Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

İlyada

A+A-

İlyada Yunanca İlias denilen İlion ve Troya olarak da bilinen kentin destanıdır. İlyada kenti ele geçirmek isteyen birleşmiş Yunan orduları Akhalar ile Troya’yı savunmak için bir araya gelmiş çoğunluğunu Ege krallıklarının oluşturduğu ordular arasındaki savaşı konu edinir. Hemen belirtelim ki Yunanlar tabiri Helenistik dönemde kullanılmaya ve yaygınlaşmaya başlamıştı. Helenistik döneme gelinceye kadar Yunan kavminden söz edilemezdi. Her kent, şehir kendi adıyla anılırdı. Helenistik dönemle beraber kent devletçiklerinin bir araya gelmesinden bir konfederasyon oluştu ve birliği meydana getiren halklara da Yunanlar denilmeye başlandı. İlyada için kullanacağımız Yunan tabirinin kolaylık olsun diye sarf edildiğinin altını çizmiş olalım. Destanı bu bilgilerden yoksun okuduğumuzda anakronizme düşeceğimizi de hatırlatalım. 

İlyada bir savaşı konu edinir. Savaş artık bıkkınlık verecek bir aşamaya gelmiştir. İnsanlar savaşmaktan usanmıştır. Onlara kalsa anlamını kaybeden savaşa son vermek gereklidir. Ancak kana susamış, hırslarına yenik düşmüş tanrılar savaşa son verilmesini istemezler. Olimpos’un doruklarında yaşayan tanrılar savaşta taraf olmuştur. Bir kısmı Akhaları tutarken bir kısmı da Troyalıları destekler. İçlerinde baş tanrı olan ve göklere hükmeden Zeus sık sık fikir değiştirir. Zeus’un karşısında güçleri sınırlı olan diğer tanrılar desteğini almak için ittifak kurarlar, entrika çevirirler ve Zeus’un zaaflarından faydalanmaya çalışırlar. Tanrısallık bulaşmış kahramanlar da tanrılar gibi davranır. 

Savaşın onuncu yılına girilmiştir. Üstünlük sürekli el değiştirmektedir. Savaşan tüm taraflar yakıcı biçimde barışa özlem duymaktadır. Rahatlık içinde geçen sivil yaşamın hasretini çekerler. Ancak barışın kendi ellerinde olmadığını da bilirler. Savaşa son verilmesi için tanrıların barışması gereklidir. Her biri Zeus tarafından özel güçlerle donatılmış tanrıların birbiri karşısında üstünlük sağlayabilmesi mümkün olmadığından savaş mantıksız biçimde devam etmektedir. 

Tarihsel bilgiler özelliklede Herodot tarihi Troya savaşlarının M.Ö 13.yüzyılda yaşandığını söyler. Destan savaştan kırk günlük bir kesiti anlatır. Akhaların başkomutanı Agamemnon’un Akhilleus’u komutanlar toplantısında küçük düşürmesiyle başlayan destan, Troyalılların başkomutanı Hektor’un Akhilleus tarafından öldürülmesi, cesedinin babası Priamos’a teslim edilerek defnedilmesiyle sona erer. 
Yirmi dört bölüme ayrılmış olan destan yaklaşık otuz bin dizeden oluşur. Savaşın nedeni, Agamemnon’un kardeşi Menealos’un eşi kraliçe Helene’nin, Hektor’un kardeşi Aleksandre yani Paris tarafından kaçırılmasıdır. Onurlarına düşkün Akhaların böylesi bir küçük düşürülme karşısında tepkisiz kalmaları imkansızdır. Geçim kaynağının talan ve yağma olduğu bir çağda savaşın yarattığı değerler bir insanda bulunması gerekli en önemli meziyetlerdi. Savaşta şan yapmak ise zaferle, yağmanın pay edilmesiyle ve insan onurunu aşağılamaya yönelik her davranışın karşılıksız bırakılmamasıyla mümkündü. 

Destandaki anlatımlardan İlion ilinin çok zengin olduğunu anlarız. Bugün Kaz dağları denilen İda’nın eteklerine kurulmuş olan Troya’nın zenginlikleri destanda detaylı biçimde anlatılır. Sayısız nehrin içinden geçtiği ovadan adeta bereket fışkırmaktadır. Troyalıların kilerleri, depoları ağzına kadar doludur. Zengin maden yataklarına sahiptirler. Destandaki anlatımın dışına çıkıp yakın bir okuma yaptığımızda savaşın gerçek nedeni olarak Akhaların Troya kentini ele geçirip ganimetlere el koyma isteği olduğunu anlarız. Destanın devamı olan Odysseia’da bilge Nestor karşısına çıkan Odysseus’un oğlu Telemakhos’a şunları söyler: 
‘’ (...) Getirme aklıma o günleri, ey dost, 
gücü tükenmez Akhaoğulları neler çekti oralarda, neler,
sisli denizlere açılmıştık bir sürü gemiyle,
Akhilleus’un ardından yağmaya  koşuyorduk, koca kral Priamos’un kenti önünde savaşırken, neler çektik bilemezsin, ey dost, (....) “ 
Destanda sürekli Akhaların katıldığı savaşlardan, ele geçirdikleri kentlerden ve el koydukları ganimetlerden bahsedilir. Savaşın tarihini hep galip gelenler yazdığı için Akhaların zaferlerinin anlatılmasını olağan sayabiliriz. Ancak, savaşın görünür nedeni Helene’nin kaçırılması olsa da bunca orduyu karşı karşıya getiren asıl sebep yağma ve talandır.

