1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Seçimler Üzerine: Sağı Sağcılaşarak Yenmenin İflası (3)
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Seçimler Üzerine: Sağı Sağcılaşarak Yenmenin İflası (3)

A+A-

1-CHP’nin içi kazan gibi kaynıyor. Kimse hamhayal kurmasın yönetimi ellerinde tutanların öncelikli işi yıllardır oyaladıkları kitlelerin karşısına geçip özeleştiri vermek olmayacak. Çünkü onlara sorulsa seçim burun farkıyla kaybedilmiş, başarılı bile olunmuştur. CHP’nin genel başkanı seçimi ikinci tura bıraktırmış ve ‘nefes nefese’ bir sonuçla kaybetmiştir. Bunun için kör gözüm parmağına gerçekler dahi eğilip bükülebilir. Dörtbuçuk puanlık fark kıl payına indirilir. ‘Şerefli yenilgiyi’ kanıksadıktan sonra sizi haklı çıkaracak argümanları piyasaya sürecek birileri elbette bulunur. Bunun için elinizin altında entelektüel haysiyetini kaybetmiş yeterince yandaş kalemşörde var. Sorumluluk kendilerine çıkarılacak olmasa seçimlere hile karıştığını da söylerler, ama bu kadarını söyleyecek yüzleri yok. Bunu söyledikleri taktirde yıllardır palavrayla toplumu uyuttukları ortaya çıkacak. Önceki seçimden bu yana bu parti siyaset üretmeyi bir kenara bırakmış sadece sandık güvenliğine odaklanmıştı..Öbek örgütlenmesi adı altında bir sandık çevresi seçim örgütlenmesi modeli geliştirilmişti. Bu dahi iktidar partisinin mahalle, semt ve sokak örgütlenmesinin bir kopyasıydı. 

2-CHP hakikatten o kadar kopmuş ki taklit etmeye çalıştığı AKP’yi bile doğru okuyamıyor. Yıllardır kitleleri oyalayan sandık güvenliğinin bile tam teşekküllü sağlanmadığı açığa çıktı. Partinin grup başkanvekilliğine seçilen Gökhan Günaydın CHP’nin 17 bin sandıkta ne sandık görevlisinin ne de müşahidinin bulunmadığını söyledi. Bu yaklaşık 5 milyon seçmene tekabül ediyor. Cumhurbaşkanlığının halk oyuyla belirlendiği günden bu yana CHP’nin adayı seçimi hep 2,5 milyon oyla kaybediyor. Demekki seçmenin yaklaşık yüzde 7 veya 8’ine yakın bir kısmının oyları sandığa güvenli bir biçimde girmiyor. Sandık güvenliği konusunda büyük taahhüt altına girdiklerinden bu konuları fazla girmeyecekler. Biz faniler ne kadar hileli oy kullanıldığını asla öğrenemeyeceğiz. Ama gözle görülen o kadar aşikar şeyler var ki… Ama muhalefet top yekün bu konuları tartışma konusu haline getirmedikten sonra iş işten geçmiş olacak. Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra dahi yer yerinden oynatılmadıktan sonra söylediklerimiz oyunbozanlık, hazımsızlık sayılacak. Çünkü resmî muhalefetin bunları gündemleştirmek ve siyasileştirmek gibi bir derdi yok. Seçimi kaybettikten sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi zamana oynanıp işlerin unutulması beklenecek. Bir takım kozmetik değişikliklerle ileriye bakılacak. 

3-CHP’nin kendinin sağcılaştığı yetmemiş ki bu ve önceki seçimlerde memleketin tümden sağcılaşması için elinden geleni yaptı. Kendini solda saydıran bu partinin ne sol ile ne de Cumhuriyet değerleriyle bir ilgisi kalmamış görünüyor. Soldan anlaşılan yaşam tarzına dayalı modernist bir tutumdan ibaret. Ne üretim süreçlerindeki emek sömürüsü ne bölüşüm alanındaki adaletsizlikler parti politikalarının hakim ilkeleri değil. Partinin öncelikli derdi sermayenin en kalantor kesimleri ile yüzünü döndüğü Batı’nın  egemenlik sistemini memnun etmek. Bu nedenlerle NATO’nun demokrasinin güvencesi olduğu söyleniyor. Batı emperyalizminin savaş makinasını aklamak için daha ne söylenebilirdi? Batı karşısındaki bu pasifist tavra toplumun itibar etmediği bilinmiyormuş gibi son dönemeçte bir de Rusya’ya mesaj yollandı. Fikir kimden çıktı, Cumhurbaşkanı adayı olan biri böyle bir saçmalığa nasıl imza atar anlaşılır gibi değil. 

 4-CHP kendini soldan saysa da sol politikalara derin bir güvensizlik duyuyor. Topluma ancak sağdan ve muhafazakar değerler üzerinden ulaşılacağına inanıyor. Dürüstlük ve erdem gibi değerlerin kimse kusura bakmasın solla bir ilgisi yok. Ahlaken dürüst olmak kimseyi tek başına solcu yapmaz. Ahlak kişinin etik bir seçimidir ve kuşkusuz politikayla arasında yakınsamalarda var. Ama o kadar dürüst kimseler vardır ki sermayenin en iyi sözcüsü ve temsilcisi olabilir. Politika kamusal alanda yürütülen insan etkinliğidir ve bireyin dürüstlüğü özel alanıyla ilgilidir. Politikada kişinin asıl politik tercihlerine odaklanırız. Emekçilerin varoluşunu temel meselesi yapmayan bir siyaset istediği kadar dürüst olsun bu tavrı bireysel düzeyle sınırlı kalacaktır. Ama kamusallık fikri can çekiştiği için kamusal saydığımız alan özel alanın istilasına uğruyor ve bizler öznel tercihleri politik tavır gibi değerlendirerek büyük bir yanılsamaya ortak oluyoruz. 

5-Kılıçdaroğlu’nun dürüstlüğü ussal ve işlevsel bir otorite biçimine inançtan kaynaklanıyor. Weber’in üç otorite biçiminden birini oluşturuyordu. Weber’e göre devletin temelini oluşturan bürokrasinin ana ilkesi ussallık ve işlevsellikti. Ama Weber bu otorite biçiminin siyaset alanı için yetersiz olduğunu düşünürdü.  Karizmadan yoksun bir otoritenin yığınları peşinden sürükleyemeyeceğine inanırdı. Kriz dönemlerinde karizmatik liderliğe ihtiyaç daha da artardı. Kılıçdaroğlu her hali ve tavrı ile Weber’ci otorite anlayışında karizmadan yoksunluğu temsil ediyor. Kitlelerle arasında büyülü ve tılsımlı bir ilişki asla olmadı. Ussal ve işlevsel bir siyaset söylemi ile bu bağı kurabilmesi zaten mümkün değildi. Mizacıyla birleşmiş otorite anlayışını sağdan bir çözüme angaje etti. Soldan bir çıkışı asla düşünmedi, kurgulamadı. Dengeci biri olarak CHP gibi bir partide kurduğu hakimiyeti siyasetin genel alanına taşıyabilmesi mümkün değildi. Devlet, toplum ve siyaset okuması aşırı didaktik ve efsundan hep yoksundu.   

6-Kriz döneminde çıkış ya radikal sağdan ya da daha soldan gelir. Dünya tarihi bunun örnekleriyle doludur. Seçimi aşırı dinci ve milliyetçi sağ bir blok kazandı. Sağın gücü üstelik sadece kazananlarla da sınırlı değil. Her an bu blokla ittifak yapabilecek bir İyi Parti ve Kılıçdaroğlu’nun Meclise taşıdığı 40 kişilik İslamcı başka bir blok var. Kılıçdaroğlu doktrini diye allanıp pullanıp entellektüel pazara çıkartılan, sağa yanaşarak Erdoğan’ı devirme ve tek adam rejimine son verme stratejisi solu küçültüp sağı büyüttü. Kılıçdaroğlu soluna direksiyon kırıp halkçı bir seçenek üretmek yerine yüzünü hep sağa döndü. İyi parti ve şimdi mecliste olan 40 kişilik grup varlıklarını ona borçlu. Diğer başlıklardaki sağcılaşmayı saymıyorum bile. CHP’yi de giderek apolitik bir parti haline getirdiğinden içinden sağlıklı bir muhalefetin çıkması da zor görünüyor. Apolitik parti nasıl olunur sonraki yazıda.

Önceki ve Sonraki Yazılar