1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. Tuluyhan Uğurlu / Marmara Depremi Ve Şehrin Gözyaşları
Tuluyhan Uğurlu / Marmara Depremi Ve Şehrin Gözyaşları

Tuluyhan Uğurlu / Marmara Depremi Ve Şehrin Gözyaşları

Depremden sonra Düzce; “Gözleriyle konuşan kentli, gözleriyle susar. Aşkını yaşar gözleriyle, terk edilişini, umut ve umutsuzluğunu solur. Gözleriyle duyar, elveda ve merhabaları; gözleriyle hisseder...”

A+A-

Tuluyhan Uğurlu’nun yarın (12 Mayıs 2022) Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda bir konser vereceğini basından öğrendim. 

Bu değerli sanatçının eserleriyle, bir yanda yıkıntılar, diğer yanda yeniden kuruluş çalışmaları arasında tanıştım…

1999 Ağustos’unda yüzyılın felaketi yaşanmış bir çok il ve ilçe gibi Düzce’de yerle bir olmuştu. Bu felaketin altından kakmak kolay değildi ve hükümet Düzce’nin il olmasına karar vermişti. İl özel idarelerinin muhasebe sistemi bilgisayarla yapılmaya başlanmıştı. Çalıştığım firma bu sistemler, üretiyordu.

Düzce’ye Vali olarak atanmış Fikret Güven’in (Düzce’nin İlk Valisi) konuğu olarak Düzce’ye gittik. Yaklaşık iki ay misafir olarak, atanmış olup göreve başlayacak olan ilçe özel idare müdürlerine bütçe muhasebesi kursu verdik.

O yıkıntılar arasında yaşadığım iki ay, hayatımın en acı, hüzünlü ve duygu dolu günleriydi.

Felaketin pençesine düşmüş insanlığın, yeniden yaşama tutunmak için verdiği erdemli direnişe yaşayarak tanık oldum. Dürüstlüğün, paylaşmanın, sırt sırta vermenin, erdemli ve onurlu aşamanın ne denli tükenmez bir servet olduğuna bir kez daha tanık oldum.

Bizleri misafir eden arkadaşlarımız oldu… Başta Vali Fikret Güven olmak üzere hepsini saygıyla anıyorum.

 

GÖZLERİYLE KONUŞAN KENT

O anki duygularımla ilgili aldığım notlardan bir bölüm paylaşmak istiyorum: (*)

“Kent ile yolcu arasında anılar biriktikçe, yolcu kentin diğer yüzünü görmeye başlar. Kenti oluşturan parçaların duvar, insan, ağaç ya da öylesine dolaşan kediler olmadığını anlar. Gerçekte böyle bir kent yoktur. Kent nasıl görünmek istiyorsa öyle görünmüştür yolcunun gözüne.

Oysa kent tamamen gözlerden oluşmuştur.

O gözler, yeni yapılacak bina, yeniden başlanacak yaşam gibi bakarlar.

Sağa sola serpiştirilmiş ırmaklar göz; çağıldayarak akan sular ise, gözyaşlarıdır. Kenti örten sisler ise buğulu bakışlardır.

Gözlerde var olan yolcu, bir gün o gözlerde kaybolacağını bilmeden, bakışlar ve bakışlardan kopan hüzünler arasında gezinir.

Belki dünyada sadece gözlerden oluşmuş başka bir kent yoktur.

Gözleriyle konuşan kentli, gözleriyle susar. Aşkını yaşar gözleriyle, terk edilişini, umut ve umutsuzluğunu solur.

Gözleriyle duyar, elveda ve merhabaları; gözleriyle hisseder...

Gözleriyle düşünür, gözleriyle yaşar... Yaşamı gözlere bağlı olan kent insanının ölümü de gözlerde olur. Sevdiklerini sevinçli bakışlarla karşılayan kentli, kaybettiklerini de aynı gözlerle uğurlar.

Gözleriyle gömülür sessizliğe ve aynı gözleri ile çığlık atar.

Gözler barışık, gözler küskün.

O gözlerden yükselen bakışlarla kent imar edilir.

Gözlerden oluşan bu kentin sadece gözleri yoktur. Bakacak görecek gözü aramaya çalışır yolcu.

Kentin gözleri öyle yorgun düşmüştür ki, görme eylemini gerçekleştiremez.

Önce bu durumu garipseyen yolcu, daha sonra bu garipliği hiç umursamaz; Çünkü kente girmekle yolcu da göze dönüşmüştür.

Ayrılıktan gerekli olan payı alan yolcu, gözlerden oluşmuş kentten geriye sadece bir bakış ve bir anı bırakarak ayrılır.

Geride gözyaşı yoktur.

Gözlerden oluşmuş kentlerde gözyaşı eksik olmaz…”

3787df29-0ca9-4192-aa62-27407798faf5.jpg

KENTİN GÖZYAŞLARI

Kentte ilk kez dinlediğim bir müziğin ritmini her yerde duymanız mümkün. Tuluyhan Uğurlu’nun “Şehrin Gözyaşları- Düzce’nin kısa tarihi” adını taşıyan CD’sinden yükselen notalar, kent insanının duygularını dile getiriyor. İlk duyduğumda ben de etkilenmiştim.

Tuluıyhan Uğurlu sanatçı duyarlılığı ile notaya döktüğü enstrümantal parçaların tanıtımında:

Deprem sorası İzmit’te, Adapazarı’nda, Gölcük ve Düzce’de dermansız fısıltılar arasında BAŞLAMAMIŞ VE BİTMEMİŞ SÖZLER (**)duydum.

Enkazlar arasında MAHŞERİN ÇOCUKLARINA bakmak istedim bakamadım...

SAÇLARINI BIRAKTIĞI KENTİN yıkıntılarına ağıtlar yakan yaşlılara katıldım.

Canını kaybetmiş ama tek bir can kurtarabilmek için ağlamayı yarına erteleyen insanlarla göz göze geldim. Yıkıntıların içinde ötmeden uçan kuşları, cesetlerin arasında umutla tanıdık bir ses bekleyen köpeklere rastladım.

Bu acıya dayanmak zordu ama EL FENERLERİ ile enkazları aydınlatanlar vardı.

KONVOYLARLA gelen yardımlar vardı.

ÖLÜ ÇOCUKLARI kendi çocukları gibi okşayarak defnedenler vardı.

Yüzyıllardır bu milleti millet yapan ortak acılarımızda KENETLENEN YÜREKLERİMNİZ vardı.

Kaybettiğimiz otuz bin can için müziğim yetersiz kaldı, onları SALA ile uğurlamak istedim...” diyor.

Tulıyhan Uğurlu’ya imzalattığı bu CD’yi bana armağan etme özverisinde bulunan sevgili Ebru’ya teşekkür ediyorum. Kendisini minnetle anıyorum. Bu ezgilerin onun için ne anlama geldiğini biliyorum. Bu armağanı gerçekten büyük bir özveriydi.

Ertesi sabah, Anıtpark belediye çöpçüleri tarafından süpürülüyordu.

Acıları anmak için verilen randevudan geriye kalan son çöplerde temizleniyordu.

 

(*)O günlerdeki duygularımı, kendimi “yolcu” olarak tanımlayarak yazmıştım. Yazımı, “Bir kentin Gözyaşları” başlığı ile Mart / 2002 tarihinden itibaren dizi olarak Yeni Adana’da gazetesinde yayınlamıştım.

(**) Büyük harfle yazılanlar şarkıların adlarıdır.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.