1. YAZARLAR

  2. Sedat Memili

  3. FELSEFE'NİN RESSAMI: YALÇIN ÖNDÜÇ - RÖPORTAJ
Sedat Memili

Sedat Memili

Gazeteci Yazar

FELSEFE'NİN RESSAMI: YALÇIN ÖNDÜÇ - RÖPORTAJ

A+A-

"Yalçın Öndüç'ün resim atölyesine girince,

kendimi bir kütüphaneye girmiş gibi hissettim.

Duvardaki her tablo, bir cilt kitaptı..."

 

 

Sayın Yalçın Öndüç ile Mehmet Akdoğan tanıştırdı. Sonra ortak dostlarımızın çok fazla olduğunu öğrendim. Yollarımız 1995'li yıllarda Milliyet Gazetesi'nde kesişmiş. O dönemler, Sayın Muzaffer Bal, Sayın Orhan Apaydın ile yakın dostluğumuzdan dolayı Milliyet 2. Adresim olmuştu. Murat Doğukanlı ve Tuncay Dağlı'nın ev sahipliğini unutamam. O dönemde Yalçın Öndüç, Milliyet Gaztesi'nde Redaktör olarak görev yapıyormuş.

Daha önce tanımadığıma utandım.

Sonra sanatçı yönünü öğrendim. Eğitim Enstitüsü Güzel Sanatların Grafik bölümünden mezun olmuş. 27 Mayıs 2019 - 1 Haziran 2019 tarihleri arasında 75. Yıl Sanat Galerisi'nde, eserleri sergilenecek.

Yoğun bir çalışma temposu içine girmişti.

Akdoğan ile plan yaptık, kendisine çalıştığı atölyede baskın yapacaktık.

İnsan, ürettiği yerde kendi varlığını hisseder. Orada var olur. Eğer ressam ise, attığı her fırça darbesi ile kendisini oluşturuyordur aslında. O açıdan, saf, katışıksız Yalçın Öndüç, ancak ve ancak kendi resim atölyesinde olabilirdi.

16-05-2019-fot1-yalcin-onduc-001.jpg

İNSANLIĞIN İLK AŞK ŞİİRİ

Atölyeye girer girmez, kendimi bir resim atölyesinde değil de bir kütüphanede olduğumu hissettim. Konusunda derin düşünceler içeren her cilt kitap, duvarda tablo olarak asılı idi.

İnsanlık tarihinin ilk aşk şiirinin tablosunu bence yeryüzünde ilk kez Yalçın Öndüç yapmıştır.

"Güvey, canımın içi, / Gönül açar güzelliğin, bal gibi tatlı,
Aslan, canımın içi, / Hoştur güzelliğin, bal gibi tatlı.

Güvey, şafağa değin uyu evimizde,
Yüreğin, bilirim yüreğinin nerede sevindiğini,
Aslan, şafağa değin uyu evimizde..."

Bir bölümünü paylaştığım bu mükemmel şiirin tablosu önünde uzun süre durdu; Sümerlerin yaşadığı döneme gittim, geldim."

Tablo, insana ait bütün duyguların toplamıydı. Korku, sevgi, varlık, yokluk, ölüm, yaşam vs... Ve bütün duygular kendi renkleri ile tabloda yerini almıştı.

16-05-2019-fot2-insanligin-ilk-ask-siiri.jpg

DAVUT YILDIZI

 

Duvarda asılı Davut Yıldızı'nı çağrıştıran bir tablonun önünde durdum. Tevrat'ın Tekvin ve Çıkış bölümleri ile ilgili iki kitap yazmış olan ben, "Bu tablo acaba anladığım gibi mi?" diye tereddüt ederken, Yalçın Öndüç anlatmaya başladı:

"Davut yıldızı. Esasında bütün yıldızlar, insanlığa iyi talih, şans, güzellik ve saadet getirmek üzere simgelenmiştir. Hiç bir medeniyetin yoldızı kötülük olarak simgelememiştir. Ama bütün yıldızlar evrensel olmasına karşın, Davut Yıldızı sadece bir ırkın, bir milletin simgesi olduğu için, insanlık ona daima mesafeli durmuştur.

Davut Yıldızı İsrailoğullarının simgesidir ve İsrailoğulları maalesef yaşadıkları yer ve coğrafyaya kan, zulüm ve kötülükten başka bir şey vermemişlerdir. İsrail Tanrısı, İsrailllileri, seçilmiş ırk olarak kabul ettikten sonra, onlara haritasını çizdiği toprakları vaat eder.

İşte bu ilahi çıkış, dünyanın üç bin yıldır kan gölü olmasına neden olmuştur. Bu sakat düşünceye, aklı selim Yahudiler bile karşı durmaktadır. Ama maalesef yönetim, bu sakat ilahi düşünceye dayayan kimselerden oluşmaktadır. Yıldızın ortasında inançlarının temelini simgeleyen kraliçe ve dünyaya yaydıkları kötülük resmedilmiştir.

 

fot3-davut-yildizi-1.jpg

 

KÖTÜLÜĞÜN DOĞUMU

 

Başka bir tablonun önünde durdum. İlk anda, dişi yumurtayı dölleyen Embriyo'yu çağrıştırdı. Nitekim tablonun adı da "Embriyo" imiş. Yalçın Bey'e bu tabloyu sordum, anlattı:

"Evet bu bir Embriyo... Dişiyi dölleyen yumurtanın en güçlü olduğu düşünülür; ama şimdi dünyanın en güçlüye değil, en iyiye ihtiyacı vardır. Maalesef güçlü zehirlenmiştir. Dünya neredeyse yaşanmaz hale gelecek kadar kötülüklerle doğmaktadır. Bakın dişi yumurtayı dölleyen Embriyoi kötülüğün simgesi sayılan "yılan" ile tasvir edilmiştir..."

Gerçekten de tablonun ortasına baktığım zaman, kızıl renkli bir yılanı net olarak gördüm.

"İşte artık, doğan nesil kötülüğe doğuyor, çünkü iyiliği değil, gücü esas alan bir nesille karşı karşıyayız. Bu tablo ile onu anlatmaya çalıştım" dedi.

Ben de kendisinin düşüncelerine katıldığımı söyledim, ama tablonun adı konusuna gelince bir öneride bulundum:

"Yalçın Bey bu tablonun adına 'Kötülüğün Doğumu' daha çok yakışır."

"Tamam" dedi, ben de uygun görüyorum, bu tablom 'Kötülüğün Doğumu' tablosudur" dedi.

16-05-2019-fot4-kotulugun-dogumu.jpg

2. Bölümde diğer tabloları hakkında konuştuklarımızı paylaşacağız.

E, bir kütüphaneye girdik, üç beş cümleyle bitecek gibi değildi.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum