Hegemonyadan Hakimiyete Giden Yol

Hacı Hüseyin Kılınç

Hegemonyanın bir grubun kendi öz çıkarlarını hayata geçirirken başka grupların çıkarlarını da kolluyormuş algısı yaratma kapasitesi olduğunu söylemiştik. Bu aşama çıplak gücün belirleyici olduğu hakimiyet evresinden farklıdır. Hegemonyada tikel grup başka grupların rızalarını devşiren bir yönetim sergiler. Çıplak zor devrede olmayıp görünür değildir. Arrighi'nin modeline göre hegemonyanın kuruluşunda en esaslı amil finansal güçtür. Finansal zenginlik başka güç kaynaklarını harekete geçirme kabiliyetine sahiptir.

Bu model Marksizmin ortodoks yorumları ile uyumsuzdur. Çünkü Marksizmin Leninist yorumuna göre mali sermayenin egemenliği kapitalizmin son aşaması, son evresi olup artık çürüme ile birlikte çöküş saati de gelmiştir. Lenin emperyalizm tahlilinde yanılıyor değildi. Görüngüleri doğru tespit etmiş ve gerekli siyasal sonuçları çıkarmıştı. Lenin Hobson ve Hilferding'in çalışmalarına odaklanmış ve onların çalışmalarını devrimci bir siyasal okumadan geçirmişti. Bunda daha savaşın başlarında yaptığı Hegel okumalarının muazzam bir etkisi olmuştu. Bu sayede Lenin o zamana kadar ustaları olan Kautsky ile Plehanov'un diyalektik olmayan Marksizmden kurtulmayı başarmıştı.

Lenin yine de emperyalizmi kapitalizmin son aşaması olarak görüyordu. Kapitalizm emperyalizm aşaması ile birlikte çelişkilerini daha patlayıcı hale getirmiş ve yıkılışının bütün dinamiklerini de serbest bırakmıştı. Artık iş devrimcilerin bu gerçeğin farkına varması ile tavı gelen demiri dövmesine kalmıştı. Ancak Lenin işçi aristokrasisi kavramlaştırması ile gelişmiş kapitalizmin dayanıklılığını da izah etmişti. Emperyalist ülkeler dünyanın yağması sayesinde kendi ülkelerindeki işçi sınıfının en azından bir katmanını sisteme eklemlemeyi başarabiliyordu. Bu katman reformist sosyal demokrasinin doğal tabanı haline gelecekti.

Sosyal demokratların tabanını oluşturan işçi aristokrasisinin düzenle bağları güçlüydü ve Alman devrimi patladığında devrimi ezenler sosyal demokratlardan başkası değildi. Savaş sosyal demokratları enternasyonalist olmaktan çıkarmış birer ulusal şovenist haline getirmişti. Sınıf düşmanları burjuvalar ile aynı bayrak altında toplanmışlar başka ülkelerin işçilerine siperlerde silah sıkmaya başlamışlardı. Marx'ın ülkelerin iki sınıf halinde bölündüğü ve işçi sınıfının yönetebilmesi için kendini ulusun temsilcisi düzeyine yükseltmesi yönündeki tesbiti tersine dönmüş işçiler savaşla birlikte kendi burjuvalarının peşine takılmıştı. Marx İngiltere'de yaşayan ve serbest kapitalizm çağının bir gözlemcisi olarak yanılmıştı.

Emperyalizm çağının dinamiklerini göremediği için işçi sınıfı içindeki tabakalaşmayı netleştirememiş, ulus devletlerin işçi sınıfı dahil toplum üzerindeki ideolojik gücünü hafife almıştı. Ulus devlet milliyetçiliği sadece bir toprak parçası üzerinde teritoryal gücünü azamileştirmek ve kapitalizmin yayılabileceği toprağı meta çevrimine uygun hale getirmek için düzleştirmemişti. Ulus devlet milliyetçiliği kurgularken modern öncesinin tüm ideolojik birikimini milliyetçiliğin içine taşımıştı. Ulus yeniden hayal edilmiş, gelenek dönüştürülerek yeniden icat edilmişti. Modern öncesinin bağlılık biçimleri milliyetçilik tarafından dönüştürülmüş ve yeniden birbirlerine eklemlenmişti.

Modern öncesinin en önemli aidiyet biçimi dindi ve insan yığınları dünyayı din ile anlamlandırırdı. Yerel kültür çok daha etkiliydi ve mahalli bağlılıklar ana sadakat biçimleriydi. Sekülerleşme dini yerinden etti, ama onun tahtına milliyetçilikleri oturttu. Mitoloji devreye girdi ve unutulmuş hatıralar efsaneye çevrilerek uluslara hayali geçmişler icat edildi. Her ulus eşsiz, emsalsiz ve biricik bir tarihe sahipti. Aydınlanmanın ilerlemeciliği teleolojik dünya görüşünü yaygınlaştırarak uluslara doğrusal bir dünya görüşü armağan etti. Her ulusun tarihten ilham alan bir yazgısı vardı ve onu yaşayacaktı. Marksizmin mekanik sınıf okuması ne milliyetçiliğin ne de ulus devletlerin gücünü doğru okuyabildi. Tıpkı emperyalizmin kapitalizmin son aşaması değil belki de Arendt'in dediği gibi ilk evresi olduğunu ıskalaması gibi.