1. YAZARLAR

  2. Erol Aydın

  3. Karadeniz Apartmanı
Erol Aydın

Erol Aydın

Karadeniz Apartmanı

A+A-

               Karadeniz Apartmanı özelinde aile apartmanları konusu sosyolojik bir vaka olarak irdelenmiştir. Geçmişte nüfusun % 80’i kırsal ve köyde yaşarken apartman kavramı da mevcut değildi. Nüfusun artması, arazilerin bölünmesi, daha iyi yaşam şartları başta olmak üzere ve bunun yanında sosyolojik bazı durumlardan dolayı günümüzde köy/kent oranı tersine dönmüştür.

               Bunun doğal bir sonucu olarak da köyünde bir arada bulunan akrabalar kente göçmüş olsalar da bir arada bulunmayı sosyolojik bir ihtiyaç olarak görmüşlerdir. Adeta köydeki düzen şehir hayatına transfer edilmiştir. Bunun doğal bir sonucu olarak da arsa sıkıntısı yüzünden yatay yerleşim olamayacağına göre apartman denilen yaşam alanlarında dikey mimari ile kente tutunmaya çalışmışlardır.

               İlk başlarda haklı sebeplere dayanarak bir arada aile apartmanında yaşamak dayanışma ve yardımlaşma açısından kaçınılmaz olsa da sonraki zamanlarda farklı problemler ortaya çıkmıştır.

Karadeniz Apartmanı’na geri dönersek, adından da anlaşılacağı üzere Trabzon kökenli vatandaşlarımız kendilerinin yaptığı ve 11 daireden oluşan bir yaşam alanı. Günümüzde sosyolojisi, özgünlüğü, yapısı ve de işlevi bozulmuş olsa da geçmişte birçok olaya sahne olmuştur. Tamamı akraba olan bu apartmanda dışarıya çok fazla açılmadıkları ve etkileşimde bulunmadıkları için uzun süre kendi kültürlerini kapalı devre devam ettirmişlerdir.

               Sofraları, töreleri, sosyal ilişkileri, yaşam şekilleri, düşünce dünyaları ve inançlarını uzun süre muhafaza ederek kırsalı şehirde yaşamışlardır. Zaman, mekan, konjonktür değişse de özellikle belli yaşın üzerinde olanlar köklerine sıkı sıkıya bağlı kalarak geleneksel aidiyetlerini muhafaza etmişlerdir.

               Benim gibi (damat olarak) dışarıdan bakan birisi olarak alışmakta zorlandığım hususlar genellikle ikili ilişkiler olmaktadır. Bir defa özel hayatınız söz konusu değil, günün her saatinde kapınız çalabilir ve davetsiz bir misafirle burun buruna gelebilirsiniz. Kapının açılmaması düşünülemez hatta geç açılması iyi bir zılgıt yemeniz için yeterlidir.

Asgari adabı muaşeret çerçevesi burada geçerli değil, normal de saat 23.00’den sonra kimsenin kapısını çalmayı bırak, telefon bile edemezken burada hayat 23.00’den sonra başlıyor. Benim gibi 22.00’de yatan birisi için bunu anlamak bunca zaman mümkün olmamıştır. Tüm apartman akraba olunca dışarıdan bir misafir geldiğinde herkes 7’den 77’e aynı evde toplandığında ortaya çıkan curcunayı tahmin edemezsiniz. Genellikle yüksek perdeden yapılan konuşmalarda dinleme kültürü olmayınca ortaya çıkan kargaşa apartmanı bırakın, bütün mahalleyi ayağı kaldırmaktadır.

               Duygudaşlık, empati, ince düşünce, anlayış ve de diğerkâmlık gibi kavramlar kimsenin gündeminde olmadığı için bu kaos ve kargaşa bu şekilde sürüp gitmektedir. Özellikle yazın balkonlarda sabahlara kadar yapılan sohbetlerde biyolojik saatlerin bozulması, kamunun rahatsız olması, dengelerin bozulması farkında olunmayan rutin durumlar olarak kayıtlara geçmiştir. Birde apartmanın yaşça en büyük evi vardır ki orası adeta toplanma alanı ve karargâh olarak kullanılmaktadır.

Sabah gözünü açan çocuklarını hatta gündelik işlerini de yanında getirerek gece yarılarına kadar mekânı hunharca kullanmaktan rahatsız olmazlar. Bu kadar uzun süre oturunca da mecburen sofralara ortak olunmakta hatta eve giderken de bir tabakta yanında götürülmektedir. Bunun tersine bugüne kadar rastlanmamıştır, giden tabaklar geri dönerken mutlaka boş olarak geri gelmiştir. O evde bulunan ve gelin ve çocukların psikolojisi hiç dikkate alınmamıştır. Bu duruma evin büyükleri de çanak tutarak ev halkının ezilmesi hesaba katılmamıştır. Yeter ki karşı taraf memnun olsun gerisi önemli değil duygusu öfkelerin oluşmasına sebep olsa da durum değişmemiştir. Karşı taraf ise mitili atmanın bencilliği ile zirvelerde dolaşarak durumdan vazife çıkarmamıştır.

               Yaşanan bu sürecin sonunda ezenler ve ezilenler diye iki sosyolojik sınıf ortaya çıkmıştır. Ezenler saflık ya da kurnazlıkları ile bu durumun bu şekilde sürmesinden rahatsız olmamışlardır. Ezilenler ise kendi arasında ikiye ayrılmıştır. Birinci guruptakiler kader ve nasip çerçevesinde meseleyi olgunlukla hatta tevekkül ile karşılamıştır. İkinci guruptakiler ise yılların birikimi olan öfkelerini günümüzde araya mesafe koyarak mağduriyetlerini bir nebze telafi etme yoluna gitmişlerdir.

               Sonuç olarak; Karadeniz Apartmanı özelinde mesele irdelenmiş olsa da bütün aile apartmanlarında benzer sorunlar yaşanmaktadır. Bir arada olmak, dayanışmak ve yardımlaşmak eyvallah ama her bir hanenin ayrı bir dünya olduğu akıldan çıkarıldığında işler sarpa sarmaktadır. Özel hayatın kutsallığı ve inancımızda, “kapıyı üç kere çalın, cevap verilmez ise geri dönün!” hükmünü yerleştirmek için bir neslin devridaim yapması gerekecektir. Böyle gelmiş böyle gitmeyecek olan bu durumun değişmesi için herkesin elini taşın altına koymaktan başka çaresi yoktur. Sosyal bir varlık olan insanın ikili ilişkilerde bulunması doğal olmakla birlikte bencilliği (bu akraba da olsa) kabul edilemez.

               Esenlik dileklerimle,

               Erol Aydın

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.