1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. “Beni Seçmezseniz Fransızlara Giderim…”
“Beni Seçmezseniz Fransızlara Giderim…”

“Beni Seçmezseniz Fransızlara Giderim…”

“Dönmenin kaderi tetikçi olmaktır…”

A+A-

SEDAT MEMİLİ

Siyaset tarihi, küçülmeler ile yücelmeler arasına sıkışmıştır.

Sussalar sonsuza kadar ‘yüce’ olarak kalacak kişiler konuştukları zaman, bu şanslarını kaybetmişlerdir.

Çoğu zaman nerede susacağını bilmek…

Kim bilir? Belki de zafere giden yol, kelime taşlarından değil de susma taşlarından oluşmuştur.

Kelimelerin döşediği taşlar, kişiyi cehenneme de cennete de götürebilir.

Bu cennet ve cehennem kişilerin gönlüdür. Tarih ne yazarsa yazsın, anıt kelimelerde değil, gönüllerde dikilir.

2-6-mayis-1-kopya.jpg

SİYASİ YAŞAMI EMZİREN ANA: CHP

“Tekelioğlu Sinan Paşa”, Adana’nın kurtuluş mücadelesine verdiği katkılar ile tarihe geçmiş bir şahsiyettir.

Her ne kadar Adana’da Cumhuriyetin ilk valisi olarak görev yapan Hilmi Uran hatıratında, “Paşa olmadığı halde kendine paşa dedirten adam” olarak söz etmişse de bunu görmezden gelebiliriz.

Nedense Atatürk’ün sağlığında siyasete atılmayan Sinan Tekelioğlu, Atatürk’ün vefatından hemen sonra 1939 yılında, başlamak üzere 1943 ve 1946 dönemlerinde CHP’den Seyhan (Adana) milletvekili olmuştur. (Gerçek adı Ali Ratip’tir. Mustafa Kemal takma isim olarak ona Tekelioğlu Sinan adını vermiştir.)

Çok partili sisteme geçince CHP saflarını ilk terk edenlerden olmuştur. Önce Millet Partisi’ne atılmış, orada bir şey olmadığını görünce Demokrat Parti saflarında yer almıştır.

Bu doğal mıdır? Elbette doğaldır.

Çünkü Cumhuriyet Tarihimizde CHP, siyasi yaşamı emziren ana olmuştur. Çok partili sisteme geçişte, demokrasiyi kuran bütün partilerin anası CHP’dir.

Bu açıdan CHP içinde olanların CHP’den kopan partilere geçmesi, doğal…

Şimdi doğal olmayan bir konudan söz edeceğim.

 

“FRANSIZLAR DEĞERİMİ BİLİR…”

Adana’yı işgal eden Fransızlara karşı verdiği mücadele ile bilinen Tekelioğlu Sinan Paşa, Demokrat parti’den milletvekili adayı olunca seçim çalışmalarına başladı.

Demokrat Parti İnönü Meydanı’nda bir miting düzenler. Tarihler 5 Mayıs’ı göstermektedir. Yani bu günden tam 73 yıl önce… Rastlantı mıdır? Bilinçli tercih midir bilemem, seçimler 14 Mayıs’ta yapılacaktır. Tıpkı bu günler gibi.

Tekelioğlu Sinan, bu mitingde bir konuşma yapar ve “Seçimi kazanamazsam Fransa’ya giderim, onlar benim kıymetimi daha iyi bilir” mealinden bir konuşma yapar.

Bununla da yetinmez, “Çukurova Mücahitler Derneği” hakkında “Sahte Mücahitler Derneği” ifadesini kullanır. Oysa “Çukurova çocukları; milli mücadelede çalışma yapıp da halen durumları iyi olmayanların veya vefat etmiş olup da ailesi, efradı perişan olanlara yardım etmek, mücahitler arasındaki bağlılığı kuvvetlendirmek amacı ile kurulmuş bir dernektir. (*)

Elbette bu vatan için kendini feda eden herkes, Tekelioğlu Sinan gibi binlerce dönüm arazi sahibi olmamıştır.

1-6-mayis-1-kopya-kopya.jpg

Ertesi gün gazeteler,  -Ali Ratip Efendi’ye – bir cevap verirler.

