1. YAZARLAR

  2. Remzi Yıldırım

  3. Adana’nın Yarımakıllı Delileri: Şehrin Masum Vicdan Figürleri
Remzi Yıldırım

Remzi Yıldırım

Gazeteci

Adana’nın Yarımakıllı Delileri: Şehrin Masum Vicdan Figürleri

A+A-

Her şehrin sokaklarında yankılanan bir sesi, her mahallenin belleğinde yaşayan görünmez bir hafızası vardır. Adana’da ise bu hafıza; yalnızca meydanlarda kurulan cümbüşlerle, ciğer kokan sabahlarla, pamuk tarlalarını yalayan rüzgârlarla değil…
Aynı zamanda yarımakıllı delilerin, yani şehrin renkli simalarının sessiz ama derin hikâyeleriyle de yoğrulur.

Edebiyatın pek çok akımında —toplumsal gerçekçilikten romantizme, yerli ve milli anlatılardan modernist sembolizme kadar bu insanlar; bir şehrin vicdanını temsil eden, farkında olmadan kentin ruhuna ayna tutan figürlerdir. Adana’nın delileri de işte tam böyle bir rol üstlenir: Görene ders, düşünene ibret, anlayana hikmet…

Bir Şehrin Delileri, O Şehrin Aynasıdır

Adana'nın sıcağı sadece havayı değil, insanın iç sesini de kızartır. Bu coğrafyada delilik bile adamına göre şekil alır:
Kimisinin deliliği kahkaha kokar, kimisininki hüzün...
Ama hepsinin ortak noktası şudur: Onlar, bu şehrin en temiz yürekli insanlarıdır.

Gazozcu Ömer’i hatırlayanlar bilir; elindeki kasayı bir bayrak gibi sallayarak “Soğuk gazoz! Yüreğin yanık, ben bedava veririm!” diye bağırırdı. Belki cebinde beş kuruş yoktu ama gönlü genişti. Toplumsal gerçekçiliğin en saf örneğiydi; yokluğun içinden cömertlik çıkaran bir ruh hali…

Cemil Telli, nam-ı diğer Cemil Dayı, şehrin sokaklarında dolaşırken ağzından dökülen kelimeler bazen şiir, bazen sitem olurdu. Edebî gerçekçilikte “bilge-deli” arketipinin canlı haliydi. Söylerken kimse anlamazdı ama yıllar sonra Cemil Dayı’nın sözlerinin aslında bir nevi şehre yazılmış mektup olduğunu herkes fark etti.

Zilli Emine

Bir elinde teneke kutu, diğerinde geçmişin çınlayan hatıraları…
Romantik akımın ruhunu taşıyan, kırılgan ama alımlı bir karakterdi. Onun deliliği, yüreğinde sakladığı bir aşkın yankısıydı belki de… Adana’nın kaldırımlarından geçerken tenekenin sesiyle birlikte bir iç burkulması bırakırdı.

Deli Hasan

O ise trajedi ile komedinin tam ortasında duran bir kahramandı. Aristoteles olsa, onun için “hem acınacak hem sevilecek karakter” derdi. Ne zaman kavga çıksa, ortalığı sakinleştirmeye çalışır; ne zaman çocuklar ağlasa, onları güldürmek için olmadık numaralar yapardı.

Kör Kamber

Onu modern edebiyatın “karanlıktan doğan karakter” modeliyle anlatmak gerekir. Kördü ama Adana’nın bütün sokaklarını ezbere bilirdi. Işıkla değil; sesle, koku ile, gönülle görürdü. Onun deliliği; hayatın adaletsizliğine karşı geliştirdiği doğal bir başkaldırıydı.

Her Biri Bir Roman Kahramanı

Adana’nın renkli simaları sadece isim değildi;
her biri aslında bir romanın kayıp karakteri, bir hikâyenin yarım bırakılmış cümlesiydi.

Cırlak Cemal’in sesinin neden bu kadar yüksek çıktığını kimse bilmezdi ama sokaktaki çocukların korkusunu dağıtan o kahkaha, Adana’nın melodisiydi.

Gongo Süleyman, eline geçen her şeyi trampet yapar, kente ritim verirdi. Sanki şehrin nabzını tutar; kimin derdi varsa vuruşlarıyla anlatırdı.

Tek Teker Osman, bisikletinin tekerini çevirirken aslında kaderini döndürürdü. Düşe kalka yaşamayı öğrenmiş insanın sembolüydü.

Ve daha niceleri…

Farfara Recep

Murtaza Baba

Çıplak Ali

Gaddu Mustafa

Danacı Mustafa

Kaldırım Mehmet

Çapık Abdullah


Bu isimler sadece birer lakap değil; Adana’nın son elli yılının sokak hafızasında yer eden canlı motiflerdir.

Delilerin Masumiyeti, Şehrin Merhametini Gösterir

Edebiyatta “delilik” çoğu zaman masumiyetle eş tutulur.
Çünkü deli, hile yapmaz; yalandan anlamaz; hesabı yoktur, kitabı yoktur.
Adana’nın bu renkli simaları da toplumun merhamet aynası gibidir.

Çarşı esnafı onların cebine kaşıkla koyduğu bulgur pilavını unutmamıştır.
Fırıncıların onlara sessizce verdiği ekmekleri, kasapların ayırdığı bir avuç etleri, ciğercilerin “üstat hoş geldin” diyerek ağırlamalarını hâlâ hatırlayan çoktur.

Onlar, bu şehrin ne kadar zengin olduğunu parayla değil; vicdanla ölçen insanlardı.

Bir Şehir, Delileriyle Güzeldir

Bugünün hızlı, plastikleşmiş dünyasında böyle insanlar azaldı.
Medyanın, sosyal medyanın, modern kalabalığın arasında bu karakterler giderek kayboluyor.
Ama Adana hâlâ eski Adana’nın bir parçasını, bu yarımakıllı delilerin hikâyeleri sayesinde taşıyor.

Onlar gideli kent biraz daha sessiz…
Biraz daha renksiz…
Biraz daha sükût içinde…

Ama isimleri hâlâ yaşıyor:
Bir sokak anısında, bir kahve muhabbetinde, bir esnafın tebessümünde…


Nihayetinde:
Deliler Gider, Şehir Yetim Kalır

Adana’nın yarımakıllı delileri;
bu şehrin unutulmaz mizahı,
samimiyeti,
dobra yüreği,
vicdanı ve
sokak ruhudur.

Şehir değişir…
Binalar yükselir…
Yeni nesil eskiyi bilmez olur…

Ama bir Adanalı bilir ki:
Bir şehir, delileri kadar insandır.
Onlar kayboldukça şehir de biraz eksilir.

“Adana’nın Yarım Akıllı Delileri”

Şehrin Gönül Defterine Yazılan Semboller... 

Sıcağın yaktığı taşlarda bir gölge yürür,
Gönlü serin, aklı yarım derler… kim bilir?
Her biri bir hikâye, bir türkü, bir iz,
Adana’nın delileri…
Aslında bu şehrin en akıllı sessizleri.

Gazozcu Ömer geçer caddeden,
Kasasında soğuk değil;
İyilik taşır gizliden.
Der ki: “Sen adam ol da, ben aç kalayım.”
Sokağa merhamet düşer o an,
Gökyüzü bile utanır halinden.

Zilli Emine’nin tenekesi tıkırdar,
Bir aşkın ayak sesi,
Bir yalnızlığın çığlığı kadar.
Rüzgâr çeker eteğini,
Adana susar…
Bir kadın ağlar, şehir duyar.

Cırlak Cemal güler uzaktan,
Kahkahasıyla yıkar kederi,
Kavgayı bozar, çocukları barıştırır.
Onun sesi delilik değil;
Hayata karşı bir dirençtir.

Kör Kamber yürür sokaklarda,
Görmeyen gözleriyle
Gönülleri süzer aslında.
Der ki: “Kalp gözü kör olmaz evlat…”
Adana’nın vicdanıdır o,
Karanlıkta bile ışık taşır avucunda.

Gongo Süleyman vurur tenekeye,
Şehrin ritmini döker taşlara.
Kimse anlamaz,
Kimse bilmez…
O duyar Adana’nın nabzını,
Herkes susar, o çalar.

Tek Teker Osman düşer, kalkar, yine düşer,
Ama hiç pes etmez…
Çünkü bilir:
Hayat bazen bir tekerle sürülür,
Dengeyi yüreğinle tutarsın,
Pedalı umutla çevirirsin.

Hepsi bir araya gelse,
Bir destan yazılır Adana’nın kaldırımlarına.
Delilikleri hikâye,
Saflıkları dua,
Gülüşleri rahmet gibi yağar bu kente.

Ey Adana…
Sen ki yiğidin harmanı,
Erkekliğin, mertliğin diyarısın…
Bil ki bu yarım akıllı deliler
Senin gizli hazinelerin;
Unutulmuş kahramanların,
Kayıp şiirlerin…

Ve biz onların izinde yürürken anlarız:
Deliler geçer sokaktan,
Asıl akıl onların kalbinde saklıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.