1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. Yaşlılık ve Kardiyovaskuler Hastalıklar
Yaşlılık ve Kardiyovaskuler Hastalıklar

Yaşlılık ve Kardiyovaskuler Hastalıklar

Dr.Muhammed Kemal Kahyalar yazdı

A+A-

Günümüzde yaşam süresinin uzamasına bağlı olarak her geçen gün yaşlı nüfus artmaktadır. Yaşlılık yaşam sürecinin çocukluk, erişkinlik gibi doğal ve zorunlu bir çağıdır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 65 yaş ve üzeri kişileri yaşlı, 85 yaş ve üzerini ise çok yaşlı olarak tanımlamaktadır. Tüm dünyada doğum oranındaki düşüşle birlikte yaşam standartlarının iyileşmesi, tanı ve tedavi stratejilerinin yaygınlaşmasına bağlı olarak insan ömrünün uzadığı ve yaşlı nüfusun giderek arttığı görülmektedir. Dünya nüfusunun %8,5’ini 65 yaş üstü yaşlı popülasyonu oluşturmaktadır. “An Aging World: 2015” raporunun tahminlerine göre bu oranın 2050 yılında %17’ye sıçrayacağı ve yaşlı kişi sayısının 1.6 milyara ulaşacağı öngörülmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkemizde 65 yaş üstü nüfus 2012 yılında 5 milyon 682 bin 3 kişi iken son beş yılda %17.1 artarak 2016 yılında 6 milyon 651 bin 503 kişiye ulaşmıştır. %43.9’unu erkek, %56.1’ini kadınların oluşturduğu yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı da bu beş yıl içinde %7.5’den %8.3’e yükselmiştir. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranımızın 2023 yılında %10.2’ye, 2050 yılında %20.8’e, 2075 yılında ise %27,7’ye yükseleceği tahmin edilmektedir. Bu veriler 21. yüzyılın özelikle ikinci yarısının tüm Dünya’daki beklentilere paralel olarak Türkiye’de de “yaşlı yüzyılı” olacağını göstermektedir.

İlerleyen yaşla beraber kardiyovasküler hastalıkların (KVH) yaygınlığı da artmaktadır. Dünya genelinde kardiyovasküler hastalıklardan ölüm oranı 65 yaş öncesinde %31 iken, 65 yaş sonrasında %81’e ulaşmaktadır. Ülkemizde ise Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü koroner kalp hastalığı sıklığı çalışmasında, 55-64 yaş arası kadın bireylerde koroner kalp hastalığı yaygınlığı %6.9, erkek bireylerde ise %10.9 olarak bildirilmiştir. Ayrıca KVH yaygınlığı 65-74 yaş arasındaki kadın bireylerde %9.3, erkek bireylerde %18.3 ve 75 yaş üzeri kadın bireylerde %10.8, erkek bireylerde %19.6 olarak saptanmış olması, ülkemizde de kardiyovasküler hastalık yaygınlığının yaşla beraber arttığını ve erkeklerde kadınlardan daha sık görüldüğünü göstermektedir. 

Yaşlılık kardiyovasküler hastalıklar için en önemli risk faktörlerinden biri olup yaşlılıkla beraber organlarda ve damar sisteminde meydana gelen ilerleyici yapısal ve fonksiyonel değişiklikler KVH gelişme riskini artırmaktadır. Yaşlanma ile birlikte artan kollagen ve azalan elastin içeriği nedeniyle damarlar ve özellikle aorta elastikiyetini kaybeder ve aortada sertleşme meydana gelir
Bu değişiklikler aortanın esnekliğini yitirmesine, sistolik kan basıncının (SKB) artması, diastolik kan basıncının (DKB) düşmesine ve nabız basıncının artmasına neden olur. DKB’daki düşme kalp beslenmesini olumsuz etkileyerek miyokard iskemisini tetikler.

Yaşlanmanın kardiyovasküler sistemi yapısal ve fonksiyonel olarak nasıl etkilediğinin bilinmesi, yaşlı hastalarda artan KVH gelişme riskini önleme ya da azaltma olanağı sağlayabilecektir. Artan KVH ayrıca yaşlılarda kırılganlık dediğimiz stres faktörlerine karşı aşırı bir savunmasızlık hali ile de yakın ilişki göstermektedir

Yakın zamanda yapılan deneysel ve klinik çalışmalarda KVH gelişimini artıran, yaşlanmaya eşlik eden arterlerdeki yapısal ve fonksiyonel değişikliklerin 2 ana başlıkta toplanabileceği bildirilmektedir. Bunların biri yaygın endoteliyal disfonksiyon diğeri ise santral arteriyel sertliktir.

Bu hastalıkların, değiştirilebilir risk etmenlerine karşı yapılacak mücadele ile engellenebileceği ya da hafifletilebileceği belirtilmektedir. Değiştirilebilir risk etmenlerinden biri olan beslenmenin, özellikle risk altındaki bireylerde kardiyovasküler hastalık morbiditesi ve mortalitesi ile mücadelede etkin olduğu yapılan çalışmalarla gösterilmektedir. Kardiyovasküler hastalığı olan yaşlılarda, diyetisyen yaşlıya özel beslenme programını bireyin kendisiyle ve gerekli durumlarda bakımıyla ilgilenen kişi ile beraber oluşturmalıdır.

Diyette Öne Çıkan Hususlar Nelerdir?

 Yağ asitleri alımı: Günlük diyetimiz genellikle tekli doymamış (zeytinyağı, fındık yağı), çoklu doymamış (ayçiçek, mısırözü yağı ve balık yağı) ve doymuş yağlar (tereyağı, kuyruk yağı) olmak üzere üç yağ türünü içermektedir. Ayrıca katı margarinler çoklu doymamış yağların, hidrojen ile doyurulmasıyla elde edildiğinden kolesterol içermezler, ancak kardiyovasküler hastalık risk etmeni olan trans yağ asitlerinden zengindir. Beslenmemizde yer alan çoklu doymamış yağ asitlerinden özellikle n-3 yağ asitleri, antiinflamatuvar, anti-trombotik ve antiaterosklerotik etkilere sahip olduğu için endotel işlevi düzenleyerek, aterosklerotik plak oluşumunu geciktirir ve kardiyovasküler sağlığı olumlu etkiler.  Günlük enerjinin %20-35’inin yağlardan sağlanması, doymuş yağ ve trans yağ asidi alımının düşük tutulması, linoleik asit alımının günlük enerjinin en az %4’ü olması, α-linolenik asit alımının günlük enerjinin en az %0.5’i olması EPA ve DHA alımının ise günlük 250 mg olması önerilmektedir.

 Karbonhidrat alımı: Günlük tükettiğimiz tahılların en az yarısının tam tahıllardan sağlanmasını önermektedir. Posadan zengin tam tahılların (≥1.1g posa her 10 g karbonhidrat için) günlük 3 ve üzeri en az 28 gramlık porsiyon olarak tüketimini önermektedir.

 Homosistein: Homosistein düzeyinin yükselmesi vasküler hastalıklar için bağımsız risk etmenidir. Genetik etmenler, bireysel alışkanlıklar (sigara kullanımı, kahve ve alkol tüketimi) ve beslenme (B6 vitamini, B12 vitamini ve folik asidin yetersiz/düşük alımı) homosistein değerini etkileyen bireysel etmenlerdir. Plazma homosistein düzeyi ile folat, B6 ve B12 vitamini düzeyleri arasında zıt ilişki vardır. Dolayısıyla bu vitaminlerin beslenmeyle alınmaları kardiyovasküler sağlığın korunması açısından gerekli ve önemlidir.

D vitamini alımı: D vitamini eksikliği yaşlılarda kardiyovasküler mortalite için bağımsız bir risk etmenidir. Renin-anjiyotensin-aldosteron aktivitesinde, insülin direncinde ve inflamasyona neden olan parathormon düzeyindeki artışı içermektedir. İlerleyen yaşla beraber güneş ışığına maruziyetin azalması ve derinin D vitamini sentezleme kapasitesindeki azalma, yaşlılıkta D vitamini eksikliğine neden olmaktadır. Bu durumda, kan paratiroid hormon değeri normalden daha fazla artış göstererek miyokardiyal kalsifikasyona neden olmaktadır. Ayrıca D vitamini eksikliği ve/veya yetersizliği inflamasyon belirteçlerindeki artışa neden olarak ateroskleroz gelişimini tetiklemekte ve kardiyovasküler hastalık gelişimini etkilemektedir. Beslenme ile D vitamini alımı, kanda 25(OH)D vitamini düzeyinin istenilen düzeye yükselmesini sağlamaz. Günlük 400 IU D vitamini desteği alınması, kan 25(OH)D vitamini değerinde, başlangıç değerine bağlı olarak 7-12 nmol/L artış sağlamaktadır. Ayrıca kan 25(OH)D vitamini değerini 50 nmol/L’den 80 nmol/L’ye yükseltmek için yaklaşık olarak günlük 1700 IU ek D vitaminine gereksinme vardır.

Flavonoid Alımı: Flavonoidler, lipit peroksidasyonunu önleyerek aterosklerotik plakların büyümesini engeller. Flavonoid içeren besinlerin tüketilmesinin kardiyovasküler sağlık açısından yararlı olduğu bildirilmiştir.

Çay tüketimi: Flavonoidlerin bir alt sınıfı olan flavan-3-ollerden zengin bitkisel besinlerin [kakao (Theobroma cacao), çay (Camellia Sinensis) ve elmalar] tüketimi ile kardiyovasküler hastalık riski arasında ters ilişki vardır.Epikateşin alımı kardiyovasküler hastalığı olan yaşlı erkek bireylerde kardiyovasküler mortaliteyi %46 oranında azaltırken, kardiyovasküler hastalığı olmayan bireylerde etkisi görülmemiştir.

 Sebze ve meyve tüketimi:  Yüksek oranda sebze ve meyve tüketiminin kardiyovasküler hastalık mortalitesi ile ters ilişkili olduğu saptanmıştır. Beslenmeye eklenen günlük bir porsiyon meyve kardiyovasküler hastalık riskini %6, bir porsiyon sebze ise %5 oranında azaltmaktadır.

 Tuz tüketimi: Yüksek tuz tüketimi yüksek kan basıncı ile ilişkili olup, tuz tüketiminin azaltılması kan basıncında belirgin azalma sağlanmaktadır.

Sağlıklı Günler Dilerim;
Dr.Muhammed Kemal KAHYALAR



Kaynak: Bes Diy Derg 2019;47(1):82-90 , Turk Kardiyol Dern Ars 2017;45 Suppl 5: 1–4

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.