İlk Günahın Kapanmayan Yaraları: Erkek Dutların Gölgesinde (2)
Romanın yapısı üzerinde duralım biraz. Roman dört bölümden oluşur ve üç kuşağın yaşadıklarını birbirine tutarlı bir bütünlük içinde eklemler. İlk kuşak tahmini 20.yüzyılın başlarında doğmuştur ve uzun yaşayanlar 80'leri görmüştür. Romanın kök kahramanlarından Hacı Salih kaçkaç sırasında 20'lerinin başındadır. Kaçkaç denilen hadise Adana tarihinde kritik bir yere sahiptir. Fransız işgaline Ermeni taburları eşlik ettiği için Ermenilerin geri dönüşü kentte büyük tedirginlik yaratmıştır. İşgal ordusunun büyük çoğunluğu bu Ermeni taburlarından oluşuyordu. 1909 olaylarının, 1915 tehcirinin yarattığı katliamların etkisi çok canlıydı. Ermenilerin Çukurova'yı terki beraberinde büyük bir servet transferini de getirmişti. Araziler, fabrikalar, köşk ve konaklar el değiştirmişti. Geri dönenler mal ve mülklerine yeniden kavuşmak fırsatı ganimet bilip bu mallara çökenler ise ellerindekini muhafaza etmek istiyordu.
Bu nedenle işgalin ağırlıklı olarak Ermeni taburlarına dayanması kentte sürekli huzursuzluk, gerginlik yaratıyordu. İşgale karşı gösterilen direnişin motivasyon kaynaklarından biride buydu. Karcı romanın bir yerinde Adana'nın kodamanlarını bir bağ evinde bir alemde biraraya getirdiğinde yanyana oturan Ramazan Münif ile Hacı Salih arasında şöyle bir diyalog yaşanır.
-Her iş onlarda Altın almaya gidiyorsun icabında, cebindeki balyaları onlara emanet ediyorsun. Nerede en değerli, para isteyen iş var, başındalar. Tüm bunların hali vaktinin yerine sokulması gerekir.
-Ramazan Münif, Kurtuluş Savaşı sayesinde her şey diyerek kaykılmıştı yerinde, bakın o günden beri daha bir rahat nefes alıyoruz. İşimizi yapıyoruz. Büyümek için elzem böyle şeyler. Ramazan Münif'in, savaşla gerçekleşen kurtuluşu iktisadi kurtuluş ile taçlandırmak gerekir demesi Hacı Salih'i iyiden iyiye keyiflendirmişti. Çok yaşayın Münif Bey demişti heyecanla. Ne güzel dedin. Boşuna mı savaştık.(s.160)
Halbuki Hacı Salih işgale karşı direniş sırasında bir kurşun dahi atmamış, şehir kaçkaç ile terk edilip ahali kuzeye Pozantı istikametine kaçarken bağ ve bahçelerde topladığı çoğu ezik sebze ve meyveyi karaborsa fiyattan satmıştı. Direniş ve kurtuluşta herkesin motivasyonu aynı değildi. Bazıları için vatanlarının gavur tarafından işgali dini motivasyonlarını had safhaya çıkarıp samimi biçimde düşmana direnmek mecburiyeti hasıl olurken gayrımüslim mal ve mülklerine çökerek ilk sermayelerini oluşturanlar için asıl motivasyon iktisadi kurtuluştu. Ama bu kurtuluş son derece bireysel son derece aç gözlüydü. Osmanlı'nın en son yapılan 1913 tarihli nüfus sayımına göre Çukurova'da yaşayan her beş kişiden biri gayrımüslimdi ve bunların çoğunluğu da Ermeni'ydi. Ermeniler gayrımüslimler içinde çoğunluğu oluşturuyordu ve bölge onların tarihsel yurduydu.
Bu açıklamaları uzun uzun yapmak zorunda kaldık. Çünkü romanın merkezinde Hacı Salih ile ondan türeyen üç kuşağın hikayesi vardır. Hacı Salih sade bir hayat sürdürürken birden gözlerini hırs büyüyerek ortağı Soğomon'un malına çökmüş ve kentin ileri gelen eşrafı haline gelmiştir. Bu uğursuzluk romanın iskeletini oluşturur. Diğer kahramanlar bu örgü etrafında romana dahil olurlar. Ama Karcı bunu yaparken ülkenin yaşadığı her tarihsel evreyi romanına bir fon olarak dahil eder. Şunu söylemeden geçmeyelim Karcı'nın romanı izleğine define tutkusu altında topraklarını terk etmiş Ermenilerin geride bıraktığı Emvalı Metruke'yi alan ilk roman olmanın ötesinde kuşakları birbirine bağlarken Türkiye'nin yaşadıklarını da hakkını vererek ekler.
Talihsiz Zalha ile kızı Meryem de romanda esaslı bir yer tutar. Romana adını veren bölüm bu yalnız iki kadının öyküsü ile açılır. Bu iki kadın Hacı Salihler'in evdecisi gibidir. Hacı Salih nedensiz biçimde çiftliğinin yanı başında dedelerine küçük bir arazi bağışlamış ve oturdukları yer definecilerin mabedi haline gelmiştir. Çiftliğin olduğu Kiliseköy geçmişte Ermeni zenginlerine ait olduğundan başta köylüler herkes köyün her yerinde define aramış ve birşey ütemeyince aranmayan tek yer olarak yalnız yaşayan iki kadının evi kalmıştır. Meryem Hacı Salih'in çıldırmanın eşiğinde olan bunak kızı Adviye'nin kişisel bakımını üstlenmiş ve bunun için her gün kasabadan şehre gidip gelmektedir. Ana kız dinlenmek için babalarının diktiği meyve vermez bir erkek dutun gölgesine sığınır. Dutun yemişi yoktur, ama sohbetlerinin sığınağıdır. İkinci bölümde Karcı olayları hızlandırır ve bir elli yıl sonrasına taşır.
Hacı Salih'in kızı Adviye'nin oğlu Bora Bey ata mirası Batmazlar çiftliğinin sahibidir. Dedesi gibi fabrikatörlük yapmamış tüm birikimi toprağa yatırmıştır. Bora Bey şehirde Atatürk parkına bakan altı odası üç banyosu ile özel aşçısı ve özel görevlisi olan lüks bir dairede yaşayan mütegallibe bir burjuvadır. Meryem annesinin özel bakıcısıdır. Karcı anlatısında sosyal çelişkilerin üzerinden atlamaz. Kişisel olan ile sosyal olanı birlikte verir. Meryem'in her gün gidip geldiği lüks dairenin ayrıntıları ile annesi ile birlikte yaşadıkları yoksunluğu eşanlı kurgular. Kahya İbrahim'in Meryem'e duyduğu sadakatı, ailesinin Kozan'dan çıkıp gelmesi, çiftlikte en sonunda kahyalığa terfi etmesi, eşi ve çocukları tarafından terk edilmesi, Bora Bey'in özel zevklerinden artık bıkmış olması ve kendi yalnızlığı ile Meryem'inkinden karşılıklı bir sadakat geliştirmesi Karcı'nın her detayı birbirine bağlamadaki yeteneğini ortaya koyar. Roman ilerledikçe kahramanlar çoğalır, verilen her detay ileride bir sonuca bağlanır ve roman kentten kıra yüzünü döndüğünde Karcı doğayı, kuşları, günleri, mevsimleri ve kısaca doğanın her devinimini ustaca betimler.

