1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Hiper-aktif bir siyasetçi portresi: Özgür Özel
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Hiper-aktif bir siyasetçi portresi: Özgür Özel

A+A-

İktidar el yükselttikçe Özgür Özel’de el yükseltiyor. Erdoğan CHP’nin başında ilk defa böylesine çetin ceviz bir siyasetçi ile karşılaşıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli ve odağına Ekrem İmamoğlu’nu alan operasyonların beşinci dalgasında gözaltına alınanlar Emniyetten Adliye’ye sevk edilirken operasyonları kurgulayanlar tarafından peşinen hükümlü sayılmış ve tıpkı savaş esirlerine yapılan muamele ile karşılaşmışlardı. En ince detayına kadar hesaplandığı anlaşılan görüntüler ile CHP lideri Özgür Özel’e adeta gözdağı veriliyordu.

Muhtemeldir ki hedef CHP içinde yılgınlığı yaymak ve bu yılgınlığın Özgür Özel’i kuşatarak geri adım atmasını sağlamaktı. CHP içinde buna teşne olacak siyasetçilerin varlığı bir sır değil. Yargıyı bir sopa olarak kullanan iktidarın hışmına uğramak, operasyonlardan nasibini almak, makam ve mevki sahibi iken Silivri’nin soğuk hücreleri ile tanışmak, iktidar mücadelesinin nasıl bir şey olduğundan habersiz ve ideolojik her hangi bir sadakatleri olmayanlar için uykularını bile kaçıran bir kâbusa dönüşmüş olabilir. Bunlar için Özgür Özel’in el yükselten kararlı çıkışları neden rahatsızlık yaratmasın ki? Çünkü kaybedecekleri çok şeyleri var. Erdoğan’ın en güvendiği şeyde budur her halde. Bir yerden delik açmak, çözülmeyi hızlandırmak ve teslim almak. Ama Özgür Özel’in çıkışları şimdilik hepsinin önüne geçiyor.

Özgür Özel genel başkanlığa gelmeden önce de yerinde duramayan, hiper-aktif bir siyasetçiydi. Kitle siyasetinin gerektirdiği hazır cevaplılığa ve lafı gediğine yerleştirme konusunda mahirdi. Bu saydıklarımız Türkiye’de siyasetle uğraşan birisi için olmazsa olmaz özelliklerdir. Bir diğer özelliği konuşmayı dehşetli sevmesi, konuşmaktan yorulmaması olarak tebarüz ediyor. Toplumsal meselelere ilgili herkeste bu özellik az çok vardır. Gidip uzmanlık alanı ile ilgilenmek, çoluk çocuk varsa onların istikbaline yoğunlaşmak, torunlar olmuşsa hayatın geri kalanını onlardan alınacak haz ile geçirmek insanların çoğunluğunun yaptığı işlerken, gece gündüz toplumsal meselelere yoğunlaşmak, şahsi tüm meselelerini paranteze almak, ancak politikayı bir varoluş tarzı haline getirmiş olanlara mahsustur. Kimisi bunca fedakarlığa ya rant için yani politika sayesinde daha da zengin olmak için ya da gücün verdiği itibara, prestije ulaşmak için katlanırken Özgür Özel’in çok da bunlarla ilgilenmediği samimiyetinden anlaşılıyor. Hayat, yaşadıklarımız, etkilendiklerimiz, kişisel özelliklerimiz bazılarımızı sırf toplumsal meselelerle ilgilenen insanlar haline getirir. Politikanın tümüyle profesyonelleştiği, politikacıların siyasal iletişim danışmanları olmaksızın sokağa çıkamadığı yerde bazı insanların bünyesi hadi diyelim fıtratı politikaya kendiliğinden uygundur. Özgür Özel’de böyle birisi.

Önceleri yaptığı her şeyde bir taktik, siyasi bir yarar arayanlar çoğunluktaydı. Yıllarca Kılıçdaroğlu’nun yanında yer almış, o cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan ettiğinde gözyaşlarını tutamamıştı. Dahası Kılıçdaroğlu madem bu kadar yanlış işlerin altına imza atmıştı neden susmuş ve itiraz etmemişti. Bu kadar sustuktan sonra karşısına çıkması bir fırsatçılık değil miydi? Bunlar haklı ve meşru sorular olmakla birlikte unutulmamalı ki politika ahlaktan ibaret değildir. Bindiği kayığı limana sağ salim ulaştıramayan, dalgalarla baş edemeyip gemiyi alabora eden Kılıçdaroğlu değildi de kimdi? Politika tavı gelen demire vurma işi ise eğer kaybettiği seçimden sonra Kılıçdaroğlu’na sadakate devam etmek erdemli bir tavır değil düpedüz salaklık olurdu.

Politikada sadakat ile salaklığı birbirine karıştırana yer yoktur. Çünkü politika ahmakların işi olamaz. Bu yüzden politika biliminin kurucusu Makyavelli prense nasihatlerinde tilki gibi olmasını öneriyordu. Evet tilki, hasımlarını, düşmanlarını sezmede ve atacakları adımları kestirmede uyanık olmak politika kitabının başında yer alır. Konjonktür değiştiğinde, yeni bir politik momente geçildiğinde değişime ayak uydurmak hadi devrimci politika bahsinde tıkananın önünü açmak için radikal yenilenmelere gitmek sadakatsizlik değil politikanın meşru sayılacak davranışlarındandır. Özgür Özel’in bu bahiste suçlanamayacağına inanıyoruz.

Özgür Özel’in kişisel hesaplar ile davranmadığı veya bunu gözetiyor olsa bile kişisel ajandasına öncelik vermediğini İmamoğlu ile ilişkisinden çıkartabiliriz. Özgür Özel ile İmamoğlu birlikte Kılıçdaroğlu dönemine son verdiler. Güçlerini birleştirip ittifak yaptılar. İkisinden birinin tek başına bunu başarabilmesi çok zordu. Çünkü Türkiye’deki siyasal parti örgütlenmesi çok kolay lider değişimine izin vermez. Hem aday olmanın koşulları çok zordur hem de genel merkezler ellerindeki imkânlar ile parti aygıtını kendi istedikleri gibi biçimlendirecek güce sahiptir. O yüzden seçim yenilgilerine, ayyuka çıkan başarısızlıklara rağmen partilerde lider değiştirmek zordur. Genel merkez ile taşra örgütleri arasındaki karşılıklı çıkarlara göre kurulan dengeler değişime geçit vermez. Ancak çok özel konjonktürlerde bu yapılabilir. Bunun için konjonktürü doğru okumak da yetmez cesur çıkışlara ihtiyaç vardır. Özel ile İmamoğlu güçlerini birleştirerek zor olanı başardılar ve Kılıçdaroğlu dönemine son verdiler. Özel başlarda İmamoğlu’nun gölgesi, bir emanetçi genel başkan gibi duruyordu. Ancak 19 Mart ile kendine geldi ve tüm yeteneklerini açığa çıkarttı.

Liderlerde ancak çok özel konjonktürlerin ürünü olarak ortaya çıkarlar. Konjonktürün ortaya çıkardığı nesnellik ile liderin yetenekleri kesiştiğinde tarihin seyri de değişir. Herkesin rahatlıkla kabul edeceği biçimde 19 Mart Özgür Özel’i CHP’nin başındaki emanetçi bir genel başkan olmaktan çıkardı ve liderliğe yükseltti. Üniversite gençliğinin eylemci inisiyatifi, halkın kararlı direnişi ve Özgür Özel’in bunlarla uyumlu çizgisi olmasaydı İstanbul büyükşehir Belediyesine kayyım atanır, CHP’nin içi çok rahat karıştırılırdı. Hiç tartışmasız Özgür Özel çok iyi bir sınav verdi.

Özgür Özel’i sadakatsizlikle suçlayanlara İmamoğlu’nu gündemden düşürmemesini, iktidarın tüm saldırılarına karşılık yılmadan savunmaya devam etmesini hatırlatmak isteriz. Buradaki sadakat sadece ahlaki değil siyasidir aynı zamanda. Çünkü sadakatin ahlaki biçimi ancak kişisel ilişkilerde değerli iken politikada asıl olan siyasi sadakattir. O da kurucu ilkelere, siyasal değerlere dayalıdır. Erdoğan’ın açık tekliflerine karşılık Özgür Özel İmamoğlu’nu oyunun dışında bırakmıyor ve gündemden düşmesine izin vermiyor. İmamoğlu’nun etrafında tuttuğu çürükler etkin pişmanlık gösterip dökülürken CHP liderinin yol arkadaşına gösterdiği sadakat takdire şayandır.

İktidar el yükseltiyor Özgür Özel’de el yükseltiyor dedik en başta. Operasyonun beşinci dalgasının yaydığı görüntüler karşısında Özgür Özel elini bugüne kadar Türkiye siyasetinin tanık olmadığı bir eşiğe yükseltti. Haftanın iki günü miting yapan ve bu sayede hem partisini hem de toplumsal muhalefeti diri tutmaya çalışan ve mitingleri birer toplanma etkinliği olarak değil eylem olarak gören Özel, yargıyı siyasi gayelerine ulaşmak için bir operasyon aparatına dönüştürenlere hiç tahmin etmeyecekleri bir karşılık verdi. Gerekirse dağılmamak üzere toplanırız. Bu aslında bir genel direniş çağrısıdır. Siyaset üretemeyen ve üretmekte tükenmiş olan iktidar yargıyı sahaya sürerek siyasi hedeflerine ulaşmak isterken Özgür Özel eğer gidişata son verilmez ise eylemden direnişe geçeriz diyor. Bu laflar kuşkusuz bir öfkenin ürünü olarak çıkmıştır. Ama sonradan tekrar sahiplenildiğinden kontrolsüzce çıkmışa da hiç benzemiyor. Önceden düşünülmüş, tartışılmış ve hesaplanmış bir öfkeyle karşı karşıyayız. Türkiye’deki gelmiş geçmiş tüm iktidarları en korkutacak şey budur. Çünkü onlar iktidar mücadelesine halkın, kitlelerin karışmasından dehşetli korkarlar. Özgür Özel iktidara tüm köprüleri atabileceğini, yargının pervasız uygulamaları karşısında genel direniş çağrısı yapmaktan kaçınmayacağını söylüyor. Gerisi iktidarın bileceği iş.

Önceki ve Sonraki Yazılar