'İlk günahın teolojide oynadığı rolün aşağı yukarı aynısını, ekonomi politikte ilk birikim oynar. Adem baba elmayı ısırdı ve insan ırkı günahı yüklendi. Günahın kaynağı, onu geçmişe ait bir öykü olarak anlatarak açıklanır. Evvel zaman içinde, bir tarafta çalışkan, akıllı ve her şeyden önce de tutumlu bir seçkinler grubu, diğer tarafta tembel, ellerine geçen her şeyi har vurup harman savuran bir serseriler grubu vardı. Teolojinin ilk günah efsanesi bize, kuşkusuz, insanoğlunun ekmeğini alınteriyle kazanmaya nasıl mahkum edildiğini anlatır; ekonominin ilk günah tarihi ise, buna ihtiyaç duymayan insanların nasıl olup da var olabildiklerini açıklar. (...) Gerçek tarihte, en önemli rolü fethin, boyunduruk altına almanın, soygun için insan öldürmenin, kısacası zorun oynadığı bilinir. (...) Gerçekte, ilk birikim yöntemleri her şey olabilir ama saf ve temiz olmadıkları kesindir.' ( Kapital, 1.cilt, s.686-687, K.Marx, Yordam Yay)
'Erkek Dutların Gölgesinde' Ali Özgür Özkarcı bizi Çukurova'daki kapitalist sermaye birikiminin günahkar tarihine tanıklık yapmaya çağırıyor. Bu öyle bir günahki ne kolektif yalanlar ne de tarihsel suskunluklar işlenen günahları örtmeye, ortadan kaldırmaya yetmiyor. Adem'in yasaklanmış meyveye uzanması nasıl insaoğlunu ebedi günaha mahkum ettiyse sermaye birikiminin ilk kaldıracı da Marx'ın dediği gibi 'saf ve temiz' değildi. Karcı kuşaklar üzerinden işte bu günahın izini sürüyor, silinmeyen lekeyi insani tragedyalar üzerinden bir anlatıya çeviriyor.
Gücü elinde tutanlar bunlar ister devletin kolluk bürokrasinin dişlilerinden olsunlar isterse palazlanmış eşraf arasından çıksınlar gözlerini zenginleşmek için Ermeni emvalı metrukesine dikiyorlar. Roman ilk bölümde başkomiser Şükrü'nün Hatay'ın Türkiye'ye ilhakından sonra, tehcirle Osmanlı topraklarını terk eden ve yollarda katledilen Ermenilerden geriye kalan kılıç artıklarının dönüşlerinin kolaylaşacağı ve niyetlerinin kaçarken gömdükleri altınları yeniden almak olacağı hesabıyla başlıyor. Başkomiser Şükrü bunun için bir hafiye teşkilatı kurar, fakat işler hiç de hesapladığı gibi gitmez. Dönem ikinci savaş yıllarının henüz başlangıcıdır, Naziler Moskova önlerindedir, içeride ekmek karneye bağlanmıştır ve Çukurova'dan ayrılan gayrımüslimlerin bıraktığı anılar henüz tazedir.
Roman bir polisiye kurgu içinde ilerler, ama Karcı bize bu sayede Çukurova'nın tam bir panaromik görüntüsünü aktarır. Savaş yılları olduğu için devlet uçan kuştan haberdar olmak ister. Fabrikalarda çalışan işçilerin kayıtları düzenli olarak emniyete bildirilir. Aralarına komünist sızmaların olmasından endişe edilir. Devlet işçileri, onları kışkırtmaktan korktuğu komünistleri sıkı takibe alırken palazlanan burjuvazinin özel hizmetkarına dönüşmektedir. Palazlanan burjuvazinin en gözü karalarından olan Hacı Salih ile bu vesile ile tanışırız. Hem başkomiser Şükrü'nün hem de Hacı Salih'in yazgılarında benzerlikler vardır. Şükrü'nün babasını ve abisini Ermeni Ustura Arşak öldürmüş, Hacı Salih'te ortağı Ermeninin mallarına çökmüştür. İkisinin de kini ve korkuları ortaktır. Şükrü babasının ve abisinin öcünü almak ve kurduğu hafiye teşkilatı ile Ermeni gömülerine ulaşmak isterken Hacı Salih'i de eski Ermeni ortağının yakınlarından gelen tehditler teyakkuza geçirmiştir. Karcı Kapan adını verdiği ilk bölüm ile roman malzemesinin dökümünü yapar, olayların sonraki gelişiminin yapısını hazırlar.
40'lı yılların Adanasında geçmiş hala geçmemiş gibidir. Zenginler edindikleri zenginliğin tedirginliği içinde, gömü arayanlar ise yeni umutlar peşindedir. Karcı daha ilk bölümde kapitalist birikim yasalarının edebi bir sunuşunu yapar. İlk günahın korkusundan endişeli burjuvalar, define ve kinini doyurma peşindeki entrikacı Şükrü, onun ayağını kaydırma cinliğindeki yardımcısı komiser Nuri, her hareketleri takip edilen fabrika işçileri, tevkifatlardan başını kaldıramayan komünistler ve bütün bunları sarmalayan kanlı bir geçmiş. Kolektif yalan, tarihsel suskunluk işte bu kanlı geçmişin izlerini silmek için seferber edilir. Yusuf'un ölümü, Meryem'in yalnızlığı, Adviye'nin çıldırmaları bu günahın kefareti gibidirler.