1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Erdoğan’ın Çaresizliği
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Erdoğan’ın Çaresizliği

A+A-

Yukarıdaki ifade bazılarına paradoksal gelebilir. Erdoğan bir tek adam rejimi yaratmış iken çaresiz olduğundan nasıl bahsedilebilir? Evet, Erdoğan’ın siyasi açıdan kendisini giderek daralan bir patikaya mahkum ettiğini uzun süredir söylüyoruz. İdari yetkilerinin sınırsızlığı,  kararnamelerle Türkiye’nin idari sistemini bile değiştirebilecek güce sahip olmak Erdoğan’ı ne yazık ki siyaseten çaresiz olmaktan kurtaramıyor. Çaresizliği artık diline yansıyor.  Devlet katlarında ısıtılan, belki simülasyonları dahi yapılan bir takım girişimleri çaresizliğinin bir ifadesi olarak rastgele dillendiriyor. 
Erdoğan en son Kürt siyasetindeki aktörler arası ilişkiye bodoslama dalış yaptı. İmralı ile Demirtaş arasında ciddi bir sorun olduğunu, Öcalan’ın Demirtaş’a karşı bir hamle yapacağını söylemek suretiyle Öcalan’dan siyaseten nasıl da medet umar bir çaresizliğe sürüklendiğini faş etti. Erdoğan bu tür hamleleri ilk defadır yapmıyor. İstanbul seçimleri öncesinde de Öcalan’ın bir mektubunu o kadar özensizce yayınlatmışlardı ki ‘ dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmuşlardı. ‘ 

1-Siyaseten sıkışmışlığı ve çaresizliği Erdoğan’a sonunda bir bumeranga dönerek en çok zararı yine kendisine verdiren hamleler yapmaya itiyor. Tüm siyasetini beka sendromuna yatıran, güvenlikçi politikalar dışındaki enstrümanları elinin tersiyle iten Erdoğan açısından Öcalan kartına sıkışmış  olmak aslında bir çıkışsızlığın göstergesidir. 
2-Öcalan kartını bu kadar açık etmek Erdoğan’a  politik bir kardan ziyade sadece zarar verir. Elindeki tek enstrüman olan beka meselesini bu kadar ayağa düşürmek bu politikanın alıcısı olan kitleler nezdinde dahi Erdoğan’ı ve samimiyetini sorgulamaya dönüşecektir. 
3-Erdoğan’ın girdiğini söylediğimiz patikada muhaliflerine yönelik  elindeki tek politikası ‘ yerli ve  milli olmamak ‘  ithamına gerilemişti. Millilik bahsi Türk siyasetinin en önemli leitmotifidir. Bazan çok işlevsel olan enstrümanının bu kadar ucuzlatılması onu kullananı değil hedef haline getirdiklerinin meşruiyet zeminini güçlendirir. 
4-Erdoğan’ın elinin altında bulunan devlet cihazına rağmen Kürt siyasetini ve dinamiklerini tanıdığını söyleyemeyiz. Yüzelli  yıldır ama özellikle son elli yıldır yaşadıkları Kürtleri belki de dünyanın en örgütlü ve politik halkı haline getirdi. Bölgesel güçlerin tasfiye politikalarına rağmen ‘ tanınma ‘ mücadelelerinde yok edilme, varlıklarına son verilme eşliğini çoktan aştılar. Değişik mücadele biçimlerini koordineli biçimde kullanmayı çok iyi öğrendiler. 
5-Kürt siyasetinin Türkiye ayağındaki askeri kapasitesinin geriletilmesine karşılık tam zıt biçimde siyasi kapasitesi alabildiğine arttı. Boykot taktiğinden, bağımsız adaylara ve en sonunda kendi bayrak ve flamalarıyla seçimlere girerek aşılamayacağı varsayılan barajları  tarumar ettiler. Baraj endişesi olmayan, kendi dışındaki milyonlarında umudu haline gelmeyi başarmış bir siyasi gelenekten bahsediyoruz. 
6-Kürtler mücadelenin her formunu legal-illegal, parlamentarist- sivil direniş yaşayarak öğrendiler. Birinden diğerine geçiş, konjonktürel olarak birini öne çıkartmak dahil ciddi bir esneklik edindiler. Onca baskıya, eziyete ve kıyıma karşılık ayakta kalabilmelerini bu yaratıcılıklarına borçlular. 
7- Erdoğan Kürt siyasetinin kendi kaderi dahil Türkiye siyasetinin maymuncuğunu elinde tuttuğunu iyi biliyor. Girdiği patika, devlet sınıflarıyla kurduğu ittifaklar nedeniyle yeni bir açılım yani aldatma siyasetini deneyemeyeceğinin de farkında. Yapabileceği tek hamle Kürtleri sandıktan soğutmak ve sandığa giderek kendisine kaybettirmelerinin önüne geçmek. Bunun için de siyasetini Kürt siyasetinin aktörleri arasında güvensizlik ve kargaşa yaratmak üzerine kuruyor. Kürtleri Türkiye’nin demokratik dönüşümünün katalizörü olmaktan uzaklaştırmak istiyor.
8-Erdoğan’ın bu hamlesinin sonuç verme ihtimali bulunmuyor. Herkesin görebileceği niyetlerinin politikada ustalaşmış ve pişmiş aktörler tarafından görülmeyeceğini düşünmesi tam bir körlük. Ama insan bir defa politik çaresizliğe sürüklenmişse her şeyden medet umma noktasına savrulması da doğaldır. Tarih bunun örnekleriyle doludur. 
9-Erdoğan ‘ alavere dalavere Kürt Memet nöbete ‘ devrinin çoktan tarih olduğuna ikna olamıyor. Kürt siyasetinin her bir aktörü kendine yüklenilen rolü üstlenir. Kişisel kaprise, çekişmeye, bencilliğe dayalı burjuva politikasının karakteristikleri bu siyasette aşılmıştır. Klasik burjuva politikacıların bunu fark edememeleri sınıfsal özelliklerinden kaynaklıdır. Ezilen bir ulusun politikası ezilenlerin tarihi deneyim ve gelenekleriyle yüklüdür. 
10- Nice badireleri atlatmış, kendileri üzerinde zar atanları tarihten silmiş Kürt siyaseti Erdoğan’ın hırslarına, çaresizlik ve sıkışmışlığına dayanan bu hamlesini de boşa çıkartacak yaratıcılığa ve deneyime sahiptir. 

Türkiye’nin demokrasiye yeniden dönüşü Kürtlerle birlikte olacaktır. Kürtlerin tanınma taleplerini asgari düzeyde dahi yanıt vermeyen bir demokrasinin Türk’e milim bir yararı olmayacaktır. Palavradan değil sınıfsal içeriğine uygun bir ‘ Demokratik Cumhuriyeti ‘ isteyenler de bu mücadelenin ortak bir zeminde yürütülmesi için üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar