Eleştiri ve nasihat arasında muhalefetin süfliliği

Hacı Hüseyin Kılınç

1-Hdp’ye yönelik operasyonlar gündem değiştirmek amacıyla yapılmıyor. Muhalefetin beğenmediği her gündemi iktidarın asıl sorunların konuşulmasını engellemek için getirdiği yaklaşımının kendisi sorunlu. Muhalefet siyaset yapmak istediğinde, tabu olmadığını düşündüğü konularda bizatihi kendisi gündem yaratabiliyor. Aslında iktidarın ve muhalefetin sevdiği gündemler var. Örneğin bir ekonomik buhran olduğundan dolayı muhalefet başta işsizlik, yoksulluk ve ekonominin gündem olmasını istiyor. İktidar ise ekonomik bir kriz olduğu gerçeğini rakamları eğip bükerek dahi olsa değiştiremeyeceğini bildiğinden beka meselesine abanarak muhalefeti kendi zeminine gelmeye zorluyor. 

2-Muhalefetin beğenmediği her gündemin toplumsal maliyeti var. Ayasofya meselesinde topa girmemek belki Akp’ye nicel anlamda ciddi bir oy getirmiyor, ancak siyasal islam yüz yıllık hayallerinden birine ulaşıyor. Laiklik ciddi bir darbe alıyor. Tarikatların iştahı kabarıyor ve yetmez daha fazlasını isteriz diyerek İstanbul Sözleşmesini tartışmaya açıyorlar. Dokunulmazlıklar bahsinde de böyle olmuştu: sözde kürsü dokunulmazlığı hariç diğer dokunulmazlıkların kaldırılması seçim vaadlerimiz arasında var denilerek gerçekte ise Hdp ile yanyana gelmekten çekinildiği için başta Demirtaş olmak üzere dokunulmazlıkların kaldırılmasına aklın almayacağı biçimde evet denilmişti. Şimdilerde Kılıçdaroğlu Demirtaş’ın yüzde yüz masum olduğundan, suçsuzluğundan dem vuruyor o zaman Demirtaş’ın kellesini Akp’nin yargıdaki cellatlarına niye verdiniz diye soralım.

3-Örnekler arttırılıp çoğaltılabilir. Bahçeli Tabipler Birliği kapatılsın dedi ve TTB kendi açıklamasında bunun gündem değiştirmek maksatlı olduğunu söyledi. Ama şundan emin olabiliriz ki Bahçeli’nin açıklaması üzerine mutlaka yargı dehlizlerinde bir soruşturma başlatılmış ve günü gelip şartlar olgunlaştığında düğmeye basılacaktır. Dolayısıyla gündem değiştiriliyor diye geçiştirilen, siyaset konusu haline getirilmekten kaçınılan her başlığın günü geldiğinde, fırsatı bulunduğunda gereğinin yapıldığını biliyoruz. Beğenmediği gündemler karşısında dili lal olan, konuyu siyasileştiremeyen, meselenin üzerine gidemeyen muhalefetin perspektifi.

4-Muhalefetin bir sıkıntısı da gündemlerin kalbine doğru gidememesi. Bazı meselelerde muhalefet iktidara eleştiri değil nasihat vermeyi tercih ediyor. Nasihat vermek, ricacı gibi davranmak muhalefetin süfliliğinin diğer yönü. Bunun yapıcı, pozitif muhalefet yapmakla ilgisi yok. Çoklu Baro gündeme geldiğinde buna karşı çıkan Barolar dahil muhalefet bunun bir FETÖ projesi olduğunu söyledi. Muhalefet etmenin en konformist, en rahat biçimlerinden birisi iktidarın uygulamalarını Fetö’ye bağlayarak eleştirmek çünkü bu bunu yapana güvenli bir alan da açıyor. Türkiye’nin resmî muhalefetinin büyük bölümü iktidarla böylesi bir simbiyotik ilişki içerisinde olup güvenli bir muhalefeti tercih ediyor. Barolar meselesine dönecek olursak muhalefetin ısrarına rağmen iktidar Fetö’ye ait olan hangi projeden vazgeçti. Muhalefet şunun ayrımında değil iktidar ile Fetö’nün nüanslar dışında iktidar tekniği açısından aralarında bir fark yoktur. Fark iktidarın gaspına ve kime ait olduğuna ilişkindi ve bunun cevabı Türkiye’yi 15 Temmuz’a getirdi.

5-Gündem beğenmemek, varolan gündemlerin bir kısmının FETÖ projesi diyerek eleştirmek aslında muhalefetin siyaset üretmedeki acziyetinin göstergesi. Örneğin Kürt meselesi, dış politika, güvenlik meseleleri, mavi vatan muhalefete göre devlete ait alanlar ve bu alanlarda siyaset yapmak doğru değil, ulusal politikalara ihtiyaç var. Halbuki hayat bu tür fantastik ve anakronik yaklaşımlarla yürümüyor.

6-Çünkü soğuk savaş sonrası dünyada iç politika dış politika ayrımı sona erdi. İç ve dış politika artık münhasıran özerk alanlar değil. İçiçe geçmiş, diplomatik ölçülerin aşındığı , kaba kuvvetin kendini daha fazla gösterdiği faşist, otoriter/popülist liderlikler açısından içerideki güçlerini tahkim etmek için mümbit bir alan dış politika. Geçmişte hükümetler değişir dış politika devlet ait bir alan olduğu kabulüyle değişmezdi şimdi öyle değil çünkü hem aradaki ayrım kalktı hem de Levent Köker hocanın dediği gibi Türkiye “ ikici “ devletten “ ikili “ devlete geçti ve egemen diktatörlük altında “ neofaşist bir momentin “ içindeyiz. Bu nedenlerle ikici devlet de olduğu gibi artık devlet hükümet ayrımı da yok “ ikili devlet “ de devlet ve hükümet birbiri içinde eridi ve yeni bir iktidar oluştu. 
Muhalefetin sahih, etkili bir muhalefet yapabilmesi için eskiden kafasını kaldırması yeni durumu özümsemesi, gündem beğenmeme lüksünden uzaklaşması ve önüne gelen gündemleri siyasileştirmeye odaklanması gerekir.