Eski Gladyonun Adamı: Ümit Özdağ

Hacı Hüseyin Kılınç

"... Eğer bu süreç devam eder bütün bunlara rağmen ve bir siyasal anlaşmayla nihayetlenirse arkasından AK Parti ve MHP AK Parti’nin Haziran 2015'te uğramış olduğu sandık mağlubiyetinin çok daha ağırını yaşayacaktır."

"Bu tür bir sürecin neticesinde, Haziran 2015 seçimlerinde hatırlayacaksınız HDP yani DEM tarihindeki en yüksek oyu aldı. Eğer bu anlaşma süreci gerçekleşirse, terörle müzakere sonucunda biz DEM'i yüzde 18'lerde görürüz. Bu gidecek yüzde beş, şimdi büyük bir bölümü Güneydoğu Anadolu'da AK Parti'ye oy veren seçmendir. Çünkü AK Parti'ye oy veren Güneydoğu'daki seçmen, AK Parti AK Parti olduğu için oy vermiyor. AK Parti'ye oy veren Güneydoğu'daki seçmen, devlet olduğu için, devlet AK Parti'nin elinde olduğu için oy veriyor. Yani devletin yanında olmak adına oy veriyor."

Şu yukarıdaki cümleler T24 haber sitesinden Cansu Çamlıbel'e konuşan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'a ait. Bir bölük ulusalcının kendisinde keramet vehmettiği birisi Özdağ. Türk faşizminin seküler kolunun en mümtaz temsilcilerinden sayılır. Türk faşizmini soğuk savaş zihniyetinden uzaklaştırıp çağın koşullarına adapte etmeye uğraşanların en başında gelir. Bu nedenle yabancı düşmanlığını körükler, tıpkı Batıdaki muadilleri gibi demografik saplantıları had safhaya çıkarır ve siyasette zenefobiden yararlanarak kendine yer kapmaya çalışır. Seküler seçmen onun faşist olup olmadığı ile ilgilenmez Erdoğan'ın karşısında olup olmadığına bakar. İsterseniz devlet kanatları içindeki yerini daha yakından sabitleyelim yukarıda söylediklerini bir yoruma tabi tutmadan evvel.

Türk devletinin hep bir sert çekirdeği olmuştur ve bu çekirdek kendini devletin asıl sahibi gibi görmüştür. İttihatçılık için Teşkilat-ı Mahsusa devletin asıl sahibiydi. Devlete sahip çıkarken imparatorluğu yıktıklarını biliyoruz. Hesabını iyi yapamadıkları bir savaşa girdikten sonra imparatorluğu iflasın eşiğine getirmişler ve sonrasında tası tarağı toplayıp ülkeyi terk etmişlerdi. Geride Türk halkının alnına silinmeyecek bir lekeyi de bırakmışlardı. Gazi de bu geleneğin dışında değildi. Ama daha minimalist, daha meşruiyetçi bir çizgiye sahipti. Devletin seyfiyye sınıfında toplanmış gücünü arkasına almadan radikal reform programını kurgulayamaz ve hayata geçiremezdi.

Soğuk savaş ile beraber devletin çekirdeği yeniden örgütlendi ve kabuk değiştirdi. Şimdi asıl tehdit komünizmdi ve devletin çekirdeği bu defa karargah merkezini dışarıya NATO'ya yani Brüksel'e taşımıştı. Silahlı Kuvvetlerden başlayarak devletin tüm silahlı bürokrasisi ABD emperyalizminin talimatnamelerine göre yeniden re-organize edildi. MİT'in önceli olan Mili Emniyet Riyasetinin ilk karargahı bir Amerikan yardım kuruluşu ile aynı binadaydı ve personelinin maaşı CIA tarafından ödeniyordu. Türk devletinin çelik çekirdeği NATO'daki Gladyo'nun bir seksiyonuna dönüştürülmüştü. Devlet komünizme karşı teyakkuza geçmiş ve norm devleti olmaktan çıkmıştı. Devletin norm devleti olmaktan çıkması demek kontr- gerillanın devlete hakim olması demekti.

Devletin sahibi kontr-gerillaydı ve istisna haline o karar veriyordu. Schmityen jargonu kullanacaksak eger istisna haline karar veren egemenin kendisiydi. Egemen istisna haline yani normdan çıkmaya karar verendi. Bütün bir devlet aygıtı bu norm dışı yapının egemenliği altına giriyor ve kritik tüm kararları uhdesine alıyordu. Hükümetlerin bu kararları sorgulama şansı yoktu. Hükümetler kendilerinden ayrı ve neredeyse bağımsızmış gibi davranan bu yapının bir uzvundan başka birşey değildi. Soğuk savaşın bitmesi ile bu yapılar ya tasfiye edildiler ya da kabuk değiştirdiler. Türkiye'de soğuk savaş sona ererken yani komünizm reel veye muhtemel bir tehdit olmaktan çıkarken yeni bir tehdit boy gösteriyordu. Kürtlük tam da soğuk savaşın sona erdiği bir konjonktürde tanınma talebini bir isyan kılığına sokarak sahneye çıkıyordu.

Kürtlük olmasa ve Kürtlük düşük yoğunluklu bir savaşa yol açmasaydı bile Türk gladyosu yeni bir tehdit bulur ve varlığını idame ettirirdi. Bu hayali bir tez olmayıp Türk gladyosunun devlet içindeki varlığı ile ilgilidir. Kontr-gerilla devletin en has kurumu, bütün bir devlet yapısını etrafında örgütleyen bir çekirdek, merkezdir. Ancak bir demokratik cumhuriyette bu yapı dağıtılabilir, tasfiye edilebilirdi. Kürtlüğe karşı verilen savaş gladyoyu zorunlu kıldığı gibi devlet yapısındaki konumunu daha da işlevsel kıldı. Gelmiş geçmiş güçlü iktidarlar bu yapı üzerinde etkinlik kurup kontrolü ele geçirmek istedilerse de başarılı olamadılar.

AKP döneminde gladyo yapısı üzerinde önce AKP cemaat savaşı yaşandı ve cemaat bu savaşı kaybetti. 15 Temmuz ile gladyo içindeki el değişimi hızlandı ve AKP bir kısım mevziler edindi. Ama bu savaşlar gladyonun bütünlüğünü parçaladı ve birliği günümüzde bile tesis edilebilmiş değil. Soğuk savaş döneminde gladyoya emperyalizme bağımlı işbirlikçi unsurlar hakimdi. Şimdilerde yerli ve milli olduğu söylense de Türkiye NATO'dan çıkmadığı ve emperyalizme olan bağımlılığına son vermediği müddetçe bu iddia bir palavra olarak kalacaktır. Ama el değişiminin olduğu bir bedahattır.

Özdağ gibiler işte bu eski gladyo artıkları arasındadır. Gladyo el değiştirdiği için dışarıda kalmışlar fakat öğrendikleri gladyo tekniklerini siyaset alanına taşımışlardır. Devletin içinden geldikleri için gladyonun iş tutma biçimlerini herkesten iyi bilirler. Eğer gladyo ikna edilmemiş olsaydı, tarzan zor durumda olmasaydı İmralı'daki süreç başlayamaz ve meclis komisyonu kurulamazdı. Çünkü bu tür kararlara o yapı karar verir ve uygulamaya geçirir. Ama Kürtlükten duyulan korkunun devlet genetiğinden çıkması çok zor görünüyor. En yukarıdaki iki paragraf ile Özdağ mesai arkadaşlarının korkularını tetiklemeyi ve süreci akamete uğratmayı hedefliyor. Ama merdi kıpti hikayesinde olduğu gibi bir korkuyu, bir paranoyayı dışa da vuruyor. Demokratım diyenlerin Özdağ'ı herkesten daha fazla okuması ve anlaması gerekiyor. Çünkü silahlar sustuğunda ve siyaset alanı şiddetten arındığında, bizler Kürtlüğü ve diğer demokrasi sorunlarını siyasi ve hukuki güvenceler altında tartışmaya başladığımızda kim kazanacak kim kaybedecek Özdağ bunu iyi biliyor.