1. YAZARLAR

  2. Vedat Kahyalar

  3. Allah, Müslümanlara yardım etmez mi ?
Vedat Kahyalar

Vedat Kahyalar

Allah, Müslümanlara yardım etmez mi ?

A+A-

Müslüman milletlerin içerisinde bocaladığı; fakirlik, cehalet, hukuksuzluklar, kötü yönetimler, sömürülere alet olmaları aşağıdaki ayetlere rağmen nasıl açıklanabilir ?
 "Allah müminlerle beraberdir.” (Enfal:19).
"Biz müminler yardım etmeyi üzerimize borç kıldık” (Rum 47).


Mısırlı âlim Muhammed Mütevelli eş-Şa‘râvî şöyle anlatır:
San Francisco’da bulunduğum bir sırada bir müsteşrik bana sordu:
— Sizin Kur’an’ınızda yer alan şeylerin tamamı doğru mu?
— Kesinlikle evet, dedim.
Tekrar sordu:
— O hâlde Allah neden kâfirlerin müminlere galip gelmesine izin veriyor?
Hâlbuki Kur’an’da şöyle denir:
 “Allah, kâfirlere müminler aleyhine asla bir yol vermeyecektir.” 
Nisâ, 141


Şöyle cevap verdim:
— Çünkü biz Müslümanız; ama mümin değiliz de ondan.
Bunun üzerine sordu:
— Müslümanlarla müminler arasındaki fark nedir?

Müslüman ile Mümin Arasındaki Fark; İslam düşüncesinde “Müslüman” ve “mümin” kavramları çoğu zaman aynı anlamda kullanılsa da, Kur’an ve klasik İslam literatüründe aralarında ince fakat son derece önemli bir fark vardır.

Müslüman:
Allah’a zahiren teslim olan, İslam’a girdiğini beyan eden kişidir.
Daha çok dış davranışları ve hukuki statüyü ifade eder.

Mümin:
Kalbiyle iman eden, inancını içselleştirmiş kişidir.
İçsel derinliği, ahlaki bilinç ve sorumluluğu temsil eder.

Kur’an’daki Temel Ayrım
Bu fark en açık biçimde şu ayette ortaya konur:
“Bedeviler ‘İman ettik’ dediler. De ki: ‘Siz iman etmediniz; fakat ‘teslim olduk’ deyin. Çünkü iman henüz kalplerinize girmedi.’”
(Hucurât, 14)


Bu ayet açıkça şunu gösterir:
Müslümanlık dışsal bir kabuldür,
Müminlik ise kalpte başlayan derin ve nitelikli bir süreçtir.

Her mümin Müslümandır; ancak her Müslüman mümin olmayabilir.
İman, İslam dairesinin daha derin ve olgun halkasıdır.

Davranış ve Ahlak Boyutu
Müslüman:
Şehadet getirir,
Namaz kılar, oruç tutabilir,
İslam toplumunun hukuki üyesidir.
Bu davranışlar bazen alışkanlık ya da gelenek kaynaklı olabilir.

Mümin:
İbadetini bilinçle, isteyerek ve farkındalıkla yapar,
Ahlakı imanın doğal yansımasıdır,
Adalet, merhamet ve dürüstlük onun karakteridir,
İnanç davranışa dönüşür; iman ve güzel ahlak adeta hücrelerine nüfuz eder.
Kur’an’da müminler sıklıkla ahlaki vasıflarla tanımlanır:
“Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir…”
(Enfâl, 2)


Toplumsal ve bireysel boyut birlikte değerlendirildiğinde şu gerçek açıkça görülür:
Müslümanlık toplumsal bir kimliktir;
müminlik ise bireysel ve vicdani bir derinliktir.

Bu nedenle bir toplumda Müslüman sayısı çok olabilir — ki öyledir —
ancak müminlerin sayısı daha az, fakat daha nitelikli olabilir.

İslam’da İdeal Hedef
İslam’da amaç yalnızca Müslüman olmak değil, mümin olarak yaşayabilmektir.

Hz. Ali’ye atfedilen şu söz bu farkı veciz biçimde özetler:
“İman; kalple bilmek, dille söylemek ve davranışla doğrulamaktır.”

Sonuç olarak:
Müslüman: Teslim olan, dış çerçeve
Mümin: İnanan, iç derinlik
Müslümanlık bir başlangıç,
müminlik ise bir olgunluktur.
Şimdi siz; muhafazakâr bir çevreden çıktığı hâlde adları yolsuzluk, adaletsizlik, liyakatsizlik, ihale takibi, hırsızlık, sonradan görmelik, kibir, şımarıklık, uyuşturucu, fuhuş, sanal bahis, haksız mal edinme vb. kavramlarla anılan kişileri Müslüman–mümin ayrımı açısından yeniden düşünün.

Muhafazakârlık Nedir? Neyi Muhafaza Eder?
Muhafazakâr, kelime anlamıyla “koruyan, muhafaza eden” demektir.
Ancak asıl mesele, neyi ve nasıl koruduğudur.

a) Klasik Anlamda Muhafazakârlık
Gelenekleri, toplumsal değerleri, dini, kültürel ve ahlaki normları, aile yapısını ve yerleşik düzeni korumayı esas alır.

Bu yönüyle muhafazakâr:
Değişime temkinli yaklaşır,
Ani ve köklü dönüşümlerden kaçınır,
“Eskinin tamamen yanlış olduğu” iddiasına mesafelidir.

b) Sorunlu Muhafazakârlık: Şekli Korumak, Ruhu Kaybetmek
Muhafazakârlık; değerleri korumak yerine alışkanlıkları kutsamaya, statükoyu çıkar için savunmaya, gücü, imtiyazı ve konforu muhafaza etmeye dönüştüğünde yozlaşır.

Bu noktada muhafaza edilen şey:
Din değil, dinin sembolleri, ahlak değil, ahlak dili, gelenek değil, geleneğin kabuğu
olur.

Bu tür muhafazakârlık; adaleti, merhameti ve ahlaki yenilenmeyi değil, mevcut düzenin devamını savunur.

Peygamberimizin İşaret Ettiği “Vehn” Tehlikesi
Peygamber Efendimiz şöyle buyurur:

“Dünya sevgisi ve ölüm korkusu.”
(Ebû Dâvûd, Melâhim 5)

Vehn, fiziksel bir zayıflık değildir.
Ahlaki çözülme, irade kaybı, hakikat karşısında geri durma ve dünya menfaatini adalete tercih etme hâlidir.

Vehn'in Sonuçları:
Zulme sessiz kalmak
Güçlüden yana saf tutmak
Konforu hakikate tercih etmek
Dini, ahlaki bir çağrı olmaktan çıkarıp kimlik süsüne dönüştürmek
Yani vehn, imanın cesaretini kaybetmesidir.
Muhafazakârlık ile vehn arasında güçlü bir bağ vardır.

Eğer muhafazakârlık:
Hakkı korumak yerine çıkarı korumaya,
Ahlakı muhafaza etmek yerine konforu muhafaza etmeye,
Adaleti savunmak yerine susmayı tercih etmeye dönüşürse…

İşte bu, Peygamberimizin uyardığı vehndir.
Bu durumda:
Çok sayıda dindar olur ama adil insan azdır,
Çok sembol vardır ama ahlak zayıftır,
Çok slogan atılır ama bedel ödeyen yoktur.

Son Söz
Gerçek muhafazakârlık;
imanı, ahlakı ve adaleti muhafaza etmektir.

Vehn ise;
bunları bildiği hâlde dünya için sessiz kalmaktır.

Rabbim bizi kör muhafazakârlıktan ve vehn hastalığından muhafaza etsin;
mümin olma bilincini kuşanmayı ve mümince yaşamayı nasip etsin. Amin

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.