1. YAZARLAR

  2. Demet Duyuler

  3. Çukurova’da Hıdırellez
Demet Duyuler

Demet Duyuler

Çukurova’da Hıdırellez

A+A-

Çukurova sıcak memleket, yazı yaz, kışı bahar. Toroslara çıkmazsan kar bilmezsin, buz bilmezsin. Yağmurdur en fazlası soğukla birlikte gelen. Yılın dört mevsimi vardır Çukurova’nın iki, yaz ve bahar. Bu bahar biraz sonbahar olur, biraz ilkbahar. Yeşil bitmez  tükenmez hiç ovada, çalı gibi ağaçlar, griye dönmüş dallar, ölmeye yatmış bir doğa görülmez. Bu nedenle de kışın bittiğine dair kutlanan bahar bayramları pek bilinmez Çukurova’da. Martta Nevruz, Mayısta Hıdırellez kutlanır bilinir de, nasıl kutlanır, ne yapılır kutlanırken bunlar bilinmez. Çukurova Nevruz’u da, Hıdırellez’i de göçle tanımıştır. Bereketli topraklar özellikle 1950’li yıllardan sonra sanayileşmenin artması, tarım arazilerinin çift ürünlü ekilmesi gibi nedenlerle iş gücüne ihtiyaç hissedilmiş Doğu’dan, Güney Doğu’dan göçler yaşanmış, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da mübadele ile Selanik’ten, Girit’ten yerleştirilenlerle, ardından Bulgaristan’daki soydaşlarımıza yapılan zulümler nedeniyle o yerlerden toplu göçler yaşanması ile Çukurova binlerce yıllık mevsimsel bayramları yeniden bilir yaşar hale gelmiştir. 

 

Nevruz, Doğu ve Güney Doğu’dan göç edenlerin, Hıdırellez de Balkanlar’dan, Ege’den göç edenlerin daha çok geleneksel olarak  kutladıkları bayramlardır.

 

Hıdırellez, Hıdır ve İlyas kardeşlerin buluştuğu günün bayramıdır. Bir kardeş denizlerde dolaşır ve yardıma ihtiyacı olanların yardımına koşar, bir kardeş de karada yardıma ihtiyacı olanların yardımına koşar. Aslında bu iki kardeş karada ve denizde birbirlerini aramaktadırlar. İşte 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece buluşurlar ve 6 Mayıs iki kardeşin hasret giderdiği gündür. Hıdır adı gibi yeşile boyar, bahara boyar buluşulan yeri. Gül ağacı tomurcuğa durur, bahar dalları çiçeğe boyanır, toprak Hıdır’ın bastığı her yeri yeşil halı ile kaplar. Hıdır toprağa can verir, can bulan toprak ağaca, çiçeğe, böceğe, kelebeğe bu candan akıtır. Öyle güzel bir gündür ki bu gün, iki kardeş bir yıllık hasretin bir günlük mutluluğundayken her dilek gerçek olur. İnsanoğlu gönlünü iyiye, güzele açarsa, yüreğine yeşilin umut olan renginden koyarsa Hıdır der ki İlyas’a “İnsanoğlu ne dilerse dilesin bugün ve Allah’ın izniyle de olsun”. Gül dalına dilek yazıp bağlanır, ertesi gün o dilek suya atılır. Akıp gitsin de su gibi ak, suyun akışı gibi çabuk olsun diye. Bir kardeş suda yardım isteyenlerin yanındadır ya, o el atar bu dileklere. Toprağa evler yapılır, topraktan gelin yapılır damat yapılır, ne istenirse topraktan o şekil çıkarılır da konur bunlar olsun da gönüller mutlu olsun diye. Bir kardeş de topraktan yardım isteyenlerin yanındadır ya,  o da bu dileklere el atar. Çocuk mu istersin, eş mi, ev mi istersin, para mı yüreğini umuda açmışsan Hıdır ve İlyas elinden geleni yapar çünkü o gün ikisi de buluşmuş bir olmuş can olmuş Hıdırellez olmuştur.

 

Çukurova’ya da Selanik’ten, Girit’ten, Bulgaristan’ın değişik şehirlerinden çok uzun zaman önce, belki bir zaman önce göç etmiş artık Çukurovalı olmuş ama geleneksel uygulamaları toplumsal belleğinden silmemiş kişiler daha canlı Hıdırellez kutlarken, bu kutlamalar artık gül dalına dilek bağlama, toprakta dilek şekillendirmeler ile genel olarak bölgede uygulanır olmuştur. Adana şehir merkezinde toplu olarak kutlanma yeri Eski Baraj, Yeni baraj, Sarıçam ormanlık alanı veya Menderes bulvarı Sevgi Adasıdır. O gün kadınlar evde yaptıkları, börekler, pastalar, kısırlar, köfteler ile çocuklarını da yanlarına alarak bu alanlardan birine gelirler. Müzik olmazsa olmazdır. Müziğin eşlikçisi kadınların kahkahaları, çocukların gülmeleridir. İp atlanır ki sürekli canlı geçsin bir yıl, toprakta oturulur ki hatta yuvarlanılır ki toprak gibi kuvvetli geçsin bir yıl, yemekler yenir ki bereket daim olsun, gülüp oynanır ki neşe hep onlarla olsun. Bahar doğaya can verirken, candan can bulan da insandır. Bunun değerini bilmek gerekir. Hıdırellez bunun fark edildiği gündür. Artık televizyonun, internetin vazgeçilmez olarak hayatımızın olmazsa olmazı haline gelmesi ile Anadolu’nun en eski yöresel gelenekleri, ulusal gelenekleri daha iyi bilinir, daha canlı kutlanır olmuştur. Hıdırellez de bereketli toprakların can suyu bulduğuna inanılan gününde Çukurova’da da eğlence içinde, dileklerin gerçekleşmesi için edilen dualar eşliğinde kutlanmaktadır.

Hıdır ile İlyas’ın buluşup Hıdırellez olduğu gün, herkesin de istediği şeye kavuşması dileğiyle…

 

 

Bir Hıdrellez Gecesi

 

Ben

           sen

                     o

aklar

          sarılar

                   karalar

başımız aşkla dönerken

ayrılık ateşinin harıyla

istemeden yandık

 

Bizler

             sizler

                         onlar

keder kıvılcımları sıçrayan gönül bahçemize

baktık  tarifsiz bir hüsranla

gördük ki...

tenha bir köşede

belleğimizde küller içine gömülü gibi duran

yarin son busesi

son bakışı

 

Bir hıdrellez gecesinde

biz kayıp sevda arayıcıları

belkisine tutunup bir efsanenin

kısık sesimizle

dize dize ezgi ezgi

umut yazıp ak kağıtlara

gül dalına yürek bağlarız

 

Alnımızdayken sabah serinliği

uykumuza şefkatle dokunan

iki sırdaş el

vuslat bekleyen duaların kudretiyle

çözer  kadere bağlı zincirlerimizi

özgür bir güvercin gibi 

kanatlandırır  yüreklerimizi

 

Kör gözler görmese    

hissetmese nasır tutan yürekler

yine de getirir  seher yeliyle

her  6 Mayıs’ta

geri dönülmez zamanı

 

Bir çocukluk

bir gençlik

bir güzellikle buluşturur

o an siner ruhumuza

gül dalındaki

al goncanın aşk  kokusu

Önceki ve Sonraki Yazılar