1. YAZARLAR

  2. Yaşar Erkmen

  3. Nereden Nereye...
Yaşar Erkmen

Yaşar Erkmen

Nereden Nereye...

A+A-

Memlekette gerçekten de at izi it izine karışmış durumda. Daha düne kadar Abdullah Öcalan’a cani, bölücü, bebek katili diyenler; DEM Parti’nin kapatılmasını isteyenler bugün tam tersini yapıyorlar.

Siyaset her ülkede böyle mi yapılıyor? Süleyman Demirel gibi “Dün dündür, bugün bugündür.” diyerek en son söylenene mi inanacağız? Sormayacak, sorgulamayacak mıyız?

“Başımızdakiler her şeyin doğrusunu bilir, sen koca Cumhurbaşkanı’ndan ve bilge lider Bahçeli’den daha mı iyi bileceksin? Sesini çıkarma ve dinle!” diyenlere mi inanacağız?

Ortalık toz duman. Bu kargaşa arasında şu dizeler düşüyor aklıma:

“Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım!

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Mevlâna (1207-1273) yedi buçuk asır öncesinden bugünlere ışık tutuyor gibi ama yol mu gösteriyor, dalga mı geçiyor, emin olamadım. 

Biz bu filmi daha önce de izlemiştik. Çok değil, yakın tarihimizde (2008) yine böyle bir “zatı muhterem” için sayın denmeden söze başlayanlar topa tutulmuş, din düşmanı, vatan haini ilan edilmiş; diklenenler ise asker, sivil demeden Silivri’ye doldurulmuştu. Sonra işin ucu iktidara dokununca akıllar başa gelmiş, “Allah bizi affetsin!” diyerek güya özeleştiri yapılmıştı. 

Bizde siyasetçiler zeytinyağı gibidir, hep üste çıkar. Sütte leke olur, onlarda olmaz!

Şimdilik gelişmeleri kenardan izliyorum. Bakalım bu işin sonu nereye varacak? Türkiye’de her an her şey değişebiliyor. Yarın bu işin içinde olanlar, “Allah kahretsin, yine kandırıldık!” deyip yeni bir düşman bulurlarsa da hiç şaşırmam. Çünkü Türkiye’de siyaset günü kurtarmak, koltuğu korumak için yapılıyor.

Yerel yönetimlere yapılan operasyonlar da aynı aklın eseri. Seçimle kazanılamayan yerlere kayyım atamak ya da seçilenleri halkın gözünden düşürmek için suçlu göstermek, yıpratmak, rüşvet ve yolsuzluk iddiasıyla toplumda infial uyandırmak... Nedense bütün bu yolsuzluklar da hep ana muhalefet partisinin kazandığı belediyelerde oluyor. İktidar belediyelerinin hepsi pirüpak.

Rüşvet vermenin de almanın da suç olduğunu bilmek için hukukçu olmaya gerek yok. TCK’nın 252. maddesi bu konuyla ilgilidir. Etkin pişmanlıktan yararlanmak için itirafta ya da iftirada bulunan rüşvetçi serbest kalıyorsa, rüşvet vermek suç olmaktan çıkmış demektir. O zaman ortalık rüşvet verdim diyen kötü niyetlilerden geçilmez. 

Adana’da üç belediye başkanı birden tutuklandı. Henüz iddianame hazırlanmadığı için kim ne ile suçlanıyor somut olarak bilinmiyor ama suçlayan aynı kişi: Aziz İhsan Aktaş. Mübareğin yemediği halt kalmamış olsa da şu anda dışarıda keyif çatıyordur. 

Adana’da Zeydan Karalar’ın haksız yere tutuklandığı daha çok konuşuluyor ama Oya Tekin ve Kadir Aydar’ın da aynı şekilde içeride olduğu unutulmamalıdır. Seyhan ve Ceyhan Belediye Başkanları için de ses yükseltilmeli, destek verilmelidir. Adana halkı Zeydan Başkan’a yeterince sahip çıkıyor. Oya Tekin ve Kadir Aydar’ın da adları ön planda olmalı ve unutma bahçesine atılmaları önlenmelidir.

Özellikle de içerideki tek kadın başkan olması açısından Oya Tekin’in Silivri’de tutulması vicdansızlıktır. Bu gibi durumlarda tutuksuz yargılama esastır ama ne yazık ki tam tersi bir uygulama yaşanıyor. Oya Tekin’in aile bütünlüğü dağılmış durumdadır. Eşini de içeriye atıp ailesini perişan etmek, onurlarını kırmak, yargısız infaz yapmak, vicdanları yaralıyor. Üstelik bütün bu olayların Aile Yılı ilan edilen 2025’te yaşanıyor olması da ayrı bir üzüntü kaynağı. Yargı elini çabuk tutmalı, adil bir yargılama ile kararını vermeli, insanların mağduriyetleri bir an önce giderilmelidir.

Terörsüz Türkiye düşüncesine karşı değilim. Ülkenin kangrene dönmüş bu yarası bir an önce tedavi edilmeli, elli yıldır süren bu kanlı süreç sona ermeli ve ülkemizde kalıcı barış sağlanmalıdır. Ancak eline kan bulaşmış, suçu sabit bir terör örgütüne gösterilen hoşgörü, henüz sanık durumundaki kendi yurttaşına gösterilmiyor. Birine hoşgörü hukuku uygulanırken diğerine düşman hukuku uygulanıyor. Bu tutum vicdanlara sığmıyor. Şimdi gel de Kayahan’ın o romantik dizelerini anımsama:

“Seni versinler ellere, beni vursunlar.

Sana sevdanın yolları, bana kurşunlar.”

Romantizm ağır geldiyse biraz da muhafazakâr kesimin mistik şairine, Necip Fazıl Kısakürek’e kulak verelim:

“Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,

Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!”

Etkin pişmanlıkta cezaların sıfırlanması bana hiç de adil gelmiyor. İşini yürütmek için yasa dışı yollara başvurup herkese rüşvet dağıt, sonra da doğru yanlış, bu kişileri ihbar et ve cezadan kurtul! Cezanın sıfırlanması yerine belli oranda indirim sağlansaydı bu kadar gürültü kopmazdı herhâlde. Benden sonrası tufan diyenler, kendini kurtarmak için herkesi ateşe atabiliyor. 

Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’a çektirilen eziyetin ise hiçbir izahı olamaz. O konuya hiç girmeyeyim; çünkü anlatmaya da dinlemeye de yürek dayanmaz. Ergenekon Davası’nda örgütün kasası denilen ve cezaevinde ölen komutanın (Kuddusi Okkır) suçlu olmadığı olayından hiç ders alınmamışa benziyor.

Burası Türkiye, bağımsız ve tarafsız olması gereken hukuk, sanki siyasi iklime göre karar veriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.