1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. CHP Adaylarını Açıklarken (2)
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

CHP Adaylarını Açıklarken (2)

A+A-

CHP’nin 2019 yerel seçim başarısı bir dizi olumlu koşulun üst üste gelmesiyle ortaya çıkmıştı. AKP’li belediyelerde bir ‘metal yorgunluğu’nun olduğunu kimseler değil Erdoğan söylemişti. Metal yorgunluğu bir yana istifa ettirilen ya da tekrar aday gösterilmeyen belediye başkanlarının gözden düşmelerinin asıl gerekçesi cemaatle olan iltisaklarıydı. Bu sözcüğü siyasi yakınlık, cemaate sunulan ayrıcalıklar anlamında kullandığımızın altını çizelim. Bülent Arınç Başbakan Yardımcısı iken partisinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in ‘Ankara’yı parsel parsel cemaate peşkeş çektiğini’ söylemişti. AKP’nin Balıkesir Belediye Başkanı gözyaşları içerisinde görevinden el çektirilmişti. Metal yorgunluğu söylemi cemaatle kurulan iltisakı kamuoyundan saklamanın bir kılıfıydı. Dolayısıyla cemaatin AKP üzerinde yarattığı tektonik etkilerin bir uzantısıydı. Bu moralsizlik içinde seçimlere hazırlanan AKP muhalefetin de doğru adımlar atmasıyla 11 büyükşehir başta olmak üzere bir yığın il ve ilçeyi kaybetti. 

AKP cemaatin yarattığı tektonik artçılarla sallanırken CHP liderliğindeki muhalefet karşısına çıkan bir dizi olumsallığı doğru okumasını bildi ve büyük bir seçim başarısının altına imza attı. Öncelikle İYİ parti ülke genelinde %10’nun üzerinde bir seçmen desteğine sahipti. Siyasi merkezi toparlayabileceğine ilişkin beklentiler güçlüydü. CHP’nin desteği ile Mecliste grup kurarak 2018 milletvekilliği seçimlerine girme hakkı kazanan bu parti ile CHP arasındaki balayı devam ediyordu. CHP ile İYİ Parti arasındaki resmi ittifakın bir de resmi olmayan bir destekçisi vardı. HDP, Erdoğan’ın şahsında cisimleşen iktidar blokunun geriletilmesi için ülkenin Batısında hiçbir koşul ileri sürmeden CHP adaylarının desteklenmesi kararını almıştı. Bu karar İstanbul, Mersin ve Adana gibi Kürt seçmenin desteğinin seçimlerin kaderini tayin ettiği yerler için çok önemliydi. İktidara kaybettirmek adına HDP seçmeni CHP adaylarının arkasında dizildi. CHP’de adaylaşma süreçlerinde yaşadığı geleneksel handikaplarından önemli ölçüde uzak durdu. İstanbul ve Adana gibi yerlerde başarılı olmuş ve kent demografisi ile de uyumlu kişileri aday göstermekte tereddüt etmedi. Ankara’da bir önceki seçimleri zaten sandık hileleri ile kaybetmiş Mansur Yavaş’ı tekrar aday gösterdi. Bursa’da seçimleri kıl payı kaybetti. Siyasi kutuplaşmanın dışına çıkarak yerel seçimlerde adayların ve hizmetin tartışılacağı bir strateji belirledi ve kampanya boyunca da bu stratejiye sadık kaldı.  Bu stratejinin mimarı Kılıçdaroğlu için yerel seçimler bir sonraki Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir provası gibiydi. 

CHP 2024 yerel seçimlerine 2019’un avantajlarından yoksun bir biçimde hazırlanıyor. 2023 Mayıs seçimlerinin kaybedilmesi ve yenilginin özeleştirisinin yapılamaması CHP etrafında kurulan ittifakı dağıttı. İyi Parti anlaşılan o ki CHP liderliğindeki bir ittifak ile Erdoğan’ın yenilmesi projesinden vazgeçmiş. Siyasi merkeze hamle yapmak gibi bir stratejiyi de terk etmiş. Akşener, CHP’yi DEM parti ile zorunlu bir ittifaka mecbur bırakarak yükselen seküler milliyetçiliğe doğru bir hamle yapıyor.  Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş’in Mayıs seçimlerinden sonra gündeme getirdiği milliyetçilerin merkezinde olduğu bir ‘milliyetçiler ligi’ kurma projesine çubuk bükmüş görünüyor. Bu projenin salt Tuğrul Türkeş’in aklı olmadığını, devlet içinde de bir karşılığının olduğunu geçerken belirtelim. Çünkü Zafer Parti’sinin Genel Başkanı Ümit Özdağ’da aynı yere göz kırpıyor ve iktidardan çok CHP’nin kuracağı olası ittifaklara muhalefet ediyor. MHP’nin Türk-İslam sentezli milliyetçiliği şimdilik Cumhur ittifakı içinde Erdoğan’ı kontrol ederek görevini yapıyor. Bir devlet operasyonu ile faşizme doğru çok rahat açılabilecek Türk milliyetçiliğinin tüm bu varyantları tıpkı Batı’da olduğu gibi bir ‘lig’ çatısı altında bir araya getirilebilir. Şimdilik asıl amaçları siyasal İslamcılık karşısında yükselen seküler milliyetçiliği etraflarında konsolide etmek ve CHP’nin manevra alanını daraltmak olarak görünüyor.    

Mayıs 2023 seçimlerinin etkilediği ve iç konsolidasyona mecbur bıraktığı partilerden biri de HDP olmuştu. 2015 Haziran seçimlerinde %15 eşiğine yaklaşan HDP Mayıs seçimlerinde %8’e kadar daralarak barajın üzerinde güç bela tutunabildi. Partinin değerlendirme sürecinden çıkardığı ilk sonuç HDP projesinden vazgeçmek oldu. Öcalan HDP’yi çözüm sürecine yönelik olarak kurgulamıştı. Çözüm umutların yükseldiği süreçte kurulacak böyle bir parti Kürtler ile barış ve demokrasi isteyen herkesi yanyana getirecekti. Öcalan’ın öngörüsünün ne kadar kuvvetli olduğu HDP’nin girdiği daha ilk seçimde anlaşıldı. Ama devletin giderek belki de ana muhalefet dinamiğine dönüşecek böyle bir partiye ve onun yetenekli lideri Demirtaş’a da tahammülünün olmayacağı o kadar çabuk fark edildi. Çatışma süreci kendi üstünlükçülüğü ile yüzleşemeyen Türk seçmeni partiden uzaklaştırdı. Gerici Kürtler ise solu ‘sırtlarında taşımaktan’ yüksünmeye başladı. Kurulan yeni parti DEM Partisi çubuğu yeniden Kürtlüğe büktü. Bir devlet projesi olan HÜDA-PAR karşısında Kürtlüğün tahkime ihtiyacı vardı. 

Bir başka neden ise CHP’ye verilen desteğin boş çıkmasıydı. Tabir yerinde ise dağ fare doğurmuştu. Kürtler 2019 yerel seçimlerinde CHP adaylarına koşulsuz bir destek sundu. İstanbul başta olmak üzere Adana ve Mersin bu sayede kazanıldı. Bursa’da seçimi kazanmanın eşiğine getiren sonuç da bu desteğin büyük etkisi vardı. Antalya’da bu destek seçimin rahat kazanılmasını sağladı. Kürtler bu desteğin siyasi olarak karşılığını görmediği gibi kazanılan yerlerde ikinci sınıf muamelesi görmekten kurtulamadılar. Seçilen belediye başkanları verilen desteğe ilkesel değil araçsal yaklaşmayı tercih ettiler. Başlarda İmamoğlu düşük bir profilde ilişki geliştirmeyi denedi ise de sonra bundan bile uzak durdu. İYİ Partiye gösterilen yakınlık Kürtlerden ve HDP’den esirgendi. Mayıs seçimleri sonrasında Kürt seçmeni CHP’nin bu tavrından rahatsızlığını açık olarak dışa vurdu. Kazandırmışlardı, ama görmezden gelinmişlerdi. Şimdi ilkesel bakılmadığı takdirde kimseye destek olmak gibi bir zorunlulukları yoktu. DEM partisi en sonunda ittifak meselesini ‘kent uzlaşısı’ formülüne indirgedi. 2019’daki gibi merkezi düzeyde bir destek vermeyeceklerdi. Belirli yerlerde, çoğunlukla da CHP adaylarının niteliğine bakarak karar vereceklerdi. Kendilerini görmezden gelen, yok sayanlara ise destek vermeleri imkânsızdı.  

Bütün bu saydığımız gelişmeler CHP’nin 2019’a göre ittifak kapasitesini önemli ölçüde kaybettiğini gösteriyor. İYİ parti merkez seçmen nezdinde CHP’yi ‘toplumsal ittifaklardan’ dahi yoksun bırakmanın hesaplarını yapıyor. Resmi ittifak alanının çökmesi CHP’yi ister istemez, söylem olarak toplumsal ittifakları gündeme almaya mecbur bıraktı. Kent ölçeğinde kurulması hesap edilen ‘toplumsal ittifaklarda’ ise sorumluluk önemli ölçüde belediye başkanlarının omuzlarına binmiş görünüyor. Siyasi ittifak kapasitesinin azaldığı bir momentte şehirlerde kurulacak yerel ölçekli ittifakları kurma becerisini onlar gösterecek. DEM parti hariç resmi muhalefetin tüm bileşenleri CHP’nin alanını daraltmanın hesabı içerisinde. DEM Partisi ise 2019 seçiminden çıkardığı dersler ışığında daha ilkesel ve daha düzeyli bir işbirliği talep ediyor. CHP bir yol ayrımına doğru ilerliyor ya Kürtlerle beraber, ama tüm solu da içine alacak bir toplumsal ittifakı örgütleyecek ya da iktidar blokunun içinde veya dışında olan güçlerin salvoları karşısında yalpalayıp elde olanın da hakkını veremeyerek büyük bir bozguna uğrayacak.  

Not: CHP’deki yönetim değişikliğinin tüm bu süreçlere olan etkisini bir sonraki yazı da tartışalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar