1. YAZARLAR

  2. Sedat Memili

  3. Beyne İhtiyaç Duymayan Canlı: Deniz Üzümü
Sedat Memili

Sedat Memili

Gazeteci Yazar

Beyne İhtiyaç Duymayan Canlı: Deniz Üzümü

A+A-

Kayaya tutunan hayvan, beynini kullanmaya ihtiyaç duymaz.

Yaşamı garanti edilen hayvan, bitkiye dönüşür…

 

Bazı canlıların, hayvan mı veya bitki mi olduğu tartışılır.

Bazı bitkilerinde sebze mi yoksa meyve mi olduğu halk arasında tartışma konusudur. Salatalık veya havuç gibi…

Fakat beyni olan bir canlı hangi sınıfa girer? Hayvan mı? İnsan mı?

Kafamı karıştıran ama beni günlerdir düşündüren bir hayvan – belki de bitki -  türü öğrendim: Deniz Üzümü

deniz-c3bczc3bcmc3bc.jpg

BİTKİYE DÖNÜŞEN HAYVAN…

Bu canlının, hayatta kalma yöntemi ilgimi çekti. Öncelikle bu bitki midir hayvan mıdır diye baktım.   

Karada yaşayan türünün bitki olduğu kesin. Ama denizde yaşayan türünün hayvan olduğu ve sonra bitkiye dönüştüğünü öğrendim.

İşte konumuz, beyni olan bir hayvan iken, beynini imha ederek bitkiye dönüştüren “Deniz Üzümü”.

unnamed-2-001.jpg

NASIL YAŞAR VE NASIL DÖNÜŞÜR?

Kaynaklardan derlediğim bilgi şöyle: Deniz Üzümü, deniz bitkisine benzeyen deniz hayvanıdır. Yumurtadan çıkınca sarmaşık gibi ince uzun gövdesi ile salınır durur. Akıntının yönü nereye eserse oraya sürüklenir. Bu aşamada kullandığı beyni vardır. Ama beynini tamamen güvenliği için kullanır. Kendince uygun tutunacak bir kaya, rıhtım gibi güvenli bir yer bulunca kendini oraya sabitler. Yeri sağlam olunca, artık beyne ihtiyaç duymaz. Bazı kaynaklar kendi beynini yiyerek yok ettiğini yazıyor. Bazı kaynaklar da beynin artık atıl olduğunu söylüyor.

Beyni var iken hayvan olan Deniz Üzümü, artık bitkiye dönüşmüştür…

Bitkiye dönüşen hayvanın yaşam serüveni bu…

 

“KAYAYA TUTUNMAK…”

Bu yaşam serüveni size bir şeyler çağrıştırıyor mu?

Bence ülkemizde – belki de dünyanın birçok ülkesinde - yüzyılımızın en büyük trajedisi bu yaşam biçiminde saklı…

Bir kayaya tutunarak güven duymak, yeryüzünün en eski mitolojik tasarımlardan biridir.  Bu tasarımların din inancına dönüşmüş versiyonu, Hristiyanlık inancıdır.

“Kilise” Kaya demektir.

Hz. İsa tapınağını bu kaya üzerine kurarak sağlamlaştırmıştır. Hıristiyan inancına göre bu kayaya tutunan sonsuza kadar kurtuluşa erer.

Herkesin kendi inancının kendi vicdanı ile tanrısı arasında olduğunu söyleyerek o alandan çıkalım.

 

HER DÖNEMDE BİR KAYA

Her dönem insanın güven duyduğu “Kaya” değişir. Zamanında CHP Kayasına tutunmuş olanlar, aniden Demokrat Parti kayasını tercih ettiler. Ardından Adalet Partisi ve diğerleri… 12 Eylül Kayasını kendine siper edenler, ardından onu kıran baltaları taşıdılar.

Kayalar bir moda gibi geldi geçti, ama “Kayaya Tutunma” alışkanlığı geçmedi.

Kayaya tutunmayı yaşam biçimi olarak seçenler, o kayanın devri geçince ona en büyük balta ile saldıranlar oldu.

Bu günün kayası İktidar Partisidir; Her dönemde olduğu gibi...

İktidar Partisinin kayasına tutunan deniz üzümleri, artık beyinlerini kullanma ihtiyacı hissetmiyorlar.

Muhalefet partilerini bundan müstesna saymayın. Ülke iktidarına muhalefet olup da yerel yönetimlerde iktidar olan kaya da çok güvenlidir. Oraya tutunan için artık, yeni bir kaya arayışına ihtiyaç yoktur.

 

BİTKİLEŞME SÜRECİ

Deniz üzümleri, kayaya tutundukları zaman okyanuslardaki gezintileri sona erer. Onların gezintilerinin amacı, tutunabilecekleri sağlam bir kaya bulmaktır. Bu sağlam kayayı bulunca da artık, düşünme, yorumlama, karşılaştırma yapma ihtiyaçları yoktur. Hatta beynini kullanması, kayaya olan bağını zayıflatır.

 

Çevremde çok görüyorum. Müdür seviyesinde olmuş insana bir şey soruyorsun, “bu konuda açıklama yetkim yok”, “Allah aşkına bu konuya girmeyelim” gibi, kendini yok sayan gerekçeler ileri sürüyor. Gariptir ki bu yaptığı da kanuna uygun… Hatta bu anlayış öylesine yozlaştı ki, genel başkanlarının adı geçmeyen bir cümle kuramayanlar çoğaldı. Bu, tutundukları kayaya ne denli bağlı olduklarının bir irade beyanıdır.

Sağlam görülen kaya da, kendisine tutunanların beynini kullanmasını istemez. Çünkü onun büyüklük ve sağlamlığı, itaat etme ve tabi olma iradesinin gücüne bağlıdır.  

 

İKTİDAR KAYASI

Bir tarikat veya cemaati güçlü kılan çimento “koşulsuz itaat” duygusudur. Düşünmek, itaat duygusunun sorgulanmasıdır. Yeryüzünde hiçbir tarikat lideri, beynini kullanan mürit arayışında değildir.

Partilerin bundan farkı var mıdır? Bence mevcut, adları değişik ama birbirinin aynı olan partilerde tarikat ve cemaat sistemi ile işlemektedir.

İktidar Partisi, gücü elinde bulundurduğu için kayadır… Bu açıdan hem kendisine yapışarak beslenen hem de düşünerek bu yapıya zarar veren bitkileri ister mi? Kesinlikle istemez… Bitkiler de bunu algıladığı için, hadlerini bilirler. Bu yüzden içinde genel başkanlarının adı geçmeyen bir cümle kuramazlar.

Yapışıkları kayada rüzgâr ve akıntının yönüne ve genel başkanlarının işaretine göre selam vere vere salınıp dururlar.

 

MUHALEFET KAYASI

Muhalefet partisi de iktidara aday olduğu için kayadır. Öyle ya, henüz değil ama en güçlü kaya olmaya adaydır. Böyle bir kayaya tutunmak kolay değildir. Her ne kadar iktidarın nimetlerinden faydalanmıyor ise de yakında olacaktır. Muhalefet kayasının en sadık ortağı umuttur. Ne olursa olsun, bu kayanın söz sahipleri de bu sisteme zararlı düşünen bir beyin istemezler. Kayadan söküp atarlar.

Demokrasi silinde buna safra atma denir.

 

Her iki kaya da deniz üzümleri için iyi birer sığınaktır.

Aklınıza şu takılabilir; “Beynini veya iradesini kullananlar hiç yok mu?”

Elbette var. Hem de hepsinde beyin var. Ama bir kısmı, risk olduğu için kullanmayıp “Ağam! Paşam” moduna girer. İşte Deniz Üzümünün insandan akrabaları bunlardır.

Diğerleri gerçekten beynini kullanıp, okyanus suyunu temiz tutmaya çalışanlardır.

 

Minik bir karşılaştırma yapalım: Son yüz yılda on binden fazla milletvekili, üç binden fazla senatör, Yüzlerce bakan, binlerce müsteşar ve genel müdür, binlerce vali ve belediye başkanı, yüz binlerce devlet memuru; Ülkenin geldiği hale bakın…

Türkiye ağır bir süreçten geçiyor beyler!

Eğer bu gün bu ülke de yine de elle tutulur, birazcık ahlak, birazcık, yaşanabilir nefes, toparlanabilir bir güç kaldıysa, “deniz üzümü” olmayı içine sindiremeyen namuslular yüzündendir.

Bu namuslulardır ki, sayıları az olmasına rağmen, köprüyü taşıyan ve yükü kaldıran ayaklardır.

Sonuç olarak: İnsan düşünen hayvansa eğer; bitki de beynini kullanmayan hayvandır.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum