Planlamanın Önemi ve (U)mutsuzluk

Yaşar Erkmen

Planlama her işin temelini oluşturan, olmazsa olmazıdır. Bir işin istenilen amaca uygun yapılması, bitirilmesi ve kullanılması, doğru bir planlamaya bağlıdır. Bu, dünyanın her yerinde böyledir. Bir ülkenin kalkınması, gelişmesi için atılması gereken adımları planlayıp uygulamaya sokan böyle kurumlar, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, kalkınmakta olan ülkelerde kurulmaya başlandı. Ülkemizde de aynı amaçla 1960’ta Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) adıyla kuruldu. Ülkenin kalkınması için beş yıllık planlar yapmaya başladı. Ülkemizin neye, ne kadar ihtiyacı olduğunu belirleyip o doğrultuda yatırım yapılmasına yönelik planlar yaptı, projeler üretti.

Bu önemli kurum, nedense 2011 yılında kapatıldı. Yerine Kalkınma Bakanlığını kurarak daha da büyüttük diyerek tepkilerin önünü almaya çalıştılar. 2018’de Kalkınma Bakanlığı da kapatılıp Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na dönüştürüldü.

Bir zamanlar DPT’nin yaptığı plan ve projeleri üstlenen bir kurum ve kuruluş bugün var mı? Geleceğe yönelik planlamayı hangi kurum yapıyor? Ülkenin ihtiyacı olan kalifiye eleman sayısına göre mi bu kadar üniversite açılıyor? Mezun olanların üçte ikisi ya işsiz kalıyor ya da (u)mutsuzluk içinde yurt dışına kapağı atma yollarını arıyor.

Bu yıl kaç hektar patates, soğan, buğday vs. ekileceği belli mi? Köylü neden ektiğini uygun fiyata satamıyor da bazen protesto amaçlı yollara, göllere döküyor? 1970’li, 80’li, 90’lı yıllarda okulunu bitiren öğretmen adayı, hemşire atanacağını bilirdi. Bugün öyle mi ya? İhtiyaçlar planlanmayınca kimi sektörlerde ihtiyaç fazlalığı nedeniyle sosyal yıkımlar, patlamalar yaşanırken kimi sektörlerde de eleman sıkıntısı çekiliyor.

Bu durum kent yönetiminde de böyledir. Valilik ve belediye kendi sorumluluk alanlarında kentin sorunlarını çözmeye çalışırlar. Belediyeler kentin planlamasını, alt ve üst yapılara yönelik eksikleri tamamlamaya çalışır. Sokakların, caddelerin bakımını, temizliğini sağlar. Kentin su ihtiyacını uzun vadeli karşılayacak çözümler üretir. Aynı zamanda kenti her açıdan mutlu, yaşanacak bir yaşam alanına çevirme gayreti içinde olur.

Adana’nın göbeğinden geçen bir otoban var. Akılcı bir uygulamayla kentin trafiğini rahatlatmak için otoban da kullanılmaya başlandı. İnsanlar, yoğun şehir trafiğine takılmadan, otobanı kullanarak evine en yakın yerden çıkış yapabilmektedir. Otoban bağlantılarındaki trafik yoğunluğuna çözüm bulmak ve giriş-çıkış noktalarını çoğaltmak gerekir.

Deniz kenarında kentlerimiz çoktur ama ortasından nehir ve kanallar geçen, kuzeyini koca bir gölün kapladığı Adana gibi başka bir kent ise pek yoktur. Özellikle nehri ve gölü, belli bölgelerin ulaşımını sağlamada devreye sokmak mümkün olmaz mı? Kenti mavi bir kuşak gibi saran kanallarımız için projeler gerçekleştirilemez mi? Bu konuda bir yarışma açılsa harika projeler ortaya çıkabilir.  

            Gelelim bu yazıyı yazmama neden olan konuya. Geçen yıl Türkmenbaşı-Belediye Evleri Kavşağı yeniden düzenlenmişti. Ortaya çıkan ucube kavşak, trafiği rahatlatıp güvenli hâle getireceğine daha da tehlikeli duruma sokmuştu. Zaman zaman orada meydana gelen kazalara denk geldim. Kavşağı geçene kadar akla karayı seçiyorduk. Bu düzenleme, özellikle U dönüşü yapanlar için tam bir sırat köprüsüydü.

            Geçen yıl kavşakla ilgili eleştirel bir yazı yazmış (13.06.2022, Değişen Alışkanlıklar), buraya alt ya da üst geçit yapılarak sorunun çözüleceğini önermiştim. Görünen köy kılavuz istemezdi. Benim gibi birçok vatandaşın gördüğünü, bu işin uzmanları ve yetkilileri görmüyor muydu? Bence, bizden daha iyi görüyor ve çözümünü de biliyorlardı. O zaman neden iki iş yapılarak gereksiz harcamalar yapıldı? Klasik cevabı duyar gibi oluyorum ama dillendirmek istemiyorum. İşin aciliyeti nedeniyle geçici bir çözüm olarak bu yolu tercih ettiklerini düşünmek istiyorum, tüm iyi niyetimle ya da saflığımla.

            Yazının başında her işin planlama gerektirdiğini söylemiştim. Evde otursak da sokağa, çarşıya, pazara çıksak da hep bir plan dahilinde hareket ederiz. Ne yapacağız, ne alacağız, nereye, nasıl gideceğiz, oradan nasıl döneceğiz gibi soruların cevapları kafamızda planlı olmalıdır. Yoksa dink beygiri gibi bilinçsizce dönüp dururuz aynı yerde.

 Bu durum, kurum ve kuruluşların yetkilileri için de böyledir ve çok daha önemlidir. Doğru planlanıp gerçekleştirilmiş işlerle saygınlıklarını halkın gözünde pekiştirirken kendilerine duyulan güveni de arttırmış olurlar.

Hatırlatması benden:

Şunun şurasında yerel seçimlere ne kaldı ki?..