1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Selvi Su’ya - On Yedisi İçin
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Selvi Su’ya - On Yedisi İçin

A+A-

Kızım bugün insan hayatında önemli olan bir yaşa adım atacaksın. Hayat bazan durağan bazan da koşar adımlarla ilerler. 17 yaş insan hayatında dönüm noktası olabilecek yaşlardandır. Artık ergenliğin sonuna gelinmiş gençliğe giriş yapılmıştır. Belki de bütün bir hayatını belirleyebilecek tercihlere bir adım mesafe kalmıştır. 

Farklı bir kız olduğunu biliyorum. Bunu kızım olman hasebiyle söylüyor değilim. Kendi kuşağından farklı özelliklerin var. Kendine güvenin, farkındalığın seni özgün kılıyor. Yalnız bunun kaynaklarına inmen kendini daha iyi tanıman gerekiyor. Farkındalık başkalarının bakışının ürettiği bir durum ise kaynağını kendinden almıyor demektir. Yok kendi ürettiğin bir şey ise iyi işlendiği taktirde seni çevrenden farklı kılar. Avamlaşmanın, sıradanlaşmanın ve banalitenin hakim olduğu bir kültürde farklılığın yaratıcılığın kapılarını aralayabilir. Sıradanlığa, düzlüğe teslim olma. Çünkü insanlığın yaratıcı atılımlarına daima kendine inanan ve güvenen insanlar öncülük etmiştir. 

Yaratıcılığın kapılarını sana kendini iyi tanıman ve içindeki potansiyelleri fark etmen açacaktır. Eşyanın hakim olduğu bir dünyada kişi nedensellik zincirine tabi olur ve sıradan bir hayat sürerek ömrünü tamamlar. 17 yaşında hayat bütün imkanlarıyla önünde durmaktadır. Kendinden  ne çıkaracağına kendin karar vereceksin. Meslek sahibi olmak, rahat bir hayat yaşamak hayatın tamamı değildir. İş bölümüne, yabancılaşmaya, fetişizme boğulmuş bir dünyada bunlar ayakta kalabilmenin zorunlu kıldığı şeylerdir. İnsan ancak kendini bekleyen zorunlulukları tanıdıkça özgürlüğün imkanlarını keşfedebilir. Zorunluluklara meydan okudundukça farklı, ayrıksı kişiler haline geliriz. 

Seçeceğin meslek içindeki yaratıcılığı kısırlaştıran, bastıran ve engelleyen bir meslek olmasın. Elden geldiğince içindeki cevherle uyumlu olmasına çalış. İnsanın en büyük şanslarından biri yaptığı işi severek yapması ve o işin kişiliğiyle bütünleşmesidir. Uzmanlaşma daima insanı kısırlaştırır. Yaratıcı insan çok yönlü olur. Her şeye merak duyar ve meraklarının peşinden gider. Meraksızlık kişiliği çölleştirir. Nietzsche bir yerde ‘vay haline içinde çöl biriktirenin’ der. Kısaca kişi mesleki uzmanlaşmanın getireceği çölleşme karşısında sürekli uyanık olmalıdır. 

Kendini sadece mesleğinle sınırlama, her şeye ilgi duy ve her şeyle ilgilen. Dil öğrenmeyi veya bildiğin dilleri geliştirmeyi asla ihmal etme. Çünkü ‘dil varlığın evidir’. Ne kadar çok dil bilirsen varlığın o kadar genişleyecektir. En büyük talihsizliklerimizden biri başka diller bilmemek olmuştur. Okumaya olan merakım bu yönümü hep ihmal etmeme neden oldu. Şimdi hayıflanıyorum ve keşke en az iki dil öğrenebilseydim diye kendime kızıyorum. Eskiler Yunanca ve Latinceyi mutlaka öğrenirmiş. Bizimse bu dillerden en az biri olmak üzere Şark dillerinden birini de öğrenmemiz şarttır. Bir dünya yurttaşı olabilmek ve evrensel düşünebilmek yetisi ancak bu sayede mümkün olacaktır. 

d464b498-3daf-412c-8499-34a23236ce39.jpeg

Klasik mesleklerden birini seçmeni istemem. Ama son tahlilde tercih hakkı elbetteki senindir. Uzamın yer küre kronosun insanlık tarihi olsun. Zamanda ve mekanda kendini böyle hisset. Fikret bunu bir slogana dönüştürmüş: ‘ vatanım ru/i zemin milletim nev/i beşer ‘ demiş. Ulusal, bölgesel ve mahalli sınırlara hapsolma. Ama bu ölçekleri de yok sayma. Kozmopolitizmle yerelliği uyumlu kıl. Geçmişin, köklerin aynı zamanda senin istikbalindir. Ama partikülarizme de saplanıp kalma. 

İyi bir baba olamadığımı biliyorum. Hele kız çocukları olan birisi için karnemin kırık olduğundan da eminim. Hep kendine dönük yaşayan biri olduğumdan sizleri pek çok şeyden mahrum kıldığımın farkındayım. Ama sen de kardeşinde özel çocuklarsınız. Her şeyini, tüm enerjisini çekirdek ailesine ayıranları hep bencil bulmuşumdur. İnsanlık da bizim ailemizdir ve ona karşı da yükümlülüklerimiz vardır. Ortak bir ideal etrafında örgütlenmiş bir aile birlikteliğinin  ancak aile ideolojisinin yanılsamalarını törpüleyebileceğine inanıyorum. Diğer  ebeveynlerden, babalardan farklılığım bundan olsa gerek. Bir de babalık deneyimlenen ve öğrenilen bir şey. Çoğunluk toplumsal alışkanlıkları olduğu gibi kabullendiğinden bu deneyimle karşılaştığında hiç yadırgamıyor. İçindeki çocuğu katletmeyen biri olarak babalık benim için zor bir deneyimdi  ve hala da öyle. Bu konudaki memnuniyetsizliklerini anlayışla karşılamaya hazırım. 

Ama sorumluluk duygusu hep gelişmiş biri olarak yetiştim. Babamdan ve annemden böyle öğrenmiştim ve bu konularda iyi bir Kantçı olduğumu söyleyebilirim. Benim ki sorumsuzluk değil hep kendine dönük biri olmakla ilgili. Ama seni dikkatle takip etttiğimi, gelişimini izlediğimi ve zaman zaman uyarılarda bulunduğumu biliyorsun. Kendine güvenli ol, ama havaya kaptırma kendini. Herkesi eşitin ve eşdeğerin kabul et. Mücadelen kendin ve içindeki beni 
yetkinleştirmek için olsun. Tüm bunları başaracağına yürekten inanıyorum. Kral Lear’ın Cordellia’sının dediği ‘ seni seviyorum, ancak bu sevgi gösterişsiz, abartısız ve olması gerektiği gibi ne az ne de sahtelik yüklü bir çoklukla malül ‘.

Önceki ve Sonraki Yazılar