1. YAZARLAR

  2. Muzaffer Özen

  3. Türkçe mi? Hüptürükçe mi?
Muzaffer Özen

Muzaffer Özen

Türkçe mi? Hüptürükçe mi?

A+A-

Lise yıllarındayız; 1970'ler...

Sınıfta değişik bölge ve şehirlerden gelen elliye yakın arkadaşız...

Arkadaşlarımızın bazılarını kendi bölgesel ağızlarıyla konuşurken yüzümüzdeki bir gülümsemeyle dinlerdik. Kahramanmaraşlı bir arkadaşımız 'hediye'ye 'hedaye' derdi. Birisi küçük sözcüğünün yerine 'gollik',bir diğeri 'kavanoz'a 'kanavoz'  derdi. Biz Adanalılar da 'gelek'li, gidek'li' konuşmalar yapardık. Kulağımızın alışkın olmadığı sözcükleri duyduğumuzda gülümser; bazen de arkadaşları 'kerç ederek' tatlı bir alaysılama yapardık.

Türkçe öğretmeni olarak hayata atılınca yurdumu ve yurdumun güzel insanlarını tanıma olanağını buldum yakından… Yerel ağızların Türkçenin tuzu, biberi olduğu gerçeğiyle göz göze geldim... Köyleri, kentleri mekân tutmuş ülkem insanlarının dilindeki espri ve yaratıcılık gücünün insanı sarıp sarmalayan bir sıcaklıkla yoğrulduğuna tanık oldum.

 

GÜLÜMSETEN TÜRKÇE

Varsın Gaziantepli  'gidecek misin?' sözcüğünün yerine 'gidicin mi?'; Adanalı  'gidek mi?'; Şanlıurfalı 'gidisen mi?; Karadenizli 'cideysun mu?'yu kullansın...

Ne fark eder?

Bu ağızlarla şiirler, romanlar öyküler yazılmış; türküler yakılmış kahramanlığa, sevdaya dair…

Öykücünün öyküsüne, romancının romanına, şairin şiirine, bestekârın ezgisine esin kaynağı olan ağızlar Türkçenin bir zenginliği olarak yansır gözlere, kulaklara şiirlerde, romanlarda, öykülerde, türkülerde...

Uçarı öğrencilik yıllarımızda bu ağızların Türkçenin bir zenginliği olduğunu düşünemezdik haliyle.. Oysa söyleyiş farklılıkları bir güzelliktir. Dilin zenginliğidir. En önemlisi Anadolu halkının taklitçiliğe kaçmadığının bir ifadesidir. Anadolu halkı yabancı sözcüklere teslim olmamış, Türkçe sözcükleri  kendi bölgesel ağzına uygun kullanarak Türkçeye olan bağlılığını da göstermiştir..

Benim şapkalı, şalvarlı, yüzü güneş yanığı, yoklukla terbiye edilmiş, savaşlarla sınanmış halkım Türkçenin pabucunu dama atmamış; Türkçeyi 'hüptürerek' kullanmamıştır.

 

SORUMLULUK HEPİMİZDE

Yazan, çizen, düşünen, düşündüğünü yazıya döken mürekkep yalamış herkesin Türkçeye karşı bir sorumluluğu vardır.

Sorumluluk sevilen,önemsenen şeylere duyulur.Sorumluluğunu üzerimize almadığımız değerler bir kuş misali uçar,gider bir gün avuçlarımızdan...başka dillerin esiri oluruz...başka kültürler şırınga edilir ruhumuza...Adana'yı işgal eden Fransızların, Fransızcayı resmi dil olarak ilan etmeleri gibi...o zaman da  'ah,vah!' etmenin bir anlamı kalmayacaktır kuşkusuz..

 

TÜRKÇE ÖLMEDİ

Günümüzde de Türkçeye çeşitli çevrelerden yapılan saldırılara tanık oluyoruz. Türkçeyi zenginleştirmek ve öğretmekle görevli Milli Eğitim Bakanlığının bir üst düzey yöneticisi:'Türkçe öldü..."diyor...

Bu garabet karşısında güler misiniz, ağlar mısınız? Acı acı düşünmek zorunda kalıyorsunuz değil mi? Kendi diline sahip çıkmayan, dilini horlayan bir eğitim sistemine çocuklarımızı emanet etmenin hüznünü duyuyor sorumluluk sahibi, Türkçe sevdalısı insanlar.

Türkçemize sahip çıkalım..

Onu yaşatalım…

Ölü bir Türkçenin ardından okunacak Fatiha’nın bir yararı olmayacağı bilinmelidir...

Ruhumuzu da aklımızı da Türkçeye emanet edersek özgür ve bağımsız yaşamanın mutluluğunu duyumsarız bugünden yarınlara...

 

YABANCI SÖZCÜK ÖZENTİSİ

Türkçeye saldırıların bir nedeni de yabancı sözcük özentiliğidir.

Türkçe sözcükler özenti uğruna, tanıtım, kazanç ve ilgi çekme adına GDO'lu hale getiriliyor adeta... Yüzyıllardır kulağımızın aşina dostları olan sözcükler değiştirilerek, yabancı dillere uydurularak kullanılıyor. Örnekler:

 

GECE    -  GECCE

ADRES -   ADRESSE

Hamam-  Hammam

Derici    -  Dericci

Beşik     -  Bechigue 

Keyif      -  Keyf's    

Baraka   - Baracca.....olarak kullanılıyor...

Bu sözcükleri kullananların dilini arı soksun. Ne diyelim? İşin garibi bu duruma ilgililer, yetkililer seyirciler... bir de sığınmacıların yaşadığı bölgelerde Arapça konuşulması, işyerlerinin Arapça tabelalarla süslenmesi de cabası...

 

SÖZÜN ÖZÜ

Dil kimliktir…

İnsana mensubiyet kazandırır...

Ulusal birliğin; tasada, kıvançta bir olmanın harcıdır.

Dilini yitirmiş uluslar yıkılmaya mahkûmdur...

 

TÜRKÇE DÜNYANIN ESKİ VE KÖKLÜ DİLLERİNDEN BİRİDİR...

Türkçe düşünelim…

Türkçe konuşalım...

Türkçe hayal kuralım...

DİLİMİZE SAHİP ÇIKALIM...

BAŞIMIZA GELENİ DİLİMİZDEN BİLELİM...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.