İlyada’da tanrılar ve insanlar iç içedir. İnsan kaderi neredeyse tanrıların elinde tutsak edilmiştir. Savaşın en kritik anında tanrılardan birisi kaybeden tarafın imdadına yetişir. Savaş sözde insanlar tarafından yapılsa da birbiriyle asıl savaşan tanrılardır. Zeus’un eşi Hera, kızı Athena, kardeşi denizler ve depremler tanrısı Poseidon Akhalardan yana saf tutar.  Okçular tanrısı ayağı aksak Apollon, avcılar tanrıçası Artemis ve güzellik tanrıçası Afrodit’e Troyalılardan yanadır. Olimpos’un baş tanrısı Zeus ise çok sık fikir değiştirir.  Savaşın bu kadar uzaması onun kaprislerinden kaynaklıdır. Hatta bir yerde Akhilleus Zeus’a sivri kafalı der. Göklerin tanrısı da olsanız, savaşın kaderini değiştirecek kudrete sahip de olsanız insanoğlu gibi yanılıp, aldanabilirsiniz. Zeus’u başta Hera, Athena olmak üzere eşi ve kızı kandırıp, saf değiştirtebilir. Öfkelenen Zeus bazen da tanrılara talimat vererek savaşa karışmamalarını emreder. 

Yunan tanrıları antropomorfik özelliklere haizdir. Yani tıpkı bir insan gibi yerler, içerler, sevişirler ve uyurlar. Kızarlar, öfkelenirler, bağırıp çağırıp, sakinleşirler. İnsanlarla iletişime açıktırlar, onları izleyip, takip ederler. Yardım istediklerinde, aman dilediklerinde seslerine kulak verirler. Kahramanlar arasında gözettikleri ve korudukları vardır. Zeus çok uzun bir süre Hektor’u korur ve kollar. Kargılardan, kılıçlardan, taşlardan esirgeyerek ölmesine izin vermez. Ama kibire kapıldıklarında, kendilerini unuttuklarında, cömertliklerini kaybettiklerinde de bağışlamazlar. 

Tanrılar insanlardan kendilerini sürekli hatırlamalarını, şükran duymalarını ve adakta bulunmalarını ister. Hektor Zeus sayesinde savaşta büyük başarılar elde eder. Akhaların hendeklerini aşıp, duvarlarını yıkıp, sahildeki gemilerini ateşe verir. Akhilleus’un en yakın arkadaşı, seyisi,  Patraklos’u öldürüp atlarına, zırhına ve kargısına el koyar. Bir savaşçının savaş aletlerine el koymak, bunları sergilemek yandaşları için en büyük hakarettir. Hektor ’un kibrine yenik düştüğünü gören Zeus ona kızar ve cezalandırmaya karar verir. 

İşte tanrılar böyledir tıpkı insanlar gibi düşünüp, davranırlar. İnsanlardan farkları doğaüstü güçlere sahip olmalarıdır. Bir çırpıda dağları, nehirleri ve ovaları aşarlar. Nehirlerin yönlerini değiştirirler. Hedefine doğru giden oku yönünden çevirirler. Tanrılar doğaüstü güçlere sahip olmalarına rağmen hile ve entrikadan da uzak durmazlar. Yenilen Akhaların yardımına koşmak için Hera, tatlı sözlerle Zeus’u uyutarak savaşın kaderini değiştirir. Zeus’un kardeşi Poseidon kardeşine yarım akıllı diyerek öfkelenir. Hera Troyalıları tutan Afrodit’i güzel sözlerle kandırır. 

Bu tanrısal güçlerin ve özelliklerin ayrıntılı tasviri İlyada’yı her konuda bir başvuru kaynağı haline getirmiştir. Halk söylencesi olarak ona kulak veren sıradan bir insan sunduğu alegoriler, imgeler ve tasvirler karşısında kendinden geçer. Daha zeki ve bilgili olanlar ona her türlü bilginin içinde olduğu bir ansiklopedi gibi yaklaşır. Askerler ve devlet adamları yaptıkları işin inceliklerinin anlatıldığı bir kılavuz görürler. Yiğitliğe, kahramanlığa, onur ve erdem gibi değerlere düşkün olanlar İlyada’yı tüm bunların kutsandığı bir öykü gibi dinlerler. İlyada kendisini okumaya, dinlemeye ve işitmeye hazır herkese cömert davranır.

Önceki ve Sonraki Yazılar