1. YAZARLAR

  2. Erol Saylan

  3. 3 Mayıs Türkçülük Günü
Erol Saylan

Erol Saylan

3 Mayıs Türkçülük Günü

A+A-

Sadece resmi devlet olarak 2000 yıldan fazla süre tarih sahnesinde yer alan Türk Milleti, engin kültür birikimi ve geçmişine sahiptir.

Bilindiği gibi Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra;

"Benim hayatta yegâne fahrim servetim Türklükten başka bir şey değildir"

"Doğuşumdaki tek fevkaladelik Türk olarak dünyaya gelmemdir"

"Bir Türk dünyaya bedeldir"

"Ne mutlu Türk’üm diyene!"

gibi daha nice sözlerin sahibi olan M. Kemal ATATÜRK önderliğinde, tarihte GÖKTÜRKLER'den sonra ilk defa ‘TÜRK’ adıyla bir devlet kurulmuştur.

Yeni kurulan bu devletin kuruluş felsefesini ve temelini "Türklük Şuuru - Türk Milliyetçiliği ve Türk Kültürü" oluşturmuştur.

Tek devlet, tek millet, tek dil ve tek bayrak esasına, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ düşüncesine ve ‘TAM İSTİKLAL’ anlayışına dayanan yeni Cumhuriyet ve Cumhuriyetin kuruluşundan önce verilen Milli Mücadele, sadece Türk Milletini esaretten kurtarmakla kalmamış, Endonezya'dan Tunus'a, Hindistan'dan Pakistan'a kadar pek çok kardeş milletin bağımsızlık mücadelesine örnek olmuştur.

Bu durumu Şair Behcet Kemal Çağlar şu şekilde ifade eder:

Doğrulup gürlüyorsun yeryüzünde yeniden
Her silkinen, kalkınan, kurtulan ulusla sen
Tıpkı ilk sesin gibi Samsun'dan Amasya'dan
Son sesin yükseliyor Afrika'dan, Asya'dan

Dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu, 5 Ağustos 1942'de TBMM'de yaptığı konuşmada şunları söyler: Biz Türk'üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız.

Nihal Atsız dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu'na, 1 Mart 1944'te ve yine bir ay sonra 1 Nisan 1944'te olmak üzere Orhun dergisinde iki açık mektup kaleme alır, bu mektuplarla Başbakan'a şikayet ve uyarıda bulunur. Şikayet edilenlerin arasında Ahmed Cevad Emre, Sabahattin Ali, Sadrettin Celal Antel ve Hasan Âli Yücel de vardır.

Atsız, Sabahattin Ali tarafından mahkemeye verilir. 26 Nisan 1944'te ilk mahkeme Ankara'da başlar, duruşma 3 Mayıs 1944 tarihine ertelenir.

Tarihte ‘3 Mayıs Olayları’ adıyla anılan olaylar, Nihal Atsız'ın mahkemeye katılmak için Ankara'ya geldiği sırada başlar. Türk milliyetçisi gençler, Nihal Atsız'a mahkemede destek vermek için mahkeme salonuna girmek isterler.

Mahkeme salonuna giremeyen gençler Ulus Meydanı'na doğru yürüyüşe geçmişler, burada İstiklâl Marşı söylemiş ve komünizm aleyhinde sloganlar atmışlardır. Kafile, Ulus Meydanı'ndan sonra Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile görüşmek istemişse de bunda başarılı olamamış, milliyetçi gençlerin gösterileri hükümet tarafından şiddetle önlenmiştir.

Bu gösterilerde165 üniversiteli genç tutuklanmıştır. Nihal Atsız da aynı gün duruşmadan çıktıktan sonra polis tarafından gözaltına alınır. Üsteğmen olarak nümayişe katılıp gözaltına alınan Alparslan Türkeş konuyla ilgili olarak, "3 Mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler " demiştir.

7 Eylül 1944'te başlayan ve 29 Mart 1945'e kadar süren dava, Türk siyasetinde önde gelen 23 kişinin Irkçılık-Turancılık suçlamasıyla yargılandığı sürecin adıdır. Toplam 65 oturum süren dava, Türk siyasi tarihi içerisinde büyük önem arz eder.

Yargılama sonucunda Zeki Velidi Togan, Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaş Fer, Nurullah Barıman, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sançar, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz Öcal çeşitli cezalara çarptırılmıştır.

3 Mayıs'ın ilk yıldönümü 1945 senesinde, o sırada Tophane'deki Askeri Cezaevinde tutuklu bulunan Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 kişi tarafından bir masa etrafında yapılan toplantı ile anılmış, daha sonraki yıllarda ise çeşitli törenlerle kutlanmış ve Türk milliyetçilerinin bir geleneği ‘Türkçülük Günü’ doğmuştur.

‘3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ’ KUTLU OLSUN.

NİHAL ATSIZ KİMDİR?

Nihal Atsız, 12 Ocak 1905’de İstanbul’da doğdu.

Atsız, ilk ve ortaöğrenimini Kadıköy’de tamamladı. Ardından Askeri Tıbbiye’ye girdi. Askeri Tıbbiye döneminde Türkçülük akımının etkisine girmeye başladı. Bu nedenle yaşadığı sorunlarla 1925’de Askeri Tıbbiye’den atıldı. Sonra Kabataş Erkek Lisesi’ne yardımcı öğretmen oldu.

Şehirlerarası vapurlarda kaptan olarak çalışmaya başlayan Nihal Atsız, 1926 yılında yatılı olarak İstanbul Darülfünunu Edebiyat Bölümü’ne girdi. Askerliği nedeniyle okula 1 yıl ara vermek durumunda kaldı.

Üniversiteye geri döndüğünde ise bir arkadaşıyla ‘Anadolu’da Türklere Ait Yer İsimleri’ isimli bir makale yazdı ve bu makale Türkiyat Mecmuası’nda yayınlandı. 1930 yılında bu okuldan mezun oldu.

1934’de İstanbul’daki Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’na atandı. 4 yılın ardından 1938 yılında görevden alındı. Öğretmenlik görevine 1939’a kadar Özel Yüce-Ülkü Lisesi’nde devam etti. 1939-1944 yılları arasında Boğaziçi Lisesi’nde görev yaptı. Bu arada Orhun dergisini tekrar yayınlamaya başladı. İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna gelindiği ve Türkiye’nin de ideolojik çatışmalara sahne olduğu bu yıllarda Atsız, Orhun Dergisi’nin bir sayısında dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu’na bir çağrı yayınladı. Tepki uyandıran bu mektubun ardından Nihal Atsız, Boğaziçi Lisesi’ndeki görevinden alındı ve Orhun Dergisi tekrar kapatıldı.

Sabahattin Ali’nin bir hakaret davası açması üzerine 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. 1944 yılında dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Nihal Atsız ve 34 arkadaşı aleyhine yaptığı konuşma nedeniyle grup yargılanmaya başlandı. 6.5 yıllık hapis cezası temyize gidince bu süre 1.5 seneye indirildi. 2 yıl işsiz kalan Atsız, 1949 yılında milli eğitim bakanı olan arkadaşı aracılığıyla bir kütüphanede çalışmaya başladı. Ardından Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle Haydarpaşa Lisesi’ne atandı ve öğretmenlik yapmaya başladı.

1950 yılında ‘Orkun’ isimli dergide yazarlığa başladı. Aynı zamanda ‘Ötüken’ isimli dergiyi de yayınladı.

Bu dergilerde yazdığı yazılar yüzünden büyük tepki topladı. ‘Ötüken’ deki yazıları gerekçe gösterilerek Atsız ve bir arkadaşı açılan davayla 15 ay hapse mahkum edildi. Çalıştığı üniversitedeki öğretmen ve öğrencilerinin dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ten Atsız’ın affını istemesi üzerine, Nihal Atsız serbest bırakıldı.

1952’de ‘Türkiye’nin Kurtuluşu’ adlı konferansı sebebiyle bazı gazeteler aleyhinde yazılar yazdı. Böylelikle Haydarpaşa Lisesi’ndeki görevinden alınarak tekrar kütüphaneye tayin edildi.

Nihal Atsız, 1931’da Mehpare Hanım’la evlendi. 1936 yılında da Bedriye Hanım ile evlendi ve 1975 senesinde boşandı.

Şair Atsız, geçirdiği kalp krizi sonucu 11 Aralık 1975’de hayatını kaybetti.

SABAHATTİN ALİ KİMDİR?

Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907'de Eğridere’de dünyaya geldi.

Edebi kişiliğini, toplumcu gerçekçi bir düzleme oturtarak yaşamındaki deneyimlerini okuyucusuna yansıttı ve kendisinden sonraki cumhuriyet dönemi Türk edebiyatını etkileyen bir figür hâline geldi.

Daha çok öykü türünde eserler verse de romanlarıyla ön plana çıktı; romanlarında uzun tasvirlerle ele aldığı sevgi ve aşk temasını, zaman zaman siyasi tartışmalarına gönderme yapan anlatılarla zaman zaman da toplumsal aksaklıklara yönelttiği eleştirilerle destekledi.

Romanlarıyla, Türkiye'deki edebiyat çevrelerinin takdirini toplayarak hem 20. yüzyılda hem de 21. yüzyılda etkisini sürdürdü.

Edebiyat öğretmeni Ali Canip Yöntem'in desteğiyle ilk kez Akbaba ve Çağlayan dergilerinde şiirlerini yayımladı.

 Anadolu'da kısa süre öğretmenlik yaptıktan sonra dil eğitimi için Türk devleti tarafından Almanya'ya gönderildi. Türkiye'ye döndüğünde Almanca öğretmeni olarak göreve başlasa da önce komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla bir süre tutuklandı, ardından ise Türk devlet yöneticilerini eleştirdiği iddiasıyla tekrar tutuklandı.

Bu dönemde memurluktan ihraç edilince görevine geri dönebilmek için Atatürk hakkında bir şiir yazdı ve tekrar devlet kurumlarında görevlendirildi. Ayrıca kendisine yüklenen sosyalist algısını kırmak için de Esirler adlı bir oyun kaleme aldı.

Hayatının son yıllarında Türk milliyetçileriyle yaşadığı tartışmalarla da öne çıktı, özellikle Türkçü-Turancı yazar Nihal Atsız ile yaşadığı gerilim giderek artarak Irkçılık-Turancılık davasının bir parçası oldu.

Bu dönemde Aziz Nesin'le beraber çıkardığı Markopaşa dergisinde siyasileri eleştirmesi yüzünden hakkında çeşitli davalar açıldı.

Açılan davaların aleyhinde seyrettiği bir dönemde Türkiye'den ayrılmak istedi ve 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırını geçmek isterken kendisine kaçma girişiminde rehberlik eden Ali Ertekin tarafından öldürüldü.

Önceki ve Sonraki Yazılar