Servaj Hakkı (2)
Kapitalizm analizlerinde pazar ile piyasa çok sık birbirine karıştırılır. Piyasanın egemen olduğu bir toplum kapitalizmin evrensel yasası sayabileceğimiz birikim için birikim, kar için kar ilkesinin tümüyle etkisi altına girmiş bir toplumdur artık. Pazar ise kapitalizm dışındaki üretim tarzlarında da kendine alan açar. Üretici ve tüketiciler pazar aracılığıyla değiş tokuş yaparlar. Karın en fazla olduğu an pazar veya piyasada tekel veya yarı tekel oluşturulduğu andır. Tekel veya yarı tekellerin oluşturulmasında devletler büyük rol üstlenir.
Kapitalizmin olağan işleyiş süreçlerinde yenilik yapan firmalar bir süre rekabet üstünlüğü elde eder ve büyük karlar yaparlar. Ancak bir süre sonra her yenilik, icat piyasadaki diğer firmalardan tarafından taklit edilir ve karlar bir süre sonra ortalamaya doğru inişe geçer. Teknolojik yenilik kapitalizmde karı maksimize etmek veya krizi atlatmak için bir kamçı görevi üstlensede ömrü bir yere kadardır. Ama piyasada tekel veya yarı tekel kurmada asıl rolü devlet üstlenir. Yasa yapma ve kural koyma yetkisi devlete ait olduğundan ve tarihsel kapitalizm hiçbir anında kağıt üzerinde yazdığı gibi 'bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler' ilkesine uygun işlemediğinden devlet hem piyasayı düzenleyici bir rol oynar hem de dilediği firmalara tekel ve yarı tekeller bahşederek inanılmaz karlar yapmalarına imkan tanır.
Tarihsel kapitalizmin bu özelliklerini keşfetmeyi Annales tarih okulunun ikinci kuşağının en büyük ismi olan Fernand Braudel'e borçluyuz. Serbest çağ kapitalizmi bir hüsnü kuruntudan ibaret olup tarihsel kapitalizm ile bir ilgisi yoktur. Devletin düzenleyici rolü ve piyasalar için vazgeçilmezliği bu teorinin kurucusu kabul edilen Adam Smith için dahi söz konusu değildir. Kendi kendini düzenleyen piyasalar ve bir görünmez el aracılığıyla kaynakların en verimli dağılacağı düşüncesi gerçek hayatta karşılığı olmayan bir mitten ibarettir. Devletler kapitalizmin her çağında ve evresinde özel roller üstlenmiştir. Bu sadece genişleyici dalgalar için söz konusu olmayıp daralan dalgalarda daha etkilidir.
Şimdi yazıya başlığını verdiğimiz servaj hakkına gelelim. Servaj hakkı sadece feodaliteye has bir hak mıdır? Çünkü bu hak, ancak güç ve şiddet aygıtları ele geçirildiğinde, kısaca siyasal zor devreye girdiğinde kullanılabilen bir haktır. Toprak sahibi bir soylu serfler üzerinde servaj hakkına sahipti ve bu hakkın sınırları çok genişti. Bu hak sayesinde köylülerin artı ürününe el konulduğu gibi yargı yetkisi sayesinde köylüleri yargılama hakkını da kazanıyor ve bu hak ilk gece hakkına kadar uzanıyordu.
Kapitalizmin bugün geldiği aşamada tarihsel özelliklerinden giderek daha fazla uzaklaştığı ve feodaliteye benzeyen yönlerinin arttığı yönünde değerlendirmeler gırla gidiyor. Örneğin artık Aydınlanmanın, İlerlemenin bittiği düşüncesi ile içinde yaşadığımız zamanları yeni orta çağ olarak değerlendiren açıklamalar hızla çoğalıyor. Devletlerin içine girdikleri meşruiyet krizi nedeniyle toplumları birleştirici yeteneklerini kaybettikleri ve bu durumun çözülmeyi, çeteleşme ve mafyalaşmayı beraberinde getirdiği ve bunun da kapitalizmi kapitalizm olmaktan çıkardığı türü görüşler yaygınlaşıyor. Ama bu görüşlerin her birinin temelinde kapitalizmi kendi gerçeğinden uzaklaştırma ve ideal bir tipe yerleştirme arzusu var. Halbuki kapitalizm bir tarihsel sistem olarak değerlendirildiğinde bu özellikleri her bir evresinde taşıdığı görülecektir.
Bugün ABD Başkanı Trump'ın servaj hakkına dayanarak yaptığı çıkışlar kapitalizmi hep bir 'ideal tip' altında değerlendirenlere yabancı, yadırgatıcı geliyor. Trump Gröland'ı istediğinde, Kanada'yı ABD'nin bir eyaleti yapmak istediğinde veya Ukrayna'nın değerli madenlerine çöktüğünde bunu kapitalizm ile bağdaştıramıyorız. Halbuki bunların hepsi tarihsel kapitalizme içkin servaj hakkı ile ilgilidir.