“Çukurova’yı Çukurovalılar kurtardı. Çukurovalıların kahramanlıkları kurtardı. Bu kahramanlar ve bu kahramanlıklar menkıbedir, destandır. Sahte olamaz. Fakat asıl sen ve senin namusun sahtedir; Sahte paşa!” (*)

 

TETİKÇİ OLAN DÖNME

Bir balonu şişirdiğiniz zaman en zayıf yerinden patlar. İnsanı güçlü ve dirençli kılan bazı erdemler vardır. Vatanını, milletini, bayrağını, kültürünü, dinini, dilini sevmek bunlardan bazılarıdır. İnsanın bu güçlü erdemleri aynı zamanda insanın zaafıdır.

İnsanlar hangi erdem için yaşarlarsa o erdemler yüzünden ölürler. Totaliter sistem çoğu zaman bu erdemleri denetler zamanı gelince de suiistimal eder.

Mesela bizim köylerimizde insanı katil edecek namus cinayetleri bir Danimarkalı köylü için anlamsızdır. Bizde “hak”, “hukuk”, “adalet” mücadelesi, namus mücadelesinden çok sonra gelir. Oysa gasp edilmiş bir hakkımızın da namusumuz olduğu bilinci gelişmemiştir. Sistem, hakkın, hukukun, insana saygının korunmadığı bir ortamda namusun da korunamayacağını bilincini dumura uğratmaya çalışmaktadır. Vatanseverlik, bayrağa, dine, dile saygı da böyledir. ABD’li Irak’a girer, camiye sığınan Müslüman’ın kafasına sıkar. Ülken bağımsız değilse dinin de bağımsız değildir.

İktidarı elinde bulunduran sistem, insanları güçlü kılan – ama aynı zamanda zayıflıkları olan – erdemleri karıştırmayı çok sever.

Gelelim Tekelioğlu Sinan’a; 1950 seçimlerinde de bu böyle olmuştur, o günden bu güne yapılan seçimlerde de öyle olmuştur.

Sinan Tekelioğlu, “Vatan, Millet” diyerek, yollara düşer ve o zamana kadar birlikte omuz omuza mücadele verdiği kişilerin çıkardığı gazeteleri fedaileri ile basar.

Tekelioğlu Sinan, bütün arkadaşlarını satar. Kendisine bu adı ve unvanı veren Mustafa kemal için de ‘müstebit’ suçlaması yapar. Kendi dönemine ne kadar saldırdıysa, yeni partisinde o kadar itibar görür.

Dönmenin kaderi tetikçi olmaktır.

Osmanlı döneminde bir ülkeye sefer düzenlenecekse, o ülkeden devşirilmiş olan paşalar görevlendirilir. “Ben sizdenim” iddiasını kanıtlamak için onlardan daha acımasızı bulunmaz.

 

SİYASİ MEVTA OLDU MU?

Dönemin gazeteleri, “Tekelioğlu Artık siyasi bir mevta haline gelmiştir” dedikten sonra: “Bazı kendini bilmezlerin omuzlarına binerek, çığırtkanları matbaalara saldırtan bu efendi, kardeşi kardeşi kardeşe düşman etmekle mebusluk kazanacağı fikrine mi saplantı?” diye sormuşlardır.

Seçim sandığı cevap verdi: Evet Tekelioğlu Sinan ve arkadaşları kazandı.

 

BUGÜNÜN SONUCU

Bu gün de, namus, şeref, vatan, bayrak gibi hassas olduğumuz erdemler meydanda tartışılıyor. Kim daha çok bağırırsa o vatansever oluyor. Oysa vatanseverlik konusunu Mustafa kemal Atatürk çözmüştür : “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır…”

Tarlasında, fabrikasında, evinde, boya sandığında, simit tablasında, ihale makamında, imar planları hazırlanmasında, TBMM oylamalarında, halkın karşısında namuslu, erdemli, dürüst olan vatanını en çok sevendir.

Bu milletin yapacağı pek çok şey varken, sözünü ve haddini bilmez kişilerin ulu orta söyledikleri ile zaman harcıyoruz.

Bugünlerde birçok insanın susması, konuşmasından çok daha hayırlıdır.

Bugüne kadar, bir ağacın temizlediği hava kadar bu ülkeye faydası olmayanlar hiç olmazsa susarak biraz katkı yapabilirler.

Gelecek Sefer de Bayrak şairi Arif Nihat Asya’dan söz edeceğim.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.