1. YAZARLAR

  2. Prof.Dr. Atabay Düzenli

  3. Çocukluğumuzda...
Prof.Dr. Atabay Düzenli

Prof.Dr. Atabay Düzenli

Doğa ve Yaşam Bilimci

Çocukluğumuzda...

A+A-

Genetiğimiz değişti kapsamında ilk iki bölümünü yayınladığımız yazının 3'ncü bölümünü Saime Eren'in görüşleri ile tamamlıyorum.

" Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı. Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım. Hatta Babamın bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.
 Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki...
En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.  Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Kafeler de, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi. Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık. Annelerimiz bu durumu! Bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik. Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.
Kısacacı evine gidip gelen (...ki; sadece çişi gelen giderdi evine)  elinde mutlaka yiyecekle dönerdi. Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi. Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.
Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık. Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.
Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi... Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz! Onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.

Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner asarlardı
 alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara > girmezdik.
Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.
Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum. Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem. Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.
Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var,  içinde oynayan çocuk yok. Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, gi! rip çıkan yapay insanlar...
Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..
Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.
Ben kapılarında ' vale ' lerin, ' bady ' lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.
Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp,  taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
Benim değildir bu kültür.   Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.
edir bunlar?
Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk. Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
İyi de neden böyle olduk?
Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi?..
"Her toplum hakkettiği gibi yönetilir'' derler ya, hakkettiği gibi de yaşar diyelim mi?

Ben birçok şeyin yanı sıra; sokaklarda top oynayıp acıkan çocukları, çok özlüyorum."

 

Saime Esen'i  okuyunca benimde  çocukluğumda sokaklardaki anılarım aklıma geldi:Kar yağınca gece Bozaaa! Sesleri duyarak kızaklarımızla sokağa çıkardık. Baba ve annemiz hiç bir şey demezdi. Yokuşta kayardık. Yokuşun aşağısında gece bekçisine yakalanırdık. Kızağımızı alır karakola götürürdü. Komisere uzun bir yalvarıştan sonra kızağımızı alırdık. Ben hala o günlerdeki anılarımla sokakları severim ve özlerim. Hem de sokak insanları, sokak sanatçıları, sokak hayvanları, sokak lezzetleri, sokak bakkalları, sokak manavları, sokak kasapları ve sokak satıcıları ile beraber. Korkarım ki bu özlem ve sevgim hiç dinmeyecek. Tersine gittikçe artacak. UZAKTA YANAN IŞIK HEM UMUT HEM ŞÜPHEDİR.

Prof. Dr. Atabay Düzenli

Doğa ve Yaşam Bilimci

atabayduzenli@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar