Meme kanseri, dünyada ve Türkiye’de kadınlarda en sık görülen kanser türü olarak öne çıkıyor. Ülkemizde yılda yaklaşık 27 bin kadına meme kanseri tanısı konulurken, her 18 kadından biri yaşamı boyunca bu hastalığa yakalanma riski taşıyor. Meme kanseri çoğunlukla memedeki süt bezlerinde veya kanallarında başlarken, erken dönemde belirti vermeyebiliyor.
Belirtiler arasında memede ağrısız yumru, şekil değişiklikleri, ciltte portakal kabuğu görünümü, meme ucundan kanlı akıntı, koltuk altında şişlik veya kitle gibi durumlar yer alıyor. Bu tür belirtiler görüldüğünde vakit kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurulması gerekiyor.
Meme kanserinin oluşumunda genetik yatkınlık ve çevresel faktörler rol oynuyor. Tütün ve alkol kullanımı, hareketsiz yaşam, fazla kilo, geç veya hiç doğum yapmama, menopoz sonrası uzun süre hormon kullanımı, yoğun meme dokusu ve bazı genetik faktörler risk artırıyor. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları, risk faktörlerini azaltmada etkili olabiliyor.
Erken teşhis, meme kanserinde en etkili mücadele yöntemlerinden biri olarak öne çıkıyor. Ülke genelinde Toplum Sağlığı Merkezleri, KETEM, Aile Sağlığı Merkezleri ve mobil tarama araçları aracılığıyla ücretsiz taramalar yapılabiliyor. Ulusal standartlara göre 20 yaşından itibaren kadınlar kendi kendine muayene yapmalı, 20-39 yaş arası iki yılda bir klinik muayene yaptırmalı, 40-69 yaş arası ise yılda bir klinik muayene ve iki yılda bir mamografi çektirmeli.
Tedavi yöntemleri ise cerrahi müdahale, kemoterapi, radyoterapi, hormon tedavileri ve hedefe yönelik immünoterapilerden oluşuyor. Erken tanı konulan hastalarda sağ kalım oranı %90’a kadar çıkabiliyor. Bu nedenle Ekim ayı boyunca yürütülen farkındalık kampanyaları, kadınların tarama programlarına yönlendirilmesi ve bilinçlendirilmesi açısından hayati önem taşıyor.