Ceyhan Nehri Ağlıyor: Suya Sahip Çıkmak, Geleceğe Sahip Çıkmaktır
Bir nehir, sadece su değildir…Bir nehir; toprağın damarında akan candır, rüzgârla dalgalanan bir ömrün hikâyesidir.
Ceyhan Nehri de böyledir işte...
Çukurova’nın yüreğinden doğar, bereketiyle tarlaları doyurur, geçmişten bugüne nice uygarlığın izini taşır.
Ancak bugün Ceyhan, artık sessiz değil… O sessizliğin ardında bir çığlık gizli: “Beni koruyun.”
Geçtiğimiz günlerde Adana İl Tarım ve Orman Müdürlüğü öncülüğünde düzenlenen toplantı, işte bu sessiz çığlığa kulak verme çabasıydı. Vali Yardımcısı Abdullah Şahin başkanlığında yapılan toplantıda, Ceyhan Nehri’nin su kalitesinin iyileştirilmesi ve ekolojik dengesinin korunması konuşuldu.
Kurumlar, uzmanlar, çevre temsilcileri bir araya geldi; nehrin giderek bozulan sağlığı masaya yatırıldı.
Peki, neden bu kadar önemli Ceyhan?
Çünkü Ceyhan, sadece bir nehir değil; Adana’nın nefesi, Çukurova’nın umudu.
Tarladaki pamuktan sofradaki ekmeğe kadar her şey onunla anlam buluyor.
Ceyhan Nehri kurursa, bereket de kurur.
Ama yıllardır süren bilinçsiz sanayi deşarjları, tarımda kullanılan kimyasallar, düzensiz atık yönetimi ve kontrolsüz yapılaşma bu yaşam damarını yavaş yavaş tıkıyor.
Artık durma vakti geçti, doğayı onarma zamanı geldi.
Su, yalnızca kaynağından değil; vicdanımızdan da doğar...
İl Tarım ve Orman Müdürü Atilla Bayazıt’ın sözleri aslında hepimizin yüreğinde yankılanmalı:
“Ceyhan’ın suyunu sürdürülebilir hale getirmek, üreticiyi ve çevreyi korumaktır.”
Evet, doğru. Çünkü su, sadece içtiğimiz, tarlaya verdiğimiz bir madde değildir.
O, aynı zamanda bir sorumluluktur.
Bugün kirlettiğimiz her damla, yarın çocuklarımızın susuz kalacağı bir geleceğe dönüşüyor.
Ne yazık ki yıllardır doğaya bakışımız “kullanmak” üzerine kurulu.
Oysa biz “korumayı” unuttuk.
Bir derenin kenarında çocukluğumuzun geçtiği günleri, o berrak suyun içindeki balıkları, sazlıklarda ötüşen kuşları unuttuk...
Ve doğa sessizce intikamını almıyor; sadece bizden uzaklaşıyor.
Ekolojik denge, rakamlarla değil, vicdanla korunur.
Toplantıda alınan kararlar umut verici. Kurumlar arası koordinasyonun artırılması, su kalitesinin düzenli izlenmesi, sürdürülebilir tarımsal uygulamaların yaygınlaştırılması… Bunlar, kağıt üzerinde değil, sahada karşılık bulursa büyük bir kazanım olur.
Ama unutulmamalı ki, doğa sadece bürokratların değil; her vatandaşın ortak davasıdır...
Çiftçi gübreyi bilinçli kullanmalı, sanayici atığını doğaya bırakmamalı, vatandaş da suyun kıymetini bilmelidir...
Bir nehir ancak bu ortak bilinçle yeniden hayat bulur.
Ceyhan’ın sesi, geleceğimizin yankısıdır
Bugün Ceyhan’ın suyunda bir bulanıklık varsa, bu yalnızca kimyasal kirlilik değildir.
Bu bulanıklığın içinde insanın doğadan uzaklaşmasının tortusu vardır.
Biz toprağı, suyu, ağacı “bizden ayrı” sandıkça kaybediyoruz.
Oysa suyun içinde kendi yansımamız var.
Kendimizi korumazsak, doğayı da koruyamayız.
Belki bir gün Ceyhan yeniden berrak akar; belki o suyun kıyısında çocuklar yeniden çıplak ayakla koşar. Ama bunun için bugünden adım atmak zorundayız.
Çünkü doğa beklemez.
Su beklemez.
Ve bir gün susarsa, artık hiçbir toplantı onu geri getiremez.
Nihayetinde;
Bir damlanın kaderi, insanlığın vicdanıdır
Ceyhan Nehri, Adana’nın kalbidir.
Kalbin durmasına izin veremeyiz.
Bugün nehre sahip çıkmak, aslında kendi geleceğimize sahip çıkmaktır.
Yeter ki biz suyun kıymetini bilelim, doğaya bir düşman değil; yoldaş gibi bakalım.
Çünkü suyu kirleten her el, yarını karartır.
Ama bir damla iyi niyet, bir ırmağın kaderini değiştirebilir.


YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.