İyiliğin bir nedeni olmaz ki, kötülüğün bir nedeni olur. Bu grup çok farklıydı. Reklamı, övünmeyi, ön almayı, şöhreti, şatafatı elinin tersiyle iten bir gruptu. Bir tür iyilik akımı oluşturma, farkındalık yaratma çabasındaydılar.
“Bize her yer Ankara!” şarkısındaki gibi onlara da her yer etkinlik alanıydı. Bir Doğal Park’ta, bir Hayal Park’ta, bir başka gün de Cumhuriyet Parkı’nda geceler düzenleyip kalplere giriyor, gönüller kazanıyorlardı. Son etkinlikleri ise 22 Ekim Çarşamba günü saat 19.00’da Kenan Evren Caddesindeki Emekli Dinlenme Evindeydi. Müzik ve şiir ağırlıklı bir buçuk saatlik dinleti, bir terapi gibi geldi bana. Duygu yüklü şiirlerle şarkılar, dinleyenleri mest etti. Udi Hakan Durdu’nun içe işleyen sesine, Belgin, Arzu, Funda Hanım gibi güzel sesli üç kadın solist eşlik etti ve hakkını vererek her telden şarkılar söylediler.
Erol arkadaşımızın dozunda tuttuğu esprileri ve şiirleri zevkle dinledik. Arada bir eşine yaptığı serenat ve eşinin şiirsel yanıtları geceye renk kattı.
Erol, Ceyhan Lisesinden sınıf arkadaşımdır. İkinci kitabımdaki “İdrar Tahlili” adlı öykümün de kahramanıdır. Kırk beş yıl sonra yollarımız yine kesişti. Birlikte birçok etkinliğe katıldıkça Erol’u yeniden keşfediyordum. Lise yıllarındaki o durgun ve kendini dış dünyaya kapatan asosyal kişi gitmiş, çok sosyal biri gelmişti. Şimdi şiirler yazıyor, şiirler okuyor; kenar mahallelerdeki çocukları tiyatroyla tanıştırıyor. Bu işleri yaparken yanında görmeye alıştığım simalar da onu yalnız bırakmıyor. Kimi Funda Koç gibi topladığı kitap ve kırtasiye malzemeleriyle yoksul çocuklara destek oluyor, kimi de Erol Baksi ve arkadaşları gibi tiyatroyu çocukların ayağına götürüyor. Hele biri var ki biri, her yerde karşıma çıkıyor! Bazen doğal, gariban hâliyle, bazen de göz alıcı süslü ve rengârenk kıyafeti ve boyalı yüzüyle Palyaço Abuzer… Sanırım Adana’nın bilinen tek palyaçosu. O park senin, bu okul benim gün boyu çiçeklere, hayvanlara dönüştürdüğü balonlarla çocukların düşlerini süslüyor.
Bu grupla iki yıl önce köyümün ilkokuluna da gitmiş, köy çocuklarını sevindirmiş, onlara farklı bir gün yaşatmıştık.
Belediyeler, parkların bir köşesine emekli dinlenme evleri açmakla çok iyi bir hizmet yapmış. Ekonomik zorluklar en çok emeklileri etkiliyor. Emekliler kahvelere gidip günlük elli-yüz lira çay kahve parası ödemekten kurtulmuş oluyorlar. Çünkü emekli evlerinde çaylar şirketten!.. Bu da sosyal belediyeciliğin güzel bir örneği olmuş.
Emekli evlerinde bu tür kültür-sanat etkinlikleri de yapılıyor. Biz de emekli evinde çaylarımızı yudumlarken şarkılar, şiirler dinledik. Etkinlik, şiir okumak isteyen konuklara da kapıyı açık tutuyordu. Erol beni dinleyicilere tanıtınca, birkaç kelam etmek ve bir şiir okumak da benim payıma düştü. Benim gibi birkaç kişi daha içindeki duyguları en iyi anlatan şarkı ve şiirle geceye katkıda bulundular. Erol’u yalnız bırakmayan üç sınıf arkadaşımız daha vardı ve ön koltuklarda yerlerini almışlardı. Hiçbir etkinliği kaçırmayan Hatice Önenköprülü, Mustafa Koyuncu ve Zeki Çetin, sınıf arkadaşlarını yalnız bırakmadılar.
Böylesi güzel etkinliklere hasret kalan insanların mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Haftaya yapılacak yeni etkinliğin duyurusuyla yerimizden doğrulduk. Emeği geçenlere teşekkür ettim ve başka etkinliklerde buluşmak dileğiyle arkadaşlarla vedalaştım.