1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Terörizm Efsanesi: Popülist Terör (5)
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Terörizm Efsanesi: Popülist Terör (5)

A+A-

Popülist düşünce gerçek etkisini serfliğin kaldırılmasından on yıl sonra, 1873-1974 yıllarında gösterdi. Binlerce genç, Rus köylüsündeki saflığa, gizil halde bulunduğuna inandıkları sosyalist eğilimlere inanarak köylerin yolunu tuttu. Büyük kısmı onlara benzemek adına tiplerini, kılık-kıyafetlerini bile değiştirmişti. Ama yaşadıkları tam bir hayal kırıklığıydı. Umdukları ile bulduklarının bir ilgisi yoktu. Halkın özlemle kendilerini beklediğini düşünürlerken, ayakları yere basmayan hayalleri karşısında halk, onlara sırtını dönmüş ve sopa ile göndermişti. Hayal dünyasında yaşadıkları için, yayınlarında durumu olduğu gibi değil tam tersi gösterdiler. Binlerce gencin sözleşmeden, aralarında anlaşmadan ve bir örgüt çağrısı olmadan aynı şeyleri yapmasını mistik bir deneyim olarak açıklayanlar oldu.

Popülist vaade kanarak halka doğru gidenler ikiye ayrılıyordu. Bir tarafı uluslararası anarşizminde en büyük ismi sayılan Bakunin sempatizanları oluşturmuştu. Bakunin onlardan okullarını bırakmalarını, her şeyi halktan öğrenmelerini istemişti. Deftere, kitaba ihtiyaçları yoktu. Halk kınından çıkmaya hazır bir kılıç, patlamaya istekli volkan gibi onları bekliyordu. Yapmaları gereken tavı gelen demiri dövmek, isyan ateşini tutuşturmaktı. Popülizmin bu koluna ‘isyancılar’ deniliyordu. Diğer kolu ise ‘propagandistler’ oluşturmuştu. Bunlar Rus popülizminin etkili isimlerinden olan Lavrov’un düşüncelerinden etkilenmişlerdi. Lavrov aydınlanma düşüncesinden bütünüyle kopmuş biri değildi. Fikirlerin gücüne inanıyor, bu gücün insan rasyonalitesi ile uygunluk taşıması halinde çok kısa bir sürede kuvveden fiile dönüşeceğini düşünüyordu. Halka gidenlerin yapmaları gereken, Rus halkına yaşadıklarını olduğu gibi anlatmak ve onları ikna etmekti. Halk popülistlerin doğrularında kendi çıkarlarını göreceğinden onları yalnız bırakmayacak ve peşlerinden sürüklenecekti.

Çarlığın bu dalgaya cevabı çok sert oldu. Binlerce genç gözaltına alınarak tutuklandı. Bazı yerlerde halk popülistleri jandarmayı kendisi çağırarak teslim etti. İlk dalga şok ediciydi. Halk hiç de tahayyül ettikleri gibi onları bağrına basmamıştı. Bağrına basmak bir yana sırtını dönmüştü. Cellatlarına elleriyle teslim etmişti. Popülizmin ilk dalgası yaşanıldıktan sonra geride bir yığın soru kalmıştı. Nerede yanlış yapmışlardı? Neden hayal kırıklığı yaşamışlardı? Saflığına böylesine inandıkları bir halk onlara niçin sırtını çevirmişti? Popülistlerin tamamı değil, ama sadece bir kısmı soruları ciddiye alıp yanıtları konusunda kafa yordu. Bunların içinde, daha sonra Rus marksizminin kurucu babası sayabileceğimiz G.Plekhanov fikirlerinde köklü bir yenilenmeye gidecek ve adım adım marksizme yaklaşacaktı. 1880’lerin başına gelindiğinde Plekhanov popülizmden tamamıyla uzaklaşacak ve Cenevre’de ‘Emeğin Kurtuluşu’ isimli ilk Marksist örgütü kuracaktı. Bu örgüt kapitalizmin kaçınılmaz gelişimini onaylıyor, işçi sınıfının öncü unsurları içerisinde propaganda faaliyetini çalışmalarının merkezine yerleştiriyordu.

Popülistlerde ilk hayal kırıklığından sonra, artık örgütlü çalışmanın gerekliliğine inanmışlardı. 1876 yılında popülist akımın ilk örgütlü yapısı olan ‘Toprak ve Özgürlük’, Rusçası ile 'Zemlya i Volya' kuruldu. Örgüt, yaşanılan deneyimden ilk önce örgütsel dersler çıkardı. Propaganda yöntemlerini baştan aşağıya değiştirmeye karar verdi. Halkı kazanmak için oan öykünmek yetmiyordu. Halk, ancak onun günlük, aktüel çıkarlarına seslenildiğinde kazanılabilirdi. Lafazanlığın, hayalciliğin mücadelede yeri yoktu. Halka gitmek için merkezi, çelik gibi bir örgüte ihtiyaç vardı. Kararlılık, netlik, otokrasinin darbeleri karşısında yılmamak, örgütsel işleyişin temel ilkeleri olacaktı. Bakuninci gevşek, federalist ve birbirinden bağımsız hücrelere dayalı örgütlenme yerine merkezi, hiyerarşik ve yer altı faaliyetini kaldırabilecek bir örgüte ihtiyaç vardı. Popülistler en sonunda Avrupa devrimlerinin ortaya çıkardığı örgütsel modele kendi deneyimleri ile ulaşmışlardı. Jakoben ve Blanquici sayabileceğimiz bu modelde örgüt, kendini konspirasyon teknikleri ile varılacak bir ayaklanmaya hazırlardı. Konspirasyon ayakta kalabilmek, devletin darbelerinden sıyrılabilmek için zorunlu bir şarttı. Devrim gibi, tümüyle adanmayı ve özel meziyetleri gerektiren bir iş herkesin harcı değildi. Bir devrimcinin ayakta kalabilmek için birçok meziyete sahip olması şarttı. Bu ise ancak çok az insanın üstlenebileceği bir işti.

Rus popülizmi içinde yukarıda sıraladığımız düşüncelere ulaşan ilk kişi Tkaçyev olacaktı. Kitlelerin yani köylü yığınların kendiliğinden bilinçleri ile kendilerini kurtarma yeteneği yoktu. Bir çelik çekirdeğin liderliği veya öncülüğü olmaksızın bir ayaklanma başarıya ulaşamazdı. Bunun içinde kitlelerin kendiliğindenci bilinci ile hedef arasına yerleşecek bir dolayıma ihtiyaç vardı. Bu dolayım, yani kendiliğinden bilinci kendisi için bilince çevirecek olan ise konspirasyon ve ayaklanma konusunda uzmanlaşmış bir devrimciler örgütüydü. Ancak böylesi bir yapı kaosu, kargaşayı bir fırsata çevirebilirdi. Ancak böyle bir örgüt kitlelerin kendiliğindenci eğilimlerine teslim olmazdı. Bu satırlar aşina olanlara hemen Lenin’in ‘Ne Yapmalı’sını hatırlatacaktır. Ağabeyi Aleksandr’da böyle bir popülist örgütün üyesiydi. Yalnızca üyesi de değildi, en etkili kadrosuydu. Çar 2.Aleksandr’a suikaste kalkışmışlar Çar Petersburg’daki Kızıl Kilise önünde bir bombalı suikastte öldürülmüştü. Lenin'in ağabeyi yakalanmış, idam edilmişti. Lenin Rus popülizmini işte böyle tanıyacaktı.

Popülistler önce propagandaya yöneldiler. Ama karşılarındaki güç demokrasinin kırıntısına bile tahammül edemeyen bir otokrasiydi. Demokratik gelenekler ile hiç işi olmamıştı. Baskı ve şiddet, ve uyruklarının itaati ile yönetmeye alışmıştı. Popülist propagandaya tahammül edemiyordu. Hareket zorunlu olarak propaganda aşamasından çok da hazırlık yapmadan eylem aşamasına geçmek zorunda kaldı. Plekhanov ile birlikte emeğin kurtuluşu grubunun kurucularından Vera Zazuliç, Petersburg valisinin bir tutukluyu kırbaçlamasına karşı çıkarak vali-general Trepof’a ateş etti. Aynı yılın yani 1878’in Mayıs ayında Jandarma subayı Albay Heyking devrimci popülistler tarafından öldürüldü. Ağustos’ta gizli polisin şefi bıçaklanarak öldürüldü. 1879’da Çara karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunuldu. Lenin’in kardeşinin de içinde olduğu devrimciler 1882’de hedefe ulaşacaktı. Toprak ve Özgürlük içinde ana yapıdan bağımsız ‘özgürlük ölümü’ diye ayrı bir hücre kuruldu.

Hareket Çarlığın baskıları karşısında gizli bir örgüt olmaya itildi. En küçük demokratik girişime Çarlık fırsat vermiyordu. Köylülüğün atıllığı ise popülist devrimcileri etkili eylemler yapmaya itiyordu. En sonunda hareket kendi içerisinde bölündü. Plekhanov ve Zazuliç’in içinde yer aldığı kanat 'Çernyi Peredel’i (Kara Yeniden Bölüşüm) kurdu. Kara Bölüşüm geleneksel çizgiye bağlıydı. Terör denilen devrimci şiddeti esas alan örgüt ise isim değişikliğine giderek 'Narodnoya Volya' (Halkın İradesi) adını aldı. Naradnoya Volya otokrasiyi yıkmak, halk iradesine uygun bir düzen kurmak istiyordu. Geleneksel çalışma yöntemlerinin beklenen etkiyi doğurmaması giderek Narodnaya Volya’yı popülizmin en güçlü temsilcisi haline getirdi. Partinin baş kuramcısı Tihomirof, Çarlığı Rusya’da kapitalizmin gelişmesinin ana sorumlusu sayıyordu. Yine Tihomirof’un tarih tezine göre Rus tarihinde devlet, sınıfların bir aracısı olmakla yetinmemiş, sınıfların doğrudan yaratıcısı olmuştu. Dolayısıyla Rus popülistlerinin burjuvazi ile uğraşmaları beyhudeydi. Çünkü burjuva sınıfını oluşturan, önündeki dikenleri temizleyen Çarlıktı. Bu nedenlerle mücadele siyasal kanallarda yürütülmeli ve doğrudan Çar hedef almalıydı. Bu görüşler Rus popülistlerini bir kez daha ayrılığa sürükledi. Siyasal kerteyi umursamayanlar meşruti bir eğilim peşinde koşarken, Narodnaya Volya Blanquici bir yolda kararlılıkla ilerlemeye devam etti.

Popülist terör veya devrimci şiddet doruk noktasına daha önce anlattığımız gibi Çar 2.Aleksandr’ın öldürülmesiyle ulaştı. Ancak Çarın öldürülmesi popülistlerin beklediği etkiyi de yaratmadı. Ne bir kaos ne bir kargaşa ortaya çıktı. Halk günlük çıkarları ile bağını kuramadığı bu gelişmeleri uzaktan izliyordu. Otokrasi devrimci terör karşısında en küçük bir geri adım atmaya yanaşmıyordu. Reform beklentileri hayal kırıklığı ile sonlandı. Çarın öldürülmesi yeni Çarı sadece polis teşkilatının daha da güçlendirilmesi gerektiğine ikna etti. Popülistlere yönelik yaygın bir tutuklama dalgası başlatıldı. Tespit edilenler ya asıldı ya sürgüne gönderildi. Geriye, Çarı öldüren grubun mahkeme karşısındaki onurlu, başı dik davranışları kalacaktı. Asla nedamet getirmeye yanaşmadılar. Ağır işkenceler ile idam tehditleri karşısında bir adım geri atmadılar. Mahkemedeki kararlılıkları herkesin hayranlığını kazandı. Bu on yıllık bir kesintiden sonra yeni bir devrimci kuşağın ortaya çıkacağı atmosferi hazırlayacaktı.

Ağabeyi asıldığında 12 yaşında olan Lenin otokrasiye karşı hiç bitmeyecek kinini bu kuşaktan aldı. Daha 1894’de, henüz 24 yaşında iken, kuramsal olarak Rus düşüncesinin birbirinden bağımsız akan iki kanalını birleştirmeye karar verdi. Marksizm onun için akademik bir ilgi nesnesi ve Rus modernleşmesinin mükemmel analizini sunan bir kuramdan ibaret değildi yalnızca. Marksizm doğası gereği devrimciydi ve ancak devrimci eylemle içiçe olduğunda statiklikten kurtulabilirdi. Devrimci eylem devrimci düşüncenin can suyuydu. Onsuz devrimci düşünce katılaşır tüm gücünü kaybederdi. Bunun için Marksizmin devrimci eylemle buluşturulması gerekiyordu. Lenin abisi Aleksandr ve kuşağında Rus Marksizminin ihtiyacı olan devrimci pratiği görecekti.

Önceki ve Sonraki Yazılar