1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. "İş milliyetçilik, Kürtler, beka olduğunda gelinen yer hep aynı"
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

"İş milliyetçilik, Kürtler, beka olduğunda gelinen yer hep aynı"

A+A-

Kürtler olmasaydı ne kadar kolay muhalefet yapardık. Erdoğan ve Bahçeli üzerimize bu kadar gelmezdi. Demokrasi konusunda bu kadar sık samimiyet testinden geçmezdik. Halbuki herşey yolunda gidiyor ve herşey çok güzel olacak. Akp’nin oyları yüzde 30’lara kadar gerilemiş, Tayyip Erdoğan’ın kişisel onayı MHP desteği ile dahi yüzde 40’lara inmiş iken komplolara, oyunlara düşmemek gerekiyor. Bizim de oylarımız artmıyor hala yüzde 25’deyiz, ama bu şartlarda önceliğimiz parti oyları değil. Zaten solun oyları taş çatlasa yıllardan beri bu kadar.

Tayyip Erdoğan’ı indirene kadar dişimizi sıkmamız, Kürt’lerinde bize anlayış göstermesi gerekiyor. Seçimlerde çaktırmadan oylarını bize versinler, bunun karşılığında bizden herhangi birşey istemesinler. Hatta seçim işbirliğini reddetsinler. Alışıktırlar nasıl olsa kimlikleri, varlıkları, talepleri inkar edildi, sayısız defa isyan ettiler, sürüldüler, öldürüldüler, belki bunları yapmasalardı çoktan oturmuş bir demokrasiye sahip olur ve hatta yıllar önce AB’ye bile girerdik.

Bir de Tayyip Erdoğan ile müzakere yürüttünüz, birlikte açılım yaptınız, ona kredi açtınız neden bize karşı bu kadar sabırsızsınız. Biraz daha sabredin herşey nasıl olsa güzel olacak. Biz külyutmayız, Sarayın bütün oyunlarının farkındayız o nedenle dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet dedik. Selahaddin Bey’e karşı mahcubuz ama o da bu yüksek siyasetimizi anlayıp bize maslahat göstersin. Her ne kadar Suriye’ye müdahaleye de karşıydık, ancak tezkerelere de içimiz kan ağlayarak evet demek zorunda kaldık. Çünkü azizim memlekette milliyetçilik ve şovenizm kartını saray iktidarına bırakmak doğru olmaz. Hem devlet kurmuş partiyiz, ülkenin beka meselesi dendiğinde bizim için akan sular durur.

Devlet size sopa atabilir, Belediyelerinize kayyumlar marifetiyle el koyabilir, binlercenizi cezaevlerine doldurabilir, faşistleri içerden almak için şartlı tahliye adı altında örtülü af dahi çıkartabilir, biz de Meclis’de öyle bir muhalefet yaparız ki yeri göğü onlara dar ederiz, ama işlerde kaldığı yerden devam eder, Meclis’te sayısal üstünlüğümüz yok ki ne yapalım. Her ne kadar konforlu muhalefet yaptığımız söylense de bir kısım aydın müsveddeleri tarafından, demokrasi konusunda bir bedel ödenecekse onu önce biz öderiz.

Sarayın bizi sokaklara çekmek istediğini, bizi Hdp’nin destekçisi gibi göstermek istediğini, sabrımızı sınadığını biliyoruz. Bizim amacımız seçimlere kadar Meral Hanımı ittifakın içinde tutmak hatta Davutoğlu’nu ve Babacan’ı da bu ittifakın içine dahil etmek. Ne yapalım ki buna mecburuz, çünkü memleketin ağırlık merkezi sağa kaymış, dinbazlık almış başını gitmiş ne yazık ki laikliğin seçmen bazında bir karşılığı kalmamış. Sol ve sağ kavramları da artık geçerliliğini, açıklayıcılığını kaybetmiş. Merkeze ve hatta sağa yanaşmamız gerekiyor, çünkü ülke buraya getirilmiş, Lenin’de böyle demiyor mu siyaset somut şartların somut analizi ise koşulların üzerinden atlayamayız. Siz de artık çocukluk hastalıklarından kurtulun, öyle solmuş şuymuş buymuş bunlar eskide kaldı artık. (!)

Bundan yıllar önce nümayiş yapan öğrenciler tek parti dönemi Ankara valisi Nevzat Tandoğan’ın karşısına getirildiğinde Tandoğan onlara “ evladım bu işler için gösteri yapmanıza gerek yok, şartlar zuhur ederse biz memlekete komünizmi getiririz “ demişti. Maalesef devletlu muhalefetin yaptığı da yukarıda anlattığımız trajikomediden farklı değil. İş milliyetçilik, Kürtler, beka olduğunda gelinen yer hep aynı.

Önceki ve Sonraki Yazılar