Doğu Demirkol: Doğu’nun Eleştirisi…
Ülke olarak keyifsiz olduğumuz doğrudur. Her gün beklenmedik bir gündeme uyanmak, bunun yarattığı şaşkınlık, kriz, tedirginlik ve devamındaki hukuksuzluklar mutsuz olmamıza neden oluyor. Umumi manzara iyi görünmüyor, hal ve gidiş sıkıntılı.
Ama yaşamın başka bir gerçeği de var. Komedi dediğimiz sanat, çoğu zaman mutsuzluktan ve umutsuzluktan doğuyor. Sadece bu yönüyle bile komedi ve türevleri, insan yaşamı için çok kıymetli.
Son yıllarda, bu alanda, çok ciddi sayıda hatta patlama sayılabilecek oranda yeni isimlerin, yeni gösteri biçimlerinin fışkırdığını görüyorum. Geçmişte Levent Kırca’nın, Kemal Sunal’ın, Nejat Uygur’un ve başka değerli isimlerin yapmış olduğu sanat, biçim ve form değiştirerek bugün de varlığını sürdürüyor.
Bugün, standup dünyasının etkinliğini bu çerçevede değerlendiriyorum.
Özellikle sosyal medya ve dijital platformların bize sunduğu imkanlar sayesinde, standup dünyasını, anekdot seviyesinde değil ciddi olarak takip ediyorum.Hemen hemen tüm dijital platformlara üyeyim.
Özellikle Adana’ya gelen standup gösterilerinin hiçbirini kaçırmıyorum. Bu alana çok ciddi ilgi gösteriyorum.Standup dünyasının heyecan ve kalitesinin, geleceğe dair umutlarımı canlı tutma noktasında, katkı koyduğunu da ayrıca belirtmeliyim.
Uzun senelerdir bu sektörde en büyük kaygım, Cem Yılmaz’ın belirlemiş olduğu standardın bir türlü aşılmamasıdır. Hatta iddialı bir cümle kurmuştum “Şu anki standup dünyamız Cem Yılmaz’a düşen notlardan ibarettir”diye.
Burada Cem Yılmaz’ın sanatı icrasına her hangi bir eleştirimin olmadığımı her halde söylememe gerek yok. Onun kendi alanındaki büyüklüğünü de bu şekilde beyan etmiş olayım.
Uzun bir süredir, hatta senelerdir, her standup gösterisini; eğlenmek, sanatsal değerini ölçmek için izlerken, acaba Cem Yılmaz aşabilecek mi diye bir kaygıyla izlediğim doğrudur.
Bu çerçevede izlemeye çalıştığım kişilerden bir tanesi de Doğu Demirkol olmuştur.
Adana’ya, zannedersem 2024 Kasım ayında geldi. Tabiki gittim, salon tıka basa doluydu.
2 saate aşkın sahnede kaldı. Sürekli, durmaksızın olağanüstü espiriler üretti.
Salondan çıkarken şunu dedim; “Türk standup’ı artık Cem Yılmaz’a düşülen notlardan ibaret değildir”.
Doğu Demirkol için bunu çok rahatlıkla artık söyleyebilirim.
İlginç bir tip.
Bence bize gösterdiği zekanın çok üzerinde bir çapa sahip. Bu durumun bize gösterimi sırasında, özel bir strateji ile sunduğu kanaatinde değilim. Merasimsiz, organik bir şekilde zekasını bize sergiliyor.
Babasının ateist, Annesinin koyu dindar olması gerçeğini ustalıkla bize zerk ederken, Türkiye’de şu an kriminalize olmanıza neden olacak dindarlık eleştirilerini, annesinin ankatımı üzerinden, annesinin koruyucu gölgesi altında müthiş sergiliyor.
Bu işe başladığı günden bu yana, çıktığı tüm gösterilere Selamün Aleyküm diye başlıyor.
Bu selamlama biçimi, Türkiye’deki hakim siyasi güce politik bir selam göndermekle hiç alakası olmayıp, kendi geçmişinde bulunan dindarlık izlerini karikatürize ederek, sevimli bir hale getirme mahareti olarak önümüze düşüyor.
Samanyolu Koleji mezunu olduğunu, kendisine muhtemel FETÖ başlıklı saldırılar gelmeden önce, gösterileri esnasında, hatta koleji kendisinin tercih ettiğini söyleyerek; cesurca, ama onun da ötesinde ustaca söylemeyi beceriyor.
Bugün Türkiye’de muhafazakar bir iktidarın da varlığı nedeniyle, eleştiriye ve komediye en muhtaç alan olan dindarlığa karşı, kriminalize edilmeden, komedi üzerinden çok ciddi eleştiriler getirebilme maharetini sergiliyor.
Bunu yaparken, dindar kitlenin ve siyasi mevzilerde,dindarlık eleştirisi yapanları avlamayı kendine iş bellemiş olan kesimlerin şerrine maruz kalmamayı ustalıkla engelliyor. Şu an için Doğu Demirkol, organik bir şekilde, kendisine bir savunma hattı inşa etmiş durumda.
Çok ciddi, dindarlık pratiğinden haricen, muhafazakar alana paradigmatik/ilkesel eleştiriler yapıyor, bunların bazısı yıkıcı olmakla beraber, provokatif hale getirmemeyi beceriyor.
Babası doktor, annesi avukat, kızkardeşi Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’nde okuyan bir iklimden gelmesine, kendisi Bilgisayar Mühendisliği bölümü mezunu olmasına rağmen, oralara tenezzül etmeyip, vasattan gelme bir tip çiziyor ve bunu karikatürize ediyor. Demode olmuş, hatta bazen gıcık hale gelen aksanlı konuşma, Demirkol’da çok sempatik duruyor.
Aslında bunun bir tercih olduğu o kadar belli ki, tüm malzemesini oradan buluyor.
Bu yönüyle Orhan Kemal’e benzetiyorum. Babası 1. Mecliste bakan olmasına rağmen Orhan Kemal vasat hırkayı üzerinden hiç çıkarmamıştır. Tüm edebiyatını da zannedersem bu tutuma borçlu.
Doğu Demirkol sahnede benim gördüğüm kadarıyla ateist babasından çok dindar annesinin dünyasından besleniyor. Dindar dünyanın tüm ritüellerini, kavramlarını, seremonilerini çok ciddi biliyor. Oradaki malzemenin genişliğinin şuurunda olarak da devamlı orada kalıyor. Babasının dünyasını tercih ettiğini düşünsenize, ne kadar anekdot, eleştiri, komedi üretebilir?
Doğu Demirkol’un gerek sahnede göstermiş olduğu içerik ve performans , gerekse dijital platformlar da yayınlamış olduğu skeçler, bence Türkiye’nin ihtiyacı olan ve çoğu kimsenin cesaret edemediği dindarlık pratiği üzerinden eleştiriler geliştirirken, diğer yandan da Beyaz Türk’ün hoşgörüsüzlüğünü de, bu karikatüre eklemeyi ihmal etmiyor.
Bugün yaptığı sanat ile Türkiye’nin ihtiyacı olan yerde durduğuna inanıyorum.
Bir hüküm cümlesi söyleyecek olursam; “Doğu Demirkol, Doğu’nun çok ciddi eleştirisini yapıyor”.