1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Süreçte Yeni Aşama: Geri Çekilme
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Süreçte Yeni Aşama: Geri Çekilme

A+A-

Son dönemlerde AKP-MHP iktidar blokunun süreç karşısındaki isteksizliği fark ediliyordu. Suriye'de yaşanılan gelişmeler iktidar blokunun istediği yönde ilerleyemeyince hevesler kaçmış, top sektirmeler başlamıştı. Öcalan'ın örgütü için yaptığı 'gereksiz tekrarlar' eleştirisini sürece ivme kazandırmak için kurulan komisyon için yapmamak haksızlık olurdu. Sanki Kürt meselesinde gök kubbe altında söylenmesi gereken her şey söylenmemiş gibi komisyon dinlemelere devam ediyordu. Amaç zaman kazanmak, Suriye'de işleri yoluna koymada düğümleniyordu.

Ama Suriye'de işler bir türlü istenilen yola girmiyordu. ABD gezisinden meşruiyet devşirerek dönen Erdoğan bunu Suriye sahasına da tahvil etmek istiyor, ancak işler bu konuda istediği kıvamda ilerleyemiyordu. Türkiye SDG'den ısrarla 10 Mart anlaşmasına uymasını istiyor ve bu konuda sonuç almak için Şara'yı markaja almaya devam ediyordu. Türkiye Suriye sahasında yaşanılanlara yabancılaşmış ve 10 Mart anlaşmasından sonra ortaya çıkan yeni gerçekler karşısında ısrarcı tutumu ile gelişmelerin gerisinde kalmıştı. Suriye'de sahil denilen bölgede önce Alevi katliamı yaşanmış ve binlerce Alevi katledilmiş iken aynı şeyler Dürzilerin yaşadığı Süveydiye'ye sıçrayınca Şara ve etrafında topladığı güçlerin ülkenin tamamını yönetme ehliyetlerinin olmadığı uluslararası kamuoyu tarafından da anlaşılmaya başlamıştı.

Suriye üzerinde söz sahibi olan güçler ve bunların en başında gelen ABD, İngiltere ve Fransa'nın Suriye'ye bakışlarında bir kırılma gerçekleşmişti. Suriye'nin toprak bütünlüğü güvence altına alınmakla ve Şam'daki Colani iktidarı tanınmakla birlikte yeni rejimin ülke topraklarının tamamı üzerinde meşruiyet elde edebilme ve istikrar sağlayabilme yeteneklerinin olmadığının farkına varanların sayısı artıyordu. Şara'ya verilen destek devam etmekle birlikte merkeziyetçi bir yönetimin Suriye topraklarında hayata geçmesi konusundaki destekte azalış fark ediliyordu. Suriye üzerindeki güçler merkeziyetçilikteki ısrarın iç savaşın yeniden başlamasını tetikleyeceğini çok geç olmadan görmeye başlamıştı. Bölgenin yeni hegemon gücü olarak İsrail'in buna izin vermeye yanaşmayacağı da anlaşılmıştı. Merkeziyetçi bir yönetim konusunda ısrar eden tek ülke olarak Türkiye kalmıştı. Ancak Türkiye'nin dediklerinin olması bütün hesapları alt üst edecekti. Dolayısıyla Alevi katliamları sırasında alelacele kotarılan 10 Mart anlaşmasının Türkiye'nin dayattığı şartlarda uygulanma ihtimali kalmamıştı.

Suriye'nin kuzeyini kontrol eden, ülkenin petrol ve doğal gaz kaynakları ile birlikte neredeyse üçte birini kontrolü altında tutan, ağırlığını Kürtlerin oluşturduğu ve bir kısım Arap aşiretleri tarafından da desteklenen SDG'nin Şam ile entegrasyonu Türkiye'de devam eden süreci de bir çıkmaza sürüklemişti. Türkiye'nin en büyük korkusu Suriye Kürtlerinin elde edeceği statünün bir emsal teşkil etmesi ve ileride benzer talepleri Türkiye içinde gündeme getirmesiydi. Türkiye bütün diplomasi gücünü ardına askeri tehditleri de ekleyerek bu gelişmenin engellenmesine harcıyordu. Bu ısrar Türkiye'nin elini diğer başlıklarda zayıflattığı gibi yeni yönelişlere de aykırıydı. Trump'ın başkanlığı ile beraber büyük güçler karşısında izlenen denge politikası terk edilmiş, Trump'ın ne kadar gözüne girer isek o kadar karlı çıkarız hesaplarına geçilmişti. Trump ile kurulacak uyum ve yakınlıktan medet umulduğu gibi Öcalan'dan da bu konuda bir çağrı yapması bekleniyor ve içerideki sürecin akıbeti bu gelişmelere endeksleniyordu.

Türkiye'nin umduğu gelişmelerin yaşanmaması süreci yeni tabirle enfekte etmişti. Bu nedenlerle süreç neredeyse durma noktasına geldi. Öcalan devletin Suriye ile ilgili beklediği açıklamayı yapmaya yanaşmıyordu. Bahçeli'nin yüksek volümlü açıklamaları karşılıksız kalıuordu. Çünkü Suriye Kürtlerinin onurlu bir statü arayışı bütün böledeki Kürtler için bir kırmızı çizgi haline gelmişti. Bunun gerisine düşecek bir çağrının Kürtlerden bir destek bulabilmesi mümkün değildi. Öcalan bunu bilmeyecek kadar uzgörüden yoksun ve liderliğini tartışmaya açmayacak kadar stratejik düşünen biriydi. Kendi kurduğu örgütün feshini bölgedeki gelişmelere uyum sağlamak ve Suriye'de elde edilen kazanımları güvenceye almak için vermişti. Öcalan'dan istenilen şeyin olması imkansızdı. Öcalan geri adım atmıyor ve iktidar bloku Suriye konusunda istediğini alamayınca süreç tıkanmanın eşiğine geliyordu. Devlet aygıtı Suriye'de yaşanılanlara uyum sağlamadığı için süreç ilerleyemiyordu.

PKK fesih kongresi ile varlığını sona erdirmeye karar verdiğinden Kandil'den yapılan açıklama feshin inandırıcılığını arttırmak için 'hareket' adına yapıldı. Hareket Öcalan'ın tıkanıklığı aşmak için önerdiği teklifi kabul ederek tıkanan süreci yeni bir ivme ile ilerletmeyi kabul ettiğini açıkladı. Tıkanan süreç yeni ivmesini Suriye'den değil Türkiye'deki silahlı güçlerin ülke dışına çekilmesinden ve Silahlı Kuvvetlerin uzun süredir alan hakimiyeti kurmak için operasyonlar yaptığı Kuzey Irak'taki çatışma ihtimali doğuracak mevzilerin boşaltılmasından alıyor. Bu süreç başta MİT olmak üzere devletin güvenlik bürokrasisi tarafından izlendikten sonra komisyon geçiş dönemi yasaları olarak adlandırılan entegrasyon yasaları için topu Meclise atacak.

Bu gelişme ile bir ara formül bulunduğu ve süreci bertaraf etmek isteyen güçlerin engellemelerine rağmen Öcalan ile devlet içindeki eğilimin kararlılıklarının devam ettiği anlaşılıyor. Devlet Suriye'nin yeni koşullarına biraz daha uyum sağlayacak, kendini bu konuda biraz daha esnetmiş olacak. Bunun böyle olması gerektiğini, başka türlüsünün mümkün olamayacağını söylemiştik. Devlet bunu yapmasaydı belki Suriye'de yaşanılacak gelişmeleri geciktirebilirdi, ama bunun maliyetinin daha fazla olacağı anlaşılmış görünüyor. Trump Türkiye'yi yanında görmek istiyor ve bunun karşılığında Erdoğan'a ihtiyaç duyduğu şeyleri vereceğini de söylüyor, ama bu kayıtsız koşulsuz Erdoğan'ın her istediğini yapacağı anlamına da gelmiyor.

ABD ve İsrail için Kürt dinamiği Ortadoğu'nun yeniden kuruluşunda vazgeçilmez bir noktaya gelmiş görünüyor. Yeni Ortadoğu'nun Kürtler olmadan düzenlenebilmesi ise mümkün değil. Bu durum Kürtlerin bu güçlerin piyonu, beşinci kolu olduğı anlamına gelmiyor. Böyle düşünenleri kendi paranoyaları ve cehaletleri ile başbaşa bırakmak en iyisi.

Önceki ve Sonraki Yazılar