1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Rus Marksizmi Üzerine Bazı Gözlemler (3)
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Rus Marksizmi Üzerine Bazı Gözlemler (3)

A+A-

Trotskiy ve uluslararası sol muhalefet SBKP içindeki mücadeleyi Stalin’e karşı kaybettiler. 1928 yılında Trostkiy Alma Ata’ya sürgüne gönderildi. Bu sürgün ebedi bir sürgüne dönüşecek ve Trotskiy bir daha Sovyet ülkesine adım atamayacaktı. Devrimi yapan kadrolardan çok az bir kısmı Trostkiy ve uluslarası sol muhalefetin saflarında yer tutacaktı. Önemli bir bölümü zaten iç savaş sırasında hayatlarını kaybetmişti. Lider kadro içinde Zinovyev, Kamanev ve Buharin Stalin’in sağ politikalarına destek vermişlerdi. Bu kadro Stalin ile birlikte NEP’in devamı olan sağ bir politikayı sürdürüyordu. NEP Lenin’e göre devrimin soluklanması, nefes alması için zorunlu bir politik geri çekilmeydi. İç savaş ve savaş komünizmi ekonomiyi durgunluk noktasına getirmişti. 1922 yılının verileri savaş öncesi olan 1913’ün bile çok uzağındaydı. 

NEP piyasa ilişkilerine göz yumuyor, kentli ve köylü orta sınıfların mülkiyetlerine dokunmama garantisi veriyordu. İktisadi dinamizmin yeniden canlandırılabilmesi için piyasa faaliyetlerine alan açılıyordu. Lenin için NEP devrimin ve Sovyet ülkesinin varlığı açısından geçici bir önlemdi asla zorunlu bir istikamet değildi. Partinin iktisadi konulardaki en yetenekli adamı Buharin iktisadi tercihlerinde hep piyasayı gözeten ve kırlarda ancak büyük zenginlerin mülkiyetine dokunan geri kalanı serbest bırakan bir politik hattı savunmuştu. Buharin bu konularda Trostkiy’in temsil ettiği eğilimin tam tersi bir tutum alıyordu. 

Stalin’in bu konularda net bir tutumu yoktu. Ne uluslararası meselelerde ne de iç
siyaset de somut bir eğilimin temsilcisi değildi. Çünkü bu konularda eğilim tayin edebilecek, istikamet belirleyebilecek bir birikimden mahrumdu. İşine, hesabına geldiği gibi davranan bir pragmatikti. O günkü güç dengelerine ve eğilimlere göre esnek pozisyonlar alıyordu. Trostkiy’in parti içi mücadeleyi kaybetmesi önce sağ eğilimi güçlendirdi. Bunun uluslararası alandaki maliyeti Çin devriminin yenilgisini getirdi. Çünkü komünist enternasyonal Çin Komünist Partisi’ne milliyetçi cephenin lideri Çan Kay Şek ve Koumintang ile ittifak politikasını önermişti. Çan Kay Şek ilk fırsatta devrimi yarım bırakarak tüm kuvvetleriyle ÇKP’nin üzerine yürüdü. Hazırlıksız yakalanan  ÇKP binlerce militanını ve onlarca üslenme bölgesini kaybetti. Bu Çin burjuva devriminin ikinci yenilgisiydi. İlki 1911’de ikincisi de 1927 yılında gerçekleşti. Mao bu iki yenilgiden büyük dersler çıkardı.

1928 yılı hem Stalin hem de komünist enternasyonal için kritik bir tarihtir. Trostkiy’in parti içi sol muhalefeti ve Çin yenilgisi karşısında Stalin bu defa dümeni sola kırdı. Kominist Enternasyonal üyesi bütün partilere gerçekçi olmayan bir politikayı sınıfa karşı sınıf politikasını önerdi. Faşizm tehlikesi altında olan Avrupa için bu politika sol sekter ve intihar anlamına geliyordu. İtalya 1925 yılında faşizmin egemenliği altına girmişti. Almanya’da Naziler adım adım iktidara ilerliyordu. Sınıfa karşı sınıf politikası sosyal demokratlarla ittifakı dışlıyor ve bu partileri sosyal faşist olarak nitelendiriyordu. Aynı yıllarda Sovyet ülkesinde de NEP’in devamı olan politikalara son veriliyor tarımda kollektivizasyon yönünde ilk adamlar atılıyordu. Kentlerde sendikalar bağımsız örgütlenmeler olmaktan çıkarılıyor devletin bir aparatına dönüştürülüyordu. 

Hep sol politikaları savunmuş olan Trostkiy ise en gerçekçi politikaları öneriyordu. Zorunlu kolektifleştirmelerin hızından rahatsızdı. Tarımda kolhoz ve solhoz uygulamalarının kıtlığı hortlatacağını söylüyordu. İç savaş sırasında savaş komünizmini önermiş olmasına karşılık sendikaların devlet karşısında bağımsızlığını savunuyordu. Almanya üzerine yazılarında faşizmin ilk gerçekçi analizini yaptı. Faşizm işçi sınıfının devrimini yapamamış olmasının bir kefaretiydi. Burjuvazi için ulusal krizi demir yumrukla çözmenin bir aracıydı. Kitle tabanı asıl olarak lumpen proletaryaya dayanıyordu. Hem devletin en üst katlarında hem de en diplerinde mayalanıyordu. Bunu önlemenin tek formülü birleşik mücadeleydi. Özellikle sosyal demokrat ve komünistler faşizme karşı birleşik bir cephe kurmalıydı. İşçi sınıfının faşizm karşısındaki yenilgisi geçici  değil tarihsel olacaktı. İlk acı deneyim İtalya’da yaşanmıştı. 

Stalin 30’ların ortasına kadar sekter politikalarından taviz vermedi. Sosyal demokrat ve komünistler Nazilere karşı birleşemediği için seçmen desteği açısından azınlıkta olmalarına rağmen aradan sıyrılarak iktidara geldiler. Her iki partinin de milyonlarca üyesi vardı. Eli silahlı olan yüzlerce işçi müfrezesine sahiptiler. Tek kurşun sıkmadan iktidarı Nazilere terk ettiler. Kolhoz ve solhozlar Sovyet tarımını bir felakete sürükledi. Kıtlık baş gösterdi yer yer isyanlar çıktı. Tarımla sanayi arasındaki zincirler neredeyse koptu. İç pasaport uygulaması getirildi. Ülke içinde seyahat etmek için izin almak gerekliydi. Yukarıdan demir yumrukla dayatılan politikalar hem kentlerdeki işçi sınıfını hem de köylü sınıfların örgütlülüğünü dağıttı. Sınıflar şekilsiz, biçimsiz ve deforme yığınlar haline dönüştü. Devrim yapmış öncü bir sınıf kendisi için sınıf olmanın bütün özelliklerini kaybetti.

Önceki ve Sonraki Yazılar