1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Barzani Ziyaretinin Gürültüsü Ne Anlama Geliyor
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Barzani Ziyaretinin Gürültüsü Ne Anlama Geliyor

A+A-

Barzani'nin Melaye Ciziri anmasına katılmak için Cizre'ye gelmesi ufak çaplı bir kıyamet koparmış görünüyor. Güya Türkiye'nin egemenlik hakları çiğnenmiş. Ülkenin bağımsızlığı konusında zerre hassasiyet göstermeyen çevreler şimdi kızılca kıyamet koparıyor. Bu bir bardakta koparılan fırtınanın nedenlerini iyi biliyoruz. Bu fırtına kör topalda olsa yürüyen süreç nedeniyle koparılıyor.

Hatırlarsınız Suudi ailesine muhalif Kaşıkçı soyadlı bir gazeteci vardı. Bu adam önemli bir Amerikan gazetesinin muhabirliğini yapıyordu ve Suudilerle ilgili sansasyonel haberlere imza atıyordu. Bir Türk sevgilisi vardı ve adam Türkiye'de iken İstanbul'daki Suudi Başkonsolosluğunda testere ile öldürülüp cesedi parçalar halinde Türkiye'den kaçırılmıştı.

Olayın sorumlusu Veliaht Prens bin Salman görülüyordu. Bin Salman Suudi Arabistan'ın en güçlü adamıydı. Cinayet yeri İstanbul olduğu için soruşturma yeri de doğal olarak İstanbul'du. O aralar 15 Temmuz hadisesinden dolayı Erdoğan'ın Suudilerle arası limoniydi. Salman hedef gösteriliyor ve zanlı olarak hakkında Türk yargısı yakalama kararı çıkartıyordu. Birgün aniden soruşturmanın kapatıldığını ve dosyanın bir numaralı zanlısının kral veliahtı olduğu ülkeye gönderildiğini öğrendik. Türk yargısı egemenlik haklarından feragat ediyordu. Egemenlik hakkı kolayca gözden çıkarılıyordu. Yargısal egemenlik diplomasi masasındaki bir kozdan ibaretti yalnızca. Suudilerin petro-dolarları anlaşılan egemenlik hakkından daha ayartıcı gelmişti.

Yine Somali devlet başkanı'nın oğlu bir trafik kazası yapmış, yoksul bir moto-kuryeyi öldürmüştü. Olası kast mevzubahis olmasına rağmen hemen serbest bırakılmış ve bir dakika bile tutuklu kalmamıştı. Ölen yoksul, ailesi yoksuldu. Şikayetlerini geri çektiler ve kazayı yapan cezası ertelenerek serbest kaldı. Halbuki olağan uygulama en kötü olasılıkta ilk duruşmaya kadar tutukluluk halinin devam etmesiydi. Fail elini kolunu sallayarak ülkesine dönmüş ve hakkında ülke dışına çıkış yasağı bile konulmamıştı. Demek yargısal egemenlik hakkı herkese aynı çalışmıyordu. Bu hak müsaadeye mazhar olanlar için pek devrede değildi.

Mesele Barzani'nin adamlarının Cizirede resmi üniforma ile ellerinde silahlarla koruma sağlamalarında değil. Bir ABD başkanı veya Putin Türkiye'ye gelse manzara bundan daha ağır olacak. Ankara ve İsttanbul'da milyonlarca insanın günlük hayatı alt üst olacak. CIA veya Rus istihbaratının adamları belki resmi üniforma ile olmayacaklar ama emin olun yüzlercesi daha ağır silahlarla cirit atacak. Asıl mesele Kürde duyulan tahammülsüzlükte ve onu bir türlü eşitimiz sayamamakta. Başkaları için çalışmayan hassasiyetlerimiz mevzu bir Kürt olduğunda niçin alarma geçiyor. Ne kadar kardeş olduğumuzu söylesekte bunlar hep lafta kalıyor. Kürt bizim sesi çıkmayan, hak süjesi olamayan ve müstakil bir varoluşa sahip olamayacak bir kardeşimiz yalnızca. Asla eşitimiz veya eşdeğerimiz değil. Bizimle aynı haklarla donanmış bir özne değil Kürt. Bizim ana dilimizi kimse yasaklamaz, kimse ana dilimizi öğrenmemize engel olamaz, ama bir Kürt bunu talep ettiğinde bin dereden su getiririz.

AKP'li milletvekili Barzani'yi övmüş ve biz Kürtlüğü senden öğrendik demiş. Vay sen misin bunu söyleyen. Bunu söyleyen kişi bölgenin en büyük korucu ailesine mensup. Hep devletin yanında olmuş, yanında durmuşlar. Ama biz insanların kendi kimlikleri ile barışık olmalarına bile tahammül edemiyoruz. İstiyoruz ki bir korucu bile Kürtlüğü ile gururlanmasın. Bundan memnun olmasın. Ondan sonra herkesin dili, kökeni şerefidir diye edebiyat yaparız. Hani o kimliğe duyulan saygı, özen nerede? Mevzu Kürtlük olunca niçin hoşgörünüz ortadan kayboluyor, birden tahammülsüzleşiyorsunuz?

Milletvekili Tatar aşiretinden ve komşu Duhok valisi de akrabası ve aynı aşirettenmiş. Yani Kürtlüğü ayıran sınırlar beşeriyeti ayırmaya yetmiyor. Sınırlar var diye kimse akrabasından, komşusundan ve aşiret bağlarından vazgeçmiyor. Üstelik bu sınırları da siz çizmemiştiniz. Bu sınırlar size kabul ettirilmişti. Kürt bu sınırları zaten doğal kabul etmedi. Kendi ilişkilerini onu anlamsızlaştıracak şekilde yeniden kurmayı da becerdiler. Mayınlar anlamsızlaştı. Doğal ekonomileri sınırlar yok edemedi. Türkler Avrupa'ya gittiğinde sınırların kalkmasını, serbest dolaşımı dillerine dolar, imrenir. Bu garbiyatçılık hayranlığı yüzünü şarka döndüğünde keskin bir dönüş yapar ve sınır namustur sloganına sığınır. Türkün şizoid bölünmesi de böyle birşey işte. Federe Kürdistan yönetimine ait kaç köyün Türk ordusunun kontrolünde olduğunu bunun da bir egemenlik ihlali anlamına gelip gelmediğini sormuyorum bile.

Önceki ve Sonraki Yazılar