1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. Kalp yetersizliği şikayetinde artış
Kalp yetersizliği şikayetinde artış

Kalp yetersizliği şikayetinde artış

Kalp yetersizliğinin kendini, başlıca nefes darlığı, ayaklarda şişme, çabuk yorulma şeklinde gösterdiğini, bunun yanı sıra hastalarda öksürük, iştahsızlık, vücut ağırlığında değişiklik, gece sık idrara çıkma, yorgunluk ve bitkinlik de görülebiliyor

A+A-

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. M. Tuna Katırcıbaşı, ülkemizde yaklaşık 9 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında bulunduğunu belirterek bu hastalığın birçok kanser türünden daha ölümcül bir sağlık problemi olduğunun pek bilinmediğini bildirdi. 

aw703680-04.jpg


Medline Adana Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. M. Tuna Katırcıbaşı, kalp yetersizliği şikayetiyle doktora başvuran hasta sayısında belirgin oranda bir artış görülmesinin birkaç önemli nedeni olduğunu söyledi. 80’li yılların ortalarından sonra ülkemizde de uygulanmaya başlayan koroner anjiyografi ile tıkalı kalp damarlarının açılma işleminin 2000’lerin başlarında iyice yaygınlaştığını hatırlatan Prof. Dr. Katırcıbaşı, "Bu durum 80’li yıllardan önce kalp krizi geçiren ve neredeyse doğal seyrine bırakılan birçok kişinin krizden sonra da uzun yıllar yaşamasına imkân verdi. Dolayısıyla önceden kriz sonucu kalp kasının bir kısmını ya da çoğunu kaybetmesine rağmen hayatta kalmayı başarabilmiş ancak bunun sonucunda kalp yetersizliği sorunu ile karşı karşıya kalan insanların sayısında önemli bir artış meydana geldi. Günümüzde yaşam sürelerinin uzaması ve modern insanın beslenme ve egzersiz alışkanlıkları da bu vakaların sayısını artırdı" dedi. 


Kalp yetersizliğinin kendini, başlıca nefes darlığı, ayaklarda şişme, çabuk yorulma şeklinde gösterdiğini, bunun yanı sıra hastalarda öksürük, iştahsızlık, vücut ağırlığında değişiklik, gece sık idrara çıkma, yorgunluk ve bitkinlik de görülebildiğini anlatan Prof. Dr. Katırcıbaşı, "Belirtilerden önce esas dikkat edilmesi gereken durum ise söz konusu yakınmalar ortaya çıkmadan önceki on yıllar dahi sürebilen uzun zaman diliminde kalp yetersizliğine zemin hazırlayan faktörler nedeniyle kalpte yapısal değişikliklerin başlaması ve ancak yıllar sonra belirgin hale gelmesi olarak gösteriyor. Dolayısıyla kalp yetersizliği ile ilgili riskleri daha şikayetler başlamadan tespit ederek geri döndürülebilir durumları tedavi etmek en akıllıca çözümdür. Kalp yetersizliği için kalp-damar hastalıkları, kalp kapak hastalıkları, kalp kas hastalıkları, hipertansiyon, diyabet ve böbrek hastalıkları yüksek risk oluşturduğundan bu hasta gruplarındaki bireyler, yukarıdaki şikayetlere sahip olmasalar bile kalp yetersizliği için aday olduklarını bilmeli, kalp yetersizliği gelişmeden kontrol ve tedavilerini mutlaka yapılmalıdırlar” diye konuştu. 


Yakınmaları başlamış olan hastalarda ise tanının mümkün olduğu kadar erken konmasının ve sonrasında oluşturulacak tedavi planının yakın takip altında uygulanmasının çok önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Katırcıbaşı, bu hastalarda ilaç tedavisine ek olarak yaşam tarzı değişikliklerinin (diyet, egzersiz programları vb.) ve gerekli durumlarda kalp pili tedavisi ile kalp kapak hastalıkları için özel kapakların ve klipslerin uygulanmasının hayatta kalma ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesinde büyük etkisi olduğunu belirtti. 
Kalp yetersizliğinin yaşam boyu devam eden kronik bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Katırcıbaşı, “Bir kez kalp yetersizliği oluştuktan sonra hayatta kalma beklentisi pek çok kanser türünden daha düşüktür. Bu kadar ciddi bir hastalık olmasına rağmen etkin bir tedavi, bu işle özel olarak ilgilenen hekimlerin varlığı ve çabasının yanı sıra hastaların da bilinçli olmaları ile yaşam süreleri uzayabilir, hayat kalitesi artırılabilir” dedi. 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.