“Usta! Düşler Durağında Çek Bir Adana”

Muzaffer Özen

BİR ZAMANLAR DOLMUŞLAR VARDI

Zaman makinemizle 1960'lı,70'li yıllara çevirdik rotamızı özlemlik bir yolculuk için.

Karşımıza çıktı duraklar, dolmuşlar...

Önümüze yeni bir sayfa koydu anılar okuyalım diye...

Yorgun gün, akşamın alaca karanlığını karşılarken Abidinpaşa Caddesi’nde dolmuş durağındaki kuyrukta aldık yerimizi. Hava yağışlıysa binaların duvar diplerine sığınır, yağışsızsa beklerdik kaldırımın yola yakın kenarında.

Girdik yine kuyruğa bir akşam üzeri okul dönüşünde. Keskin bir soğuk kaplamış ortalığı.. Sıcak nefeslerimiz soğuk havayla buluştuğunda beyaz bir buhar gibi yayılırdı havaya.

Eller cepte…

Ceketin yakası kalkık... Baş sığınmış omuza...

Gözler asılmış Taşköprü yönüne...

Dolmuş bekleniyor sabırsızlıkla. Erkekler daha sakin, kadınlar huzursuz bir bekleyiş içinde... Öğrenciler , küçük çocuklar duramıyor yerinde..

Dolmuş geldiğinde bir dalgalanma oluyor kuyrukta...

Yolcusunu alan dolmuş, indir bindirle koyuluyor yola..

EĞRİ BACAKLI SKODA

Dolmuşlar vardı o yıllarda.

Burunlu Şevrole... Eğri bacak Skoda… Kaptıkaçtı da derlerdi onlara… Şoför mahalli iki, şoför arkası üç kişilikti… En arkada da dört kişi ... İki kişi tabureli.. Birkaç da ayakta... Tıkış tıkış başlardık yolculuğa...

İnerken, binerken başımız değerdi basık tavana... Mahremiyet de olmazdı pek dolmuşlarda... Otururduk kadın erkek yan yana... Omuzlar  omuza değer, bacaklar temas ederdi yanındakinin bacağına. Sigara  destekli ağır ağız kokularını soluyarak  varmaya çalışırdık ineceğimiz durağa.

Dolmuşlar vardı o yıllarda... Yorgun ve yaşlıydılar... Burunlu Şevroleydi biri, Fort 'tu diğeri.. Ayrıydı eğri bacaklı Skoda'nın yeri... Önemli olan binmekti. Yer beğenmemek olmazdı.

Ayrı ayrıydı durakları. Topel, Cemalpaşa, İtimat, Barkal, Yavuzlar, Meydan dolmuşları vardı o yıllardan bu yıllara kalan…

Yaşlıydı dolmuşlar... Yorgundu motorları... Gaz ve yağ kokarlardı... Kaportalarında ezik, sıyrık  izleri vardı kiminin.

Arabesk müzikti şoförün tercihi... Ferdi Tayfur'un, Müslüm Gürses'in,Yıldız Tezcan'ın, Gencebay Orhan'ın…  Hece hece ezberlemiştik şarkılarını…

Dolmuşlar vardı o yıllarda.. Sarı, mavi, kırmızıydı renkleri... Bir bahçenin  renkli çiçekleri gibi boy gösterirlerdi   yollarda  egzozlarından çıkan pat pat sesli motor yanığı  siyah dumanlarla.

Bir yolcu dayanışması da vardı muavinsiz dolmuşlarda... Arkada oturan seslenirdi önünde oturana:"Kardeş şu parayı versene..."

YA OTOBÜSLER..

Otobüsler de vardı o yıllarda...

Magirus'tu adı...

Bussig'di kiminin markası... Üzerlerinde büyük harflerle OKAT yazardı. Eski vilayet- Yeniistasyon arasında gidip gelirlerdi. Salon denirdi en büyüğüne... Öyle durak murak da takmazdı... Kim el kaldırırsa durur alırdı..."Usta ,inecek var! Dur da inek!.diyen yolcuları da indirirdi istedikleri yerde.

DOLMUŞLARDA KALDI ANILAR

Dolmuşlarımız vardı.. Burunlu Şevrole... Kesikti arkası...Steyşin derlerdi ona... Skoda'nın içe basardı ayakları.

Durdular mı Küçüksaat durağında yoksulluğun tablosu yansırdı gözlere... Ağlamaklı seslerle mezzeki sakızı, gazete, yakalara balina satan çelimsiz çocuklar, elindeki bojit ve bardakla "otuz iki dişine trampet çaldırıyor! Buz gibi su!.." diye bağırarak sebilci arayan  sucu, kendilerine kader olarak biçilen yoksulluğun utancına aldırış etmeden verdikleri ekmek kavgasının Küçüksaat  gladyatörleri  olarak  büyürlerdi gözümde.

Küçüksaat'ten her geçişimde o yıllardaki tablonun hiç değişmeden bugün de gözlerime takılmasıyla hüzünlü bir duygunun içimi kapladığını hissederim.

MAZİYE BİR BAKIVER

Dolmuşlar vardı o yıllarda…

Yoklar artık…

Bıraktılar yerlerini daha büyük ve geniş vasıtalara.

Teslim oldular anıların hafızasına arabalar dolusu yaşanmışlıkla...

Otobüsler çoğaldı "Mavi Can" dediler adına.. Taksiler çıktı piyasaya... Murat 124'ler yolcu taşıdılar beş liraya. Faytonlar kaldı sünnet çocuklarına…

Biz de geldik son durağa… Amacımız kalemimizle taşımaktı geçmişi geleceğe...

 

Fotoğraflar Adana’nın Eski Fotoğrafları Grubundan alınmıştır. Kendilerine teşekkür ederim.