu. Bir an bu kadının Mahmut Bey’in sempatik kızı, ilkokul arkadaşım Ceyhangül olmasını istedim. Bodoslama lafa girdim.

“Siz Mahmut Cirit’in neyi olursunuz?”

“Geliniyim, Feridun’un eşiyim.”

“Feridun abi burada mı?”

“Evet. Birazdan gelir.” dedi. Kapıdan çıkarken karşılaştık. Zamanımız daralmıştı. Ayaküstü sohbet edip ayrıldık. Babası, Sağlık Memuru Mahmut Bey’in formüle ettiği yanık ilacı, öteden beri yörede bilinir ve kullanılırdı. Şimdi üçüncü kuşak olarak Mahmut Bey’in torunları, Sağlık Bakanlığından patentini alarak üretime geçmişler ve hizmetlerinin sınırlarını genişletmişler. Bu karşılaşma benim için sürpriz olmuştu.

Etkinlik saati gelmişti. Apar topar yüksekokulun yolunu tuttuk. Salonda yüz kadar öğrenci bizi bekliyordu. Etik değerler; okuma, yazma, şiir ve edebiyat üzerine sıcak bir söyleşinin içinde kaybolduk. İyi bir dinleyici kitlesi vardı salonda. Karşılıklı şiirler okuyarak etkinliği noktaladık.

Yemeğe bir saat vardı. Çiğdem’i aradım ve babasını ziyaret edeceğimi söyledim. Attığı konuma gittim ve İbrahim’i gördüm. Geçmişi hatırlamakta, insanları tanımakta zorlanıyordu. Onu konuşturabilmek, yüzünde bir tebessüm oluşturabilmek için eşi ve kızlarıyla epey bir çaba harcadık ama sonunda başardık. Beni hatırladı ve az da olsa gülümsetebildik.

Yeni Adliyenin karşısındaki MSO Cafe’ye vardığımda herkes yerini almıştı. Kimler yoktu ki? Ceyhan Kaymakamı, Emniyet Müdürü, Jandarma Komutanı, Sağlık Müdürü, Kent Konseyi Başkanı, muhtarlar, basın… Derneğin başkanı öğrencim Ercan Çakar, çocukluğundan beri var olan bir özgüven içinde, beni onurlandıran sözlerle konuklarına tanıttı. Protokoldekilerle tokalaştıktan sonra oturacak bir yer buldum.

Engelliler Günü’ne yoğun ilgi beni sevindirdi. Her insanın bir engelli adayı olduğu gerçeğini unutmamak gerekiyor. Bir şeyin değerini, onu kaybedince anlıyoruz. Empati yaparak engellilere destek olmalı, onların önündeki engelleri kaldırmalıyız. İnsanlığa hizmet etmiş, nice başarılara imza atmış isimler geçiyor aklımdan: S. Hawking, J. Nash, F. Kahlo, Beethoven, Edison, C. Brown, Âşık Veysel…

Yemekten sonra uzun zamandır görmediğim Talat Yıldırım’la koyu bir sohbete daldık. Kalabalık azalınca bir masanın etrafında toplandık. Siyasi partilerin ilçe başkanlarıyla memleketin ahvalinden söz ettik.  

Saat dokuz gibi evli evine, köylü köyüne diyerek Adana’nın yolunu tuttum. Yoğun geçen bir güne beş önemli ziyareti sığdırmıştım.