Sürecin ardında iki güçlü irade duruyor: ilki Öcalan diğeri Bahçeli; Erdoğan sürecin sürükleyici bir unsuru değil ayak uyduranı. Şimdi deniliyor ki tüm devlet aygıtı ona bağlı ve o izin vermese yaprak kımıldamaz. Bu herşeyden önce Türk devletinin ve bugünkü ittifak yapısının yanlış bir okumasına dayanıyor. Devlet denilen organizasyon durağan olmayıp güç ilişkilerinin bir sahasıdır ve iktidar mücadelelerini kendi bünyesinde ağırlıklarına göre yansıtır. Bahçeli'de temsil edilen devlet eğilimi siyaset üstü olup eğer birilerine 'devlet aklı' izafe edilecekse onun bu eğilim olduğunu söyleyebiliriz.
Günübirlik değil stratejik, siyasal çıkar yerine daha kalıcı çıkarları kim temsil ediyorsa devlet aklı ona izafe edilir. Erdoğan ne bu aklı temsil ediyor ne de o akıl Erdoğan'ı buna layık görüyor. Erdoğan devlet içi güç dengeleri nedeniyle bu eğilimi karşısına alamaz. Pazarlıkçı yapısı gereği kendi önceliklerini araya sıkıştırmaya yeltenir. Öcalan attığı adımları bu eğilim ile tartışıyor ve bunların samimiyetine güveniyor. Süreç böylesi karışık güç dengelerine yaslanarak ilerliyor ve ilerleyecek.
PKK Öcalan'ın çağrısı ile sembolizması yüksek bir adım atarak silahlarını yaktı ve devlete atacağı adımlara karşılık gerisini getirmeye kararlı olduğunu söyledi. Bahçeli Kürt siyasi aktörlerine ayrı ayrı teşekkür ederek Erdoğan'a hadi sıra sende diyor. Bugün Erdoğan yapacağı açıklama ile işin neresinde durduğunu kamuoyu ile paylaşacak. Muhtemeldir ki desteğini açıklayacak ve gerekli adımların atılacağını söyleyecek. İlk kez kamuoyu karşısında süreci sahiplenecek ve ağırdan almaya devam edecek. Ta ki Bahçeli'den tekrar bir ayar gelinceye kadar.