İkili Hukuk

Hacı Hüseyin Kılınç

Özgür Özel'in aklına Türkiye'de ikili hukukun olduğunu söylemek yeni geldi. İkili hukuk Cumhutiyetle yaşıttır ve hep vardı. Yeni değil ki! Uygulayıcı ve muhatapları değişiyordu sadece. Buna norm devletinden çıkış da diyebiliriz. Süleyman Demirel Susurluk vakası sonrasında devlet ara sıra rutinin dışına çıkabilir demişti. Devletin müfettişi, Susurluk raporunun müellifi Kutlu Aktaş ise devletin rutinin dışına çıkmasından değil ulaştığı boyutlardan rahatsız olmuştu.

Özel'in kullandığı ikili hukuk kavramının müellifi Ernst Fraenkel Nazi dönemini de yaşamış bir hukukçuydu. Yani meslekten bir avukattı aynı zamanda. Olgusal olarak şunu görmüştü: Nazi hukuku giderek yerleşen ve kurumsallaşan ikili bir ayrıma dayanıyordu. Bir yanda hukukun istisnasız herkese aynı uygulandığı bir yargılama alanı vardı. Bu işlerde hukuk karşısına çıkan hukuk sujelerine ayrımsız, istisnasız aynı biçimde davranıyordu. Hukuk taraflar arasında ayrımcılık yapmıyordu. Bu daha çok hukukun özel alanını ilgilendiren özel hukuk dediğimiz kategoriyle ilgiliydi. Alacak verecek, kişiler arası itilaflar vs gibi...

Bu alanda norm devleti hakimdi ve hukukun temel ilkeleri geçerliydi. Yani soyutluk, genellik ve evrensellik. Hukuk karşısına çıkan muhatabının tikel özellikleriyle ilgilenmiyordu. Nazi hukukunun özel hukuk alanında muhatabının karşısına norm devleti kisvesiyle çıkması büyük kalabalıklar gözünde devleti aklıyor, meşrulaştırıyor ve ikili hukuk pratiklerini gözden ırak kılıyordu. Sıradan yurttaş ayrımcılığa maruz kalmadığı, ikili hukukun muhatabı olmadığı için devletine itaat etmeye devam ediyor ve bu da devlet pratiklerini meşru kılıyordu.

İkili hukuk özel alanın yani özel hukukun dışına çıktığı vakit ve sujelerden biri kamu olduğunda devreye giriyordu. Kamunun muhatabı olanlar mimlenmiş, fişlenmiş ve damgalanmış olanlardı. Nazi Almanyasında bu kategoriye dahil olanlar öncelikle Yahudiler, Komünistler, Sosyal Demokratlar, Liberaller, Çingeneler kısaca Naziler tarafından damgalanmış olan herkesti. Bunlar için norm devleti değil ikili hukuk devreye giriyordu. Çoğunlukla özel hukuk davalarında bile bu gruptakilere ikili hukuk uygulanıyordu. İkili hukuk sadece Nazi devletinin gözünde 'makbul vatandaş' sayılanlara uygulanmıyordu. Bunun için ari ırktan olmak gerekiyordu.

Fraenkel'in kitabı Türkçeye çevrildi ve İletişim yayınları tarafından yayınlandı. İlk çıktığında bazı tartışmaları da başlattı. Yayınlanmadan önce de devlet tartışmaları gündeme geldiğinde ikili hukuk kavramına müracaat edenler ve Türkiye'nin geldiği yeri bu kavram ışığında anlamaya çalışanlar olmuştu. İktidarın kendine bağımlı bir yargı yaratması, yargı pratiğinin her geçen gün hukukun genel, soyut ve evrensel yanlarından uzaklaşması, yerli ve milli olmanın ideolojik bir dayatmaya dönüşmesi karşısında artık hukukun da yerli ve milli olanı gözetmesi gerektiği yönündeki baskıların artmasıyla beraber Türkiye'nin ikili hukuka geçiş yaptığı yönündeki iddialar güçlendi.

Özgür Özel'in bu tartışmaya katılması ve kavramı dillendirmesi umarız Türkiye'de en başta hukukçular katında bu tartışmayı alevlendirir ve alanını genişletir. Hakikaten kavram Türkiye gibi başlangıcından beri ikili hukukun egemen olduğu ve iktidarların yurttaşlar arasında sürekli makbul olanlar ve olmayanlar ayrımı yaptığı bir yerde çok operasyonel bir kavram haline gelebilir. Bu farkındalık geçmişimize daha eleştirel bakmaya, ikili hukukun sadece bugünün meselesi değil Cumhutiyetle beraber bu toprakların ezeli bir meselesi olduğu yönündeki kanaati güçlendirir ve hukukun genel, soyut ve evrensel olmak gibi temel ilkelerine dönüş isteğine hız verir.

Bugün Türkiye'de ikili hukuk karşımıza nerede çıkıyor diye bir baktığımızda geniş bir spektrumla karşı karşıya kalıyoruz. Devletin makbul vatandaş tanımı değiştikçe ikili hukukun uygulama alanı da değişiyor. Devlet bir parti devletine dönüştükçe makbul vatandaşlığın ölçüsü iktidar partisinden ve içinde yer aldığı ittifaktan olmaya kadar daralıyor. İktidar yerli ve milli olma gibi faşizm ile arasındaki mesafe son derece kısa olan kavramlara sarıldıkça ülkenin neredeyse yarısından fazlası makbul vatandaş olmaktan çıkıyor. Bu kadar kalabalık bir nüfus makbul olmayan vatandaş sayılınca ikili hukukun uygulama sahası da o kadar genişliyor. Geçmişte en başta komünistler, Kürtlükle uğraşanlar ve devlet İslamının dışında bir İslamcılık yapanlar başlarında ikili hukukun şiddetini hissederdi. Siyasal İslamcılığın iktidarı ile birlikte konfigürasyon değişti ve alan yeniden yapılandırıldı. Artık başta Kemalistler ve mevcut iktidarın kendine rakip saydığı herkes ve özellikle CHP içindeki etkin siyasetçilerde ikili hukukun muhatabı.