Melekgirmez ve fuhuş meselesi

Taner Talaş

Geçen hafta, günlük sosyal ve ticari lisanda varlığını devam ettiren Melekgirmez Çarşısı’nın, isim ve sıfat olarak arka planının nerelerden geldiğiyle alakalı yaptığımız haber/yorum, beklediğimin üzerinde tepkiye neden oldu. İlgiyi zaten bekliyordum ama bana ulaşan tepkileri anlamlandırmakta güçlük çektim.

Akademisyen Cem DOĞAN’ın  “Osmanlı’da Cinselliğin Saklı Kıyısı, 2. Abdülhamid Dönemi ve Sonrası İstanbul’da Fuhuş, Frengi ve İktidar (1878-1922)” isimli, Tarih Vakfı’ndan çıkan kitabında geçen bir bilgiye dayanarak, Melekgirmez Çarşısı isminin, geçmişte bu semtte fuhuş ticareti yapılması nedeniyle verildiğini iddia etmiştim. Özellikle geçmişte komşuluk yaptığım tüccarlar sitem etti. Yeniden izah etmem şart oldu.

Melekgirmez Çarşısı olarak bilinen muhitte fuhuş sektörünün faaliyet göstermesi, zaman aralığı olarak, geç Osmanlı, erken Cumhuriyet dönemini kapsadığını belirteyim. Osmanlı’da ilk önce Gayri Müslim teba tarafından yapılan fuhuş ticareti, resmi belgelere göre Ermeni, Rum ve Yahudi unsurlar  tarafından, yoğunlaşma olarak Tanzimat sonrası dönemde icra edilmiştir. Özellikle İstanbul Galata, Pera / Beyoğlu civarında, hem ekonominin o civarlarda dönmesi, ayrıca elçilik binalarının Galata ve civarında bulunması, Osmanlı hukuk sisteminin elçiliklere geniş yetkiler tanıması, çifte vatandaşlık ve pasaport imtiyazı bu bölgeyi özerk ve özgür kılmıştır. Bolşevik ihtilalinden kaçan Rus kadınların bu zaman aralığında İstanbul’a göç etmeleri, resmi belgelere göre kadın ticaretinin  yoğun olarak Rus unsurlar eliyle de yapılmaya başlandığını gösteriyor.

Balkan Savaşı’nın yarattığı korkunç göç dalgası ve trajik sonuçlar doğuran mübadele uygulaması, ardından Birinci Dünya Savaşı’nda dehşet rakamlara ulaşan şehit ve esir düşen askerlerin arkada bıraktığı kadınlar, Osmanlı ekonomisi ve sosyal yaşamında kadının yerinin olmaması, açlık ve sefalet, Müslüman unsurların fuhuş ticaretine bulaşmasına yol açmıştır. Yüzlerce trajik hikâye; gerek belge olarak, gerekse edebi eserlerde, daha sonra ise Türk sinemasında yoğun olarak işlenmiştir. Fakir kızların içeceklerine ilaç koyarak lüks evlerde tecavüz eden ve kötü yola düşmesine sebep olan, genelde Nuri ALÇO ve benzeri aktörlerin  canlandırdığı tiplemeler, bu sürecin sonucunda, gecikmeli de olsa, Türk sinemasında yoğun şekilde işlenmiştir.

Bu coğrafyada randevu evleri, genelevler, zührevi hastalıklar hastanesinin kuruluşu, ilk kadın hastanesinin açılışı, fuhuş sektöründe çalışan kadınlara vesika verilmesinin Cumhuriyetin ilan edilmesi süreci ve sonrasıyla hiçbir alakasının olmadığını; ilk adımların Abdülhamit döneminde, ardından İttihat ve terakki iktidarında gerçekleştiğini ayrıca belirteyim. Bu dönemde fuhuşla mücadele; kanuni hale getirme, vergi sistemine dahil etme, kayıt altına alma olarak belirginleşir. Geniş bilgi ve belgeye ulaşmak isteyenler Cem DOĞAN hocanın kitabını okuyabilirler.

Melekgirmez Çarşısı’na dönecek olursak…

Zikrettiğim zaman aralığında, bu bölgede fuhuş ticaretinin olması, dönem şartları ve gelişmeleri ışığında gayet mümkün  gözükmektedir. Bu durumun, 1990’lara kadar yansımasını, o dönem çarşı hayatında  gözlemlemek mümkündür.

Fuhuş ticaretinin  nihayetinde ekonomik bir duruma işaret etmesi, iktisadı ilgilendiren bir boyutunun olması, İstanbul örneğinde olduğu gibi( Galat ve Beyoğlu İstanbul ekonomisinin o dönem can damarıdır) refah seviyesi yüksek bir semtte olmasını zaruri kılar. Ayrıca fuhuşun kalabalık şehir hayatında normalite kazanması nedeniyle, kalabalık bir semtin uygun zemin olması gayet doğal bir durumdur. Adana’da, dediğim dönemlerde otellerin tamamına yakınının Melekgirmez’in mücavir alanında bulunması ayrıca kayda değerdir. Müslümanlık inancı ve ritüeli her ne olursa olsun, günahta da,  Müslüman ahalide kendini göstermekten imtina etmez. Adana hamamlarının tamamına yakını yine bu bölgede faaliyet gösterir.

Adana’nın ilk genelevinin namüsait şartlara rağmen, cami duvarına8Yağ Cami) denk gelmesi gerçeğine karşın, Melekgirmez’in mücavir alanında bulunan Mısır Çarşısı yanında açılması, meşruiyet krizi çıkarmamış, bölgede rutin hale gelen fuhuş olgusu nedeniyle yadırganmamıştır. Civar otellerde, 40 yıl evveline kadar aleni yapılan fuhuş ticareti ayrıca bu konuda veri sayılır. Çok yakın zamana kadar, yine sektörün asli unsuru olan hayat kadınlarının Adana mahallelerinde ev kiralamak yerine, civar otellerini mesken olarak kullandıkları ayrı bir gerçek olarak, sosyal yaşamın içinde, gazetelerin üçüncü sayfalarında yer almıştır.

Yasal hale geldiği durumda dahi fuhuş ticareti, özü itibariyle kriminalize durumlar ve ortamlar üretir. Kaçak içki ve  eşya ticareti, şiddete dayalı kabadayılık ve mafya örgütlenmeleri, işadamı ve zengin çiftçilerin arabesk heveslerine tercüman olan pavyonlar, yine Melekgirmez’in hinterlandı içerisinde yer alır. Kapsama alanında bulunan barlar, meyhaneler, içkili restoranları ayrıca zikretmeye gerek var mı? Yukarda saydığım kişi ve kurumları isim isim de belirtecek elimizde doneler mevcut ama nazik bir konu olduğu için, yanlış anlamaya mahal vermemek adına şimdilik gereksiz görüyorum.

Tarihi akış içerisinde, tüm bu gelişmelerden sonra  Melekgirmez Çarşısı; Adana ticaretinin can damarlarından biri olmuş, fuhuş unsurları doğal seleksiyon sürecinde tahliye edilmiş, Adana’nın bugün Türkiye çapında isim yapan firmaların doğum yeri olarak yeni hüviyetiyle yaşamda yerini almıştır.

Çok geç bir tarihe işaret etmese dahi, geçmişte olup bitenleri bilmek, bu konuda araştırma yapmak bize keyif vermeli. Adana söz konusu ise, ayrıca cesur davranmalıyız. Adanalının bu cesarete ve özgüvene sahip bir yapıda  olduğunu pratik tecrübelerimle biliyorum.