1. YAZARLAR

  2. Sedat Memili

  3. Mübarek ay taşı Adana'daydı
Sedat Memili

Sedat Memili

Gazeteci Yazar

Mübarek ay taşı Adana'daydı

A+A-

Orada, kendince görev alan biri de zaman ilerledikçe

"Kamer Dede" veya "Derviş Sam Amca" olur muydu?

Kim bilir?

1970 YILINDA BİR SABAH

O gece Adanalının gözüne uyku girmedi. Bir çok kesimin "nur" olarak nitelediği AY'dan getirtilmiş olan taş, Belediyenin şehir Tiyatroları fuayesine getirilmişti.(*)

Hava Kuvvetlerine ait özel bir uçak, Ay Taşı'nı İzmir'den almış ve Adana'ya getirmişti. Gece Amerikan Konsolosluğunda muhafaza edilen Ay Taşı, sabah, Vali Ömer Lütfi Hancıoğlu, Amerikan Konsolosluğu, şehrin ileri gelenleri ve halkın yoğun ilgisi altında yapılan bir törenle, etrafı kordonla çevrili kavanoz bir cam içerisinde üç ayaklı bir sehpaya konuluyordu.

Bu arada ABD'lilerin Ay'dan getirdikleri taş içn İstiklal Marşı okundu mu bilmiyorum?

Taş yerine onar konmaz ziyaretçi akını başladı.

Adana ve çevre illerde bulunan Amerikalılar da Adana'ya gelmiş ülkelerinin başarısından dolayı gururla taşı seyrettiler.

Okullardan bölük bölük öğrenciler, sırayla geldiler.

Adana'da bir anda bir şenlik havası oluştu.

Adanalı ve çevre illerden gelenler;

"Bu "Ay Taşı" ne ola ki? Neye benzer? Hakikaten taş mıdır?" diye fuayeye akın akın koştular.

Kimisi hayranlıkla izlerken, kimi de;

"Ulan kimi kandırıyor bunlar? Nur'dan taş olur mu? Bulmuşlar parlak bir kömür, Ay Taşı diyorlar... Tövbe... Tövbe..."

Taştan medet umanlar da az değildi.

Taşın önüne gelince Fatiha okuyup, çıocuğunun veya annesinin derdine şifa arayanlar da az değildi.

Bazıları görevlilere yalvarıyordu...

"Ne olur izin verin, annemi getireceğim... Bu taşa el sürsün... İnmesine iyi gelir diyorlar..."

Her şeyden şüphe edenler, şöyle burunlarını kıvırıp;

"Hiç Ay Taşına benzemiyor... Cık..."

zannedersin ki, yedi düvel sülaleden astronot, hayatının yarısı, gezegenlerde geçiyor... "Gördüğü Antep, yediği pekmez..." bir görüşte o maddenin Ay Taşı olmadığını anlıyor.

sn1.jpg

SORU VE MERAK

Bir soru: yeni bir olay karşısında (bilgisizce de olsa) herkesin düşüncesine göre davranıp özgürce ifade etmesi mi daha iyidir, yoksa, söylenmiş olan bir şeye (doğru da olsa) herkesin bilinçsizce inanması mı?

Bu soruyu İbrahim Devrim Özmen'e iletip tartışma konusu açtıracağım elbette...

Bir merak: O taş orada uzun müddet kalıp ta Fatiha okunup medet umulunca ileride "ziyaret" yada "türbe" olur muydu?

Orada, kendince görev alan biri de zaman ilerledikçe "Kamer Dede" veya "Derviş Sam Amca" olur muydu?

Kim bilir?

(*) 27 Şubat 190 Tarihli Yeni Adana gazetesindeki haber.

sn2.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